11
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
383
Okunma
Ön Söz:
Bugün, pek çok yerde ormanlar yandı.
Toprak göğe dumanla sordu: “Neden?”
Ağaçlar sessizdi , her zaman oldukları gibi. Ama bu suskunluk, bir çığlık gibiydi.
*"
Ağaçlar sessizdir.
Ama hiçbir suskunlukları boş değildir.
Onlar, toprağa kök salmış birer zikir ehlidir.
Her biri ayrı bir isimle meşguldür;
kimi "Sabûr" der içinden, kimi "Vehhâb", kimi "Latîf"...
Servi, "Kıyam"dır, dimdik ayakta, rüzgâra rağmen.
Çınar, "Celâl"i bilir, gövdesiyle heybet, gölgesiyle merhamet taşır.
Zeytin, "Selâm"dır, barıştır, duruluktur
dalında hem bereket hem sır saklıdır.
Nar, "Bâtın" ismini taşır, içi sırla dolu
her tanesi bir kalbin gizli sevincidir.
Ağaçlar düşmez, eğilmez
ama rüzgâra teslim olurlar.
Çünkü bilirler: direnmekle değil, teslim olmakla varılır Rahmân’a.
Her sonbahar bir ölümü taşır yapraklarında
her ilkbahar bir dirilişi…
Böylece ölmeden önce ölmeyi bilir ağaçlar.
Her dökülen yaprak, nefsin bir kabuğudur belki de.
Her tomurcuk, arınmanın bir nişanesi…
İnsan bakmayı öğrenirse eğer
ağaçların dili çözülür yavaş yavaş:
Susarak konuşan, kökleriyle dua eden bir halkadır onlar.
Ve her dal, bir tesbih tanesi gibi sayar mevsimleri.
Bir ağaç, hiçbir zaman yalnız değildir.
Yanındaki ağacı kıskanmaz
gölgesini esirgemez
meyvesini saklamaz…
Zira bilir: veren el alan olur
sır ne kadar derinde yaşarsa, o kadar Hakk’a yakın olur.
Ama bazen…
Bir kibrit her şeyi unutturur.
Köküyle secdeye varan bir ağaç bile,
kulun hoyratlığıyla yanabilir.
Ve bu dünya, en çok ağaçlar yandığında yetim kalır.
Bazen diyorum ki:
biz insanlar da bir ağaç gibi yaşasak...
Kökümüz secdede, gövdemiz kıyamda, kalbimiz zikirde…
Belki o zaman
toprak bile cennete dönerdi.
Ferdaca
Epigraf:
"Bir ağacın suskunluğu, bazen bir milletin haykırışından daha gürdür."
5.0
100% (9)