1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
178
Okunma

Kadim bir Japon sanatı vardır, kintsugi denir ona. Kırılan bir çömleği ya da vazoyu atmak yerine, kırıklarını altınla doldurarak birleştirirler. Böylece eşya, eskisinden daha değerli, daha anlamlı bir şahesere dönüşür. Çünkü o kırıklar, onun hikayesidir; yaşadıklarının, atlattıklarının, hayatta kalışının nişanesidir. O çatlaklardan sızan altın ışık, bir zaferin ve benzersizliğin sembolüdür.
İnsan da böyledir aslında. Hepimiz kırılırız hayat denilen bu fırtınalı yolculukta. Bazen sevdiklerimizin kalbimize batırdığı keskin sözlerle, bazen talihin acımasız cilvesiyle, bazen de kendi yanlış kararlarımızla tuz buz oluruz. Kimi zaman kalbimiz paramparça olur, sanki bin parçaya ayrılmış bir ayna gibi. Kimi zaman ruhumuzda, derin, görünmez çatlaklar oluşur ve bu çatlaklar zamanla hissizliğe yol açar gibi gelir. Öyle ki, içimizden "kırılmayan bir yerimiz kalmadı" diye bir feryat yükselir. Her birimiz, kendi içimizde taşıdığımız o gizli yara izleriyle birer savaşçıyızdır aslında.
Ama tıpkı kintsugi sanatında olduğu gibi, bu kırıklar bizi eksiltmez, aksine çoğaltır, derinleştirir ve bizi bir adım daha ileriye taşır. Her bir kırık, bir tecrübedir; bir ders, bir olgunlaşma süreci, bir tekamül basamağıdır. Kırıldıkça hayatın incecik iplerini, insan ruhunun karmaşık labirentlerini daha iyi anlarız. Kırıldıkça merhameti, şefkati, empatiyi ve en önemlisi sabrı öğreniriz. Toprağın altında sabırla bekleyen tohumun filizlenmesi gibi, biz de kırıklarımızdan filizleniriz. Ve her kırık, kalbimize yeni bir pencere açar, içeriye daha fazla ışık, daha fazla anlayış ve daha fazla sevgi girmesini sağlar. Bu ışık, bizi sadece aydınlatmakla kalmaz, aynı zamanda başkalarının karanlıklarına da rehberlik eder.
Bu derin kırıklarımızı onaran ise, kimsenin eseri değildir. Ne bir başkasının fani sözü, ne de bu dünyanın sunduğu geçici hevesler... Bu kırıklarımızı saran, acılarımızı dindiren ve bizi yeniden ayağa kaldıran, kalbimize "La ilahe illallah" deyişinin huzurunu yerleştiren Allah’tır. O’dur kalbimizin paramparça olmuş her bir zerresini tek tek toplayan, görünmez bir elin altın tozlarıyla birleştirdiği gibi birleştiren ve bizi eskisinden daha sağlam, daha değerli, daha bilge kılan. Tıpkı kırılan bir testinin içine altın dökülmesi gibi, Allah da ruhumuzun en derin yaralarına rahmetini ve hikmetini doldurur." Ve her insan bunu bazen göstererek yapmaz. Kalben zikreder siz dıştan sadece gördüğünüz şeyler ile meşgul olur iken o içinde sonsuz kudrete sarılır"...
Çünkü her insan, Allah’ın benzersiz bir eseridir. Her birimizin içinde, her ne kadar kırılmış olsak da, ilahi bir kıvılcım, bir öz taşırız. Ve bu kırıklar, bizi o ilahi öze daha da yaklaştırır. Bizi daha bilinçli, daha duyarlı, daha insan yapar. Onlar, bizi kendi hikayemizin yazarı yapar, acılarımızla nasıl başa çıktığımızın, nasıl dönüştüğümüzün bir kanıtıdır.
Unutmayın ki, kırıklarımız bizi zayıf kılmaz; aksine, bizi biz yapan, bize özgün bir değer katan izlerdir. Onlar, bizim hikayemizdir; altından daha değerli olan hikayemiz. Kırıklarınız, yaşam yolculuğunuzun bir haritasıdır ve her bir iz, sizi daha derin bir anlamın kapısına taşıyan bir anahtardır.
Saliha İNAN
01.07.2025
Hikaye
27
5.0
100% (1)