7
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
346
Okunma
Seyyah Tayyar’ın yolculukları, onu sadece farklı coğrafyalara değil, aynı zamanda sanatın ve yaratıcılığın farklı dallarına da taşıdı. Bir gün, notaların ruhunu okşayan sesiyle tanınan bir şarkıcıyla karşılaştı. Bu yetenekli sanatçı, dinleyicilerini büyülese de, diğer müzisyenlerin özel hayatlarına dair acımasız eleştirilerde bulunmaktan çekinmiyordu. Tayyar, şarkıcının bu tavrını üzüntüyle karşıladı ve ona şu sözlerle yaklaştı: "Sevgili dostum, sesin gökkuşağı gibi, her rengi ayrı bir güzellikte barındırıyor. Ancak unutmamalıyız ki, her insanın hayatı da kendi melodisiyle çalınır. Bir başkasının notasını yargılamak, kendi müziğimizin ahengini bozar. ’Herkes kendi bahçesinde öter,’ derler. Sanatımızla ruhlara dokunurken, hayatın karmaşıklığı içinde yolunu bulmaya çalışan diğer ruhlara da saygı duymalıyız." Şarkıcı, Tayyar’ın sözlerindeki derin anlamı fark ederek sustu ve düşünmeye başladı.
Bir sonraki durağında Tayyar, fırçasının her dokunuşuyla tuvale hayat veren bir ressamla tanıştı. Ressam, kendi üslubunu beğenirken, farklı tarzlarda eserler ortaya koyan diğer sanatçıları küçümsüyordu. Tayyar, ressamın atölyesinde, renklerin ve çizgilerin dansına hayran kaldıktan sonra, ona döndü ve şöyle dedi: "Usta, fırçanızdan çıkan her eser, evrene tutulmuş bir aynadır. Ancak unutmayalım ki, evren sonsuz renk ve şekil barındırır. Bir çiçeğin güzelliği, bir dağın heybetiyle kıyaslanamaz. Her sanat eseri, yaratıcısının iç dünyasının bir yansımasıdır. ’Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır,’ derler. Sanatın çeşitliliği, insanlığın yaratıcılığının bir göstergesidir ve bu çeşitliliğe saygı duymak, sanata duyduğumuz saygının bir parçasıdır." Ressam, Tayyar’ın sözleriyle farklı sanat anlayışlarına karşı olan katı tutumunu gözden geçirdi.
Yolculuğu devam ederken Tayyar, kelimelerin sihrini kullanarak duyguları ve düşünceleri mısralara döken bir şairle karşılaştı. Şair, kendi şiirlerinin derinliğine hayran olsa da, diğer şairlerin konularını ve anlatım biçimlerini eleştirmekten geri durmuyordu. Tayyar, şairin dizelerindeki ahengi takdir ettikten sonra, ona şu nasihatte bulundu: "Değerli şair, sözleriniz rüzgarın fısıltısı gibi, kalplere dokunuyor. Ancak unutmayalım ki, her kalp farklı bir hikaye taşır. Her şiir, bir ruhun penceresinden dünyaya bakıştır. ’Gönül ne isterse, dil onu söyler,’ derler. Şiirin özgürlüğünü savunurken, diğer şairlerin de kendi iç dünyalarını ifade etme hakkına saygı göstermeliyiz. Her mısra, insanlığın ortak duygularına farklı bir melodi katar." Şair, Tayyar’ın sözleriyle, şiirin sınırlarını çizmeye çalışmanın anlamsızlığını anladı.
Son olarak Tayyar, kaleminden dökülen her cümleyle okuyucularını farklı dünyalara götüren bir yazarla karşılaştı. Yazar, kendi hikayelerinin etkileyiciliğine inanırken, diğer yazarların yaşam tarzlarını ve kişisel inançlarını yargılamaktan çekinmiyordu. Tayyar, yazarın anlattığı sürükleyici hikayelere hayran kaldıktan sonra, ona şöyle seslendi: "Kıymetli yazar, kelimelerinizle yeni dünyalar inşa ediyorsunuz. Ancak unutmayalım ki, her insanın hayatı da kendi içinde bir romandır. Bir karakteri yaratırken ona saygı duyduğumuz gibi, gerçek hayattaki insanların da kendi seçimlerine saygı duymalıyız. ’Herkesin bir derdi vardır, kimisi anlatır, kimisi saklar,’ derler. Bir yazar olarak, insanlığın karmaşıklığını anlamaya çalışırken, başkalarının hayatlarını yargılamak yerine, onların hikayelerini anlamaya odaklanmalıyız." Yazar, Tayyar’ın sözleriyle, bir sanatçının görevinin
yargılamak değil, anlamak olduğunu idrak etti.
Seyyah Tayyar, bu dört sanatçıyla yaptığı anlamlı sohbetler aracılığıyla onlara, sanatın temel taşının saygı olduğunu ve her bireyin hayatının kendine özgü bir değer taşıdığını öğretti. Onlara, "Kendi gözündeki merteği görmez, başkasının gözündeki çöpü görür," atasözünü hatırlatarak, başkalarının hayatlarını yargılamak yerine, kendi iç dünyalarına odaklanmanın önemini vurguladı. Tayyar, "İnsan, bilmediğinin düşmanıdır," diyerek, farklı yaşam tarzlarını ve inançlarını anlamaya çalışmanın, önyargıları ortadan kaldıracağını ve insanları birbirine daha da yakınlaştıracağını anlattı.
Seyyah Tayyar’ın bu sanatçılarla kurduğu bağ, onların hayatlarında derin izler bıraktı. Şarkıcı, artık diğer müzisyenlerin sesindeki özgünlüğü takdir ediyor, ressam, farklı sanat akımlarının zenginliğini kutluyor, şair, her dizede farklı bir ruhun nefesini arıyor ve yazar, karakterlerinin hayatlarına daha derin bir anlayışla yaklaşıyordu. Hepsi, Tayyar’dan öğrendikleri dersle, sanatlarını icra ederken ve insanlarla iletişim kurarken saygıyı temel ilke edinmişlerdi.
Seyyah Tayyar’ın yolculukları devam ederken, o, gittiği her yerde insanlara saygının, hoşgörünün ve anlayışın önemini anlatmaya devam etti. Çünkü biliyordu ki, sanatın her dalı, insanlığın ortak duygularını ve düşüncelerini ifade etmenin bir yoluydu ve bu yollara saygı duymak, insan olmanın en güzel ifadesiydi. Ve Tayyar’ın bu asil yolculuğu, yeryüzünde saygı ve sevgi tohumları ekmeye devam etti.
Hikaye
4
Saliha İNAN
.../.../25
5.0
100% (2)