1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
307
Okunma
---
Bazı sabahlar vardır…
Saatin sesi çalmaz ama kaderin sesi çınlar.
Sen fark etmesen de,
Bir veda yazılır usulca,
Sıradan bir sabaha.
O sabah…
Annem usulca dokundu omzuma.
“Hadi yavrum, kalk da ekmek al,” dedi.
Uykulu gözlerimi ovuştururken
Saatin telaşı düştü aklıma l.
Geç kalmıştım.
Okul vardı.
Yorgundum… sabırsızdım…
Bütün dert sandığım şey bir çan ziliydi o sabah.
Kalktım.
İki kardeşim hâlâ uykudaydı.
Küçük olanına döndüm,
Engin’ime…
Canımdan canıma, filizime.
“Uyan!” dedim.
“Ekmek almaya sen git!"
O ise…
Başını yorganın altından çıkardı,
Gözlerini kırpıştırarak fısıldadı:
“Abi…
Gitmesem olmaz mı? Çok uykum var.”
O an,
Kulağımdan içeriye girmedi bu söz.
Sabah aceleydi,
Sinirim üstümdeydi.
“Kalk!” dedim,
“Sana mı kaldı uykulu kalmak?
Git gel, geç kalacak herkes!”
Oysa bizde evin küçükleri giderdi ya ekmeğe...
Ama artık ben ‘abi’ olmuştum ya,
Yük benim sırtıma değil,
Onun uykusuz gözlerine düşmüştü.
Bir şey demedi.
Kalktı sessizce.
Yüzünü yıkadı.
Soğuk suya bastı uykusunu.
Sonra geldi,
Annemin hazırladığı o sade sofraya oturdu.
İki zeytin…
Biraz peynir…
Bir yudum kaçak çay…içti...
Ekmek yoktu. Sofrada sadece iki dilim kalmıştı.
Kimseye yetmeyeceğini soyledim.
Onu sofradan kaldırdım.
O minik omuzlarını düşürdü.
Sonra başını hafifçe yana eğdi Ve sordu:
“Abi…
İki lokma yesem… öyle gitsem olur mu?”
İçimden evet demek geldi belki…Ama
Dilim o sabah başka birine aitti sanki.
“Olmaz,” dedim.
“Evdekiler işe gidecek.
Ekmek al gel,
Sonra hep birlikte yersiniz.”dedim
Sustu.
Gözleri çayın buharına takıldı.
Ama bir umut daha vardı içinde.
Yine döndü bana:
“Abi…
Bir bardak çay içeyim bari.
Sadece bir bardak…”
Yine “olmaz” dedim.
Bilmiyordum ki o sofrada
Ona ait son lokmayı
O sabah elinden alıyordum.
Giydi polar kapüşonunu,
Sıkıca çekti başına. Ve çıktı.
Ben de çıktım hemen ardından…
Okula yetişmeye çalıştım.
Oysa içimde garip bir sevinç vardı o sabah.
Nedensiz, sebepsiz bir ferahlık.
Anlam veremedim.
Ta ki…
Saat 10:30’u vurana kadar.
İçime bir hüzün oturdu.
Camdan dışarı baktım,
Gözüm evin yolunu aradı.
Ve orada gördüm…Teyzemin eşini…
Yanında diğer kardeşim…
Gözlerinde acil, Ama dilinde sessizlik.
Beni aldılar.
Hiçbir şey söylemediler.
Ben de hiçbir şey sormadım.
Sadece yürüdüm…
Ama kalbim çoktan geri dönmüştü o sabaha.
Eve vardığımda,
Artık her şey söylenmişti.
Sadece bana değil…
Dünyaya da söylenmişti:
Engin’im…
O minicik yürek,
Tren raylarında Rabbi’ne yürümüştü.
Küçücük adımları,
Cennetin büyük kapısına dayanmıştı.
Ve ben…
Ben hâlâ elimde olmayan zamanla kavga ediyordum.
Morga götürdüler beni.
Kimse karşı çıkmadı,
Çünkü herkes susuyordu artık.
Kapıyı açtım,
Yalnızca ben girdim.
Yavaşça yaklaştım,
Beyaz örtüyü kaldırdım…
Ve…
Bir gözü açıktı.
Sanki bana bakıyordu:
“Abi hoş geldin,” diyordu gibi…
Ama o bakışta başka bir cümle daha vardı:
“Son lokmamı çok mu gördün bana?”
Donup kaldım.
Ne gözyaşı dökebildim,
Ne bir kelime…
Dedim ki içimden:
“Ya şimdi desem…
Kalk, kardeşim…
Gel eve gidelim,
Sofrayı kurdum…
Annem kızmaz,
Birlikte kahvaltı yapalım…”
Uyanır mıydın?
Sonra döndüm eve.
Annem karşımda duruyordu.
Yüzüne bakamadım.
Bir buçuk yıl boyunca
Gözlerine bir kez bile bakamadım annemin...
Çünkü korktum.
Korktum o gözlerin içinde, Saklı duran o sorudan:
“Oğlum…
Benim ciğerpareme neden son çayını içirmedin?”
Ve ben,
Ben o soruya cevap veremedim anne.
Veremem.
Çünkü o sabah
Bir çocuk gitmedi sadece bu evden.
Ben de gittim.
İçimdeki çocuk…
Abi dediği sesi,
Son lokmasını veremediği kardeşiyle beraber kaldı o sofrada.
Ve hâlâ o sofra boş anne…
Bir bardak çay eksik,
Bir dilim ekmek eksik,
Bir kardeş…
Bir ömür eksik Anne...
Ben artık abi olmak istemiyorum…
Sen gel … sen gel, gardaşım…
Ekmek almaya ben giderim… yeter ki bir daha gitme.
---
Bir annenin küçük oğlu,
Bir abinin küçük kardeşi eksik kaldı bu hayatta ...
--------------
Bu, yaşanmış gerçek bir hikâyenin kaleme alınmış halidir.
Hayatını kaybeden evladımıza Allah’tan rahmet; geride kalan ailesine sabır ve metanet diliyorum.
Lütfen bir Fatiha’yı eksik etmeyelim.
5.0
100% (2)