0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
435
Okunma
Hakan Yozcu
KARACA KÖŞE
Ahbap Gazetesi
KKTC
2009 Yılında Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarına Genel Müdür olarak atandığımda ilk tanıdığım oyuncu Yılsay Özbudak olmuştu.
Sessiz, sakin, çok konuşmayan ve fakat konuştuğu zaman taşı gediğine koyan biri olarak tanımıştım onu. Çalışkan, üretken, düşünen ve başladığı her işi mutlaka bitiren bir elemandı.
Tiyatroya çok önce oyuncu olarak girmiş ve tiyatronun neredeyse bütün yükünü çekmişti. Deyim yerindeyse tiyatronun ağabeylerinden biriydi.
Ağırbaşlılığı, vakur duruşu, olaylara akıllı bir gözle bakması, sorunlara mantıklı bir şekilde çözüm bulması, herkese eşit mesafede olması, efendiliği ve saygın kişiliği ile O, bunu hak ediyordu.
Hemen her gün odama gelir, benimle sohbet eder, yapılanları özetler, yapılması gerekenleri dile getirirdi. Planlı ve programlı çalışan bir elemandı. Sadece oyunculuk değil, sahne amirliği, organizatörlük, yönetmenlik, afiş tasarımları gibi işleri de yapardı. Yani sahne önünde olduğu gibi sahne gerisinde de çalışırdı gönüllü olarak…
Çocuk oyunlarının vaz geçilmez organizatörüydü. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle görüşür, oyunu onlarla birlikte organize eder, hangi okulların, ne zaman ve nerede oyunu seyredeceklerini ayarlardı.
Turnelerin vazgeçilmez amiriydi. Her şeyi önceden düşünür, eksikleri tamamlar, tüm ekibi durumdan haberdar eder, olası aksaklıkları önceden hallederdi. Yiyecekleri, içecekleri, alınması gerekenleri hep o tedarik ederdi. Oyun başlamadan dekor kurmaya yardım eder; bitiminde de hemen dekorları bozar ve onları kamyona taşımaya başlardı. Böylece teknik elemanların yükünü hafifletmeye çalışırdı. Oyuncu olmasına rağmen, tiyatronun her kademesinde iş yapar, bu işleri de yapmayı kendine görev bilirdi. İşten asla kaçmazdı…
Beni birçok kez yanlış yapmaktan geri döndürmüştü. Yanlışa düştüğüm zamanlar gelir: “Hocam bu konuyu biraz daha düşünün isterseniz” diye nazikçe beni uyarırdı. Böylece benim yanlışa düşmeme asla izin vermezdi.
“Şehrazatın Oyunu” adlı oyunumuzla Ankara’ya turneye gitmiştik. Dekorlarımızı tırla taşımıştık. Polis gece 12’den önce TIR’ın şehre girmesine izin vermiyordu. Kime söylediysek olmadı. İzin bir türlü çıkmadı. Oysa oyun, akşam sekizde başlayacaktı. O nedenle TIR’ın belirtilen saatten önce şehre girmesi ve salonun önüne çekilmesi gerekiyordu. İşte devreye Yılsay girdi. Ne yaptı, nasıl yaptı bilmiyorum, sorunu çözdü. Kime gitti? Kimlerle görüştüyse olay tatlıya bağlandı. Kamyon salonun önüne geldi. Dekor indirilip oyun vaktinde başladı.
Sorun çözmede usta biriydi. O nedenle ben de ona sonuna kadar güvenir, amirlik görevini genellikle ona verirdim.
Yılsay Özbudak çok usta bir oyuncuydu. Belki konservatuvar okumamıştı ama alaylı olarak kendini son derece iyi yetiştirmiş bir sanatçıydı. Üstlendiği rolleri en iyi şekilde icra ederdi. Unutulmaz tipler çizerdi.
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarına 30 yıl büyük bir özveri ile hizmet etti. Unutulmaz karakterlere hayat verdi.
Benim zamanımda ilk oyunu, “Aykırı İkili” adlı bir komedi oyunuydu. Bu oyunda Barcelonalı iki kardeşten birini oynamış ve seyirciyi kahkahalara boğmuştu.
Şehrazat’ın Oyunu’nda oyun boyunca bir dilsizi oynadığı rolde mükemmel derecede bir performans ortaya koydu. Tek bir kelime dahi söylemediği bu rolüyle gazetelerde eleştirmenler tarafından büyük bir övgü aldı. Adeta oyunu sırtlayıp götürdü…
Yine Oyuncaktaki Sır adlı oyunda dede rolüyle ortaya koyduğu performansı unutulmayanlar arasına girdi. Bunun gibi Katil, Kanaviçe, Bir kavanoz Kahkaha, Ayak Takımı, Kadıncıklar gibi sayısız oyunlarda görev aldı.
Tiyatromuzun en büyük sıkıntısı sahnemizin olmayışı idi. Bu nedenle provalar; bazen oyuncuların birinin evinde oluyor, bazen tiyatronun odalarından birinde yapılıyor ve hatta bazen de dışarıda bahçede de yapılıyordu. Ara sıra şikayetler oluyor ve polisler müdahale etmek zorunda kalıyordu.
İşte böyle zor bir ortamda çalışılıyordu. Genelde bu tür olayları hep Yılsay çözüyordu. Çok çalışkan ve özverili biriydi. Onu tanıyan herkes kendini seviyor ve onu kırmıyorlardı.
En zor günlerde ön plana çıkıyor ve ağır sorumluluklar yükleniyordu. Çalışkanlığı onu Uzman sanatçılığa kadar getirdi. Girdiği Uzman Sanatçılık sınavını da başarıyla geçmiş ve alanında uzman olmuştu.
Tiyatronun yanı sıra sinema filmlerinde ve reklam filmlerinde de görev aldı. Bir filmde oynadığı Makarios rolüyle büyük başarı elde etti. KKTC’de yapılan ilk dizi filmde de görev alarak bir ilke imza attı.
Emekli olduktan sonra Girne’deki evinde mütevazı bir yaşam sürmeye başladı. Yıllar sonra “Ömür Boyu Yaşam Onur Ödülü”ne layık görüldü. Bu ödülü çoktan hak etmişti…
Yılsay Özbudak, gerek kişiliği ile gerek saygınlığı, gerek efendiliği ve gerekse sanatıyla KKTC’ye damga vuran bir sanatçı oldu.
Onunla çalışmak, onunla aynı havayı teneffüs etmek benim için apayrı bir mutluluk oldu. Yılsay Özbudak’ı tanımak bir onur idi.
Onun gibi çalışkan, üretken, işini seven ve işine aşık insan çok az gelir.
Yılsay Özbudak, her yönüyle mükemmel bir insandı.
Geçen hafta maalesef bu ustayı kaybettik. Bizlere veda ederek Hakk’a yürüdü. Sanatımız, tiyatromuz öksüz kaldı. Büyük bir değerimizi kaybettik.
Yılsay Özbudak, erken diyebileceğimiz zamansız bir şekilde ayrıldı aramızdan. Onun yeri asla doldurulamayacak.
Onu çok özleyeceğiz.
Sevgili Yılsay, yattığın yer nur, mekânın Cennet olsun.
Senin gibisi bu dünyaya bir daha zor gelir.
Kalbimizdesin…