0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
132
Okunma
>“De: ’Duanız olmasaydı Rabbim size değer vermezdi. Şüphesiz inkâr ettiniz. O hâlde sonucu olacak.” (Furkân Suresi 77. Ayet) Dua ettiğiniz için Allah katında değerli olursunuz, duanız kabul olduğu için değil. Kur’an’a göre dua, "kulun bütün benliğiyle Allah’a yönelmesi" ya da "gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi" şeklinde tanımlanmaktadır. Dua, mutlak aczin dil ile Allah’a ikrarıdır ve ibadet kastıyla yapılır. Allah musibetleri kullarına, gösterişten uzaklaşmaları, tövbe etmeleri, dua ile yakarışta bulunmaları ve ibadet etmeleri için yollamaktadır. Bir musibetle karşılaştığınızda, ilk aklınıza gelen yardım dileyeceğiniz kimdir? Bir musibetle karşılaştığınızda ilk aklınıza gelen kişi Allah olur ve O’na dua edersiniz. Bu durum, Elçi Yunus’un kıssasında da açıkça görülmektedir. Elçi Yunus, Allah’ın kendisine verdiği görevi yerine getirmemiş, ardından bir balık tarafından yutulmuş ve pişmanlıkla tövbe ederek dua etmiştir. Kur’an’da bu olay şöyle anlatılır: >"Ve balık sahibi hani öfkeyle gitmişti. Kendisine asla güç yetiremeyeceğimizi sanmıştı. Karanlıklar içinde senden başka tanrı yoktur. Sen her türlü eksiklikten münezzehsin. Şüphesiz ben zalimlerden oldum diye seslenmişti." (Enbiya Sûresi 87. Ayet) Müşrikler ise yalnızca çıkarları için dua eder. Onlar için dua, yaşadıkları bir menfaat ilişkisidir. Kur’an’da bu durum şu şekilde ifade edilir: >"Gemiye bindikleri zaman dini yalnızca Allah’a halis kılarak dua ederler ve ne zaman ki onları karaya selamete çıkarır ortak koşarlar." (Ankebut Suresi 65. Ayet) Müşrikler, kendilerini güvende hissetmediklerinde dua ederler. Ancak dua, sadece bu durumlar için Allah’a yalvarmak değildir. Dua eden mümini Allah katında değerli kılan şey, hiçbir şeye gücü yetmediğini bilmesidir. Dua, gönülden boyun eğmektir. İnsan mutlak fakir olduğunu kavrayarak, her şeyi Ganiyy olan Allah’tan ister. Değerimiz, fakir olduğumuzu bilmek ve anlamak ile ortaya çıkar. Fakir olduğunu bilen, duasıyla maddi ve manevi zenginlik kazanır. Müşrikler ise yalnızca daha çok dünya nimetlerini ister. Bu onların dua anlayışını şekillendirir. Bazı insanlar, "Dua ediyorum ama kabul olmuyor" diye yakınır. Bunun sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Duamız Neden Kabul Olmaz? (10 Madde)
1. İstemeyi bilmiyorsun. Kur’an’a göre nasıl dua edileceğini öğrenmemiş olabilirsin.
2. Duanın anlamını bilmiyorsun. Duayı sadece isteklerin verilmesi olarak görüyorsun.
3. Duanın ibadet olduğunu unutuyorsun. Dua, sadece istemek değil ibadet kastıyla yapılır.
4. Sadece zor zamanlarında dua ediyorsun. Rahat zamanlarında Allah’ı unuttuğun için duaların kabul olmuyor olabilir.
5. Yanlış bilgilerle dua ediyorsun. Din adına doğru olmayan bilgilerle dua etmek etkisizdir.
6. Genelde dünyalık şeyler için dua ediyorsun. Maddi isteklerin ön planda olabilir.
7. Allah’a sırtını çevirmek. Dua ediyorsun ama istediğin olmayınca Allah’a küsebiliyorsun. Bu, gerçek bir dua değildir.
8. Değer verilmenin sebebi dua etmendir. Allah katında değerli olmanın sebebi, her şeyi sadece Allah’tan istemendir.
9. Allah’a güvenmiyorsun. Allah’ın senin için neyin hayırlı olduğunu bildiğine inanmıyor olabilirsin.
10. Teslimiyet ve tevekkülden uzaklaşmak. Allah’a tam bir güven ve teslimiyet içinde olmadığın için duaların kabul olmayabilir.
Dua, bireylerin manevi hayatlarında merkezi bir yer işgal etmesinin yanı sıra, modern psikoloji ve tıp alanında da giderek artan bir ilgiyle incelenmektedir. Dua, zihinsel odaklanma ve içsel sakinlik sağlayan bir pratik olduğundan, strese karşı vücudun verdiği "rahatlama tepkisini" tetikleyebilir. Harvard Üniversitesi’nden Herbert Benson’un çalışmalarında vurgulandığı gibi, düzenli dua etmek stres hormonlarını (özellikle kortizol) azaltarak bireyin fizyolojik dengesini olumlu etkileyebilir. Dua eden bireyler, içsel olarak kendilerini daha güçlü, dirençli ve kontrol sahibi hissedebilir. Psikolojide "öz-yeterlik" olarak adlandırılan bu durum, bireyin kendi sorunlarıyla baş etme yeteneğine olan inancını artırır. Bu tür olumlu inançlar, bağışıklık sistemi başta olmak üzere birçok fizyolojik süreç üzerinde destekleyici etki oluşturabilir. Çeşitli çalışmalar, düzenli olarak dua eden bireylerde anksiyete, depresyon ve yalnızlık duygularının daha düşük seviyelerde görüldüğünü göstermektedir. Dua, umut, sabır ve tevekkül gibi duyguları güçlendirerek psikolojik dayanıklılığı artırabilir. Özellikle travma yaşayan bireylerde, dua yoluyla manevi destek sağlanması, iyileşme sürecine katkıda bulunabilir. Stresin azalması ve içsel huzurun artması, doğrudan olmasa da bağışıklık sistemi üzerinde dolaylı etkiler oluşturabilir. Dua yoluyla sağlanan psikolojik iyilik hâli, bağışıklık hücrelerinin daha dengeli çalışmasına ve bedenin savunma mekanizmalarının güçlenmesine katkı sağlayabilir. Kronik hastalıklarla mücadele eden bireylerde dua, ağrı algısını değiştirme ve ağrıya karşı dayanıklılığı artırma açısından etkili olabilir. Özellikle inanç temelli umut, kişinin acıya ruhsal olarak direnç göstermesini kolaylaştırabilir. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) gibi tekniklerle yapılan araştırmalar, dua sırasında beynin ön korteks, singulat korteks ve limbik sistem gibi dikkat, duygu düzenleme ve öz-farkındalıkla ilgili alanlarının aktive olduğunu göstermektedir. Ayrıca serotonin ve dopamin gibi mutlulukla ilişkili nörotransmitterlerin seviyelerinde artış gözlenmiştir. Bu da duanın beyinsel düzeyde pozitif bir nörokimyasal etki oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Dua, zihni sakinleştirerek uykuya geçişi kolaylaştırabilir. Gece yatmadan önce edilen dua veya yapılan tefekkür, zihinsel dağınıklığı azaltarak daha derin ve kaliteli bir uykuya zemin hazırlar. Uyku problemleri yaşayan bireyler için bu yöntem, ilaç dışı doğal bir destek olabilir. Uzun süreli sağlık sorunları yaşayan bireyler için dua, kabullenmeyi kolaylaştıran ve tedavi sürecine pozitif katkıda bulunan bir içsel destek mekanizması sunar. Dua sayesinde kişi, hastalığını yalnızca fizyolojik bir sorun olarak değil, aynı zamanda anlamlı bir sınav ya da ruhsal gelişim fırsatı olarak görebilir. Dua, bireyin hayatındaki olaylara anlam yüklemesine yardımcı olur. Zorluklar karşısında "anlam bulma" çabası, travma sonrası iyileşmeyi hızlandırabilir. Literatürde "post-travmatik büyüme" (post-traumatic growth) olarak adlandırılan bu durum, bireyin yaşadığı sıkıntılardan güçlenerek çıkmasını sağlayabilir.Dua, modern tıbbın doğrudan tedavi edici araçlarından biri değildir; ancak dolaylı yollarla hem zihinsel hem bedensel sağlığı olumlu yönde etkileyebilecek tamamlayıcı bir unsur olarak değerlendirilebilir. Özellikle stresin azaltılması ve ruh sağlığının desteklenmesi gibi alanlarda dua önemli katkılar sağlayabilir. Tıbbî müdahalelerin yanı sıra bireyin manevi ihtiyaçlarının da gözetilmesi, bütüncül bir sağlık yaklaşımının temelini oluşturur. Dua, insanın Rabbini tanımasını sağlayan önemli bir ibadettir. Kur’an’daki İslam, insanın manevi dünyasına nur saçar, aklını kullanarak Allah’a kulluk etmesini sağlar. Geleneksel ve yüzeysel yaklaşımlar yerine, duayı anlamak ve Allah’a olan yakınlığımızı artırmak önemlidir. >“De: ’Duanız olmasaydı Rabbim size değer vermezdi. Şüphesiz inkâr ettiniz. O hâlde sonucu olacak.” (Furkân Suresi 77. Ayet) Allah’a doğru bir şekilde dua etmek için Kur’an’ı anlamaya çalışmalı ve hayatımıza rehber edinmeliyiz.