Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
andelip
andelip

Yüzsüzlük Modasına Karşı Bir Direniş ve Hayâ’ya Dair Bir Serzeniş...

Yorum

Yüzsüzlük Modasına Karşı Bir Direniş ve Hayâ’ya Dair Bir Serzeniş...

( 3 kişi )

1

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

529

Okunma

Yüzsüzlük Modasına Karşı Bir Direniş ve Hayâ’ya Dair Bir Serzeniş...


Bugün içinde yaşadığımız zaman, ruhun sesi olan edepten çok, bedenin arzularını kutsayan bir düzene dönüşmüş gözüküyor. Kalbin terbiyesi yerine, görünmenin değer sayıldığı, içerik yerine gösterişe odaklanılan bir çağda yaşıyoruz. Bu çöküşü en açık sekilde hayânın, yani utanma duygusunun yitirilmesiyle gözlemliyoruz.

Hayâ, yani utanma duygusu; sadece bir ahlâk prensibi değil, insanı insan yapan hasletlerin başında gelir. Bir toplum, hayâsını yitirdiğinde sadece edebini değil; adâletini, merhametini, haysiyetini ve nihayetinde varlık sebebini de kaybetmeye başlar.
Modern çağ, maddeye tapan bir medeniyetin çocuğu olarak insanı yavaş yavaş kendisinden uzaklaştırmış, ruhtan ve manevî temellerden koparmıştır. Bu kopuş, en bariz şekilde hayâ mefhumunun çürümesiyle kendini göstermektedir.

Hayânın arifçe bir eda, iffetin izzetli bir libas, edebin ise insanlık haysiyetinin mihveri olduğu bir devrin ardından; yüzsüzlüğün alenî, arsızlığın mukaddes, çıplaklığın marifet sanıldığı bir çağın yüreğe çöken hüsranıdır bu...

Hayâ; kalbin gözüyle utanmaktır. Nice zamanlar vardı ki, utanç, yüzlerin alı, bakışların kılıcı, kelâmın terazisi idi.
Fakat günümüzde, teknolojinin aygıtlarıyla bezeli modern putperestlik, hayâyı çürütmüş ve ekranlar iffet örtüsünü lime lime etmiştir.
İşte bundan dolayı, bir neslin hayâsızlıkla imtihanını, toplumsal erozyonun izlerini, örf ve maneviyatın çığlığıyla haykırmak her insanın boynunun borcudur.
Herkesin içinden nebean eden duygularla ve kelimelerle çağdaş yozlaşmaya set çekmek, kalplerde unutulan “utanma duygusunu” yeniden diriltmek için varlığını ortaya koyması gerekmektedir.
Zira bir milletin çöküşü; zırhı delinen askerle değil, edebi terk eden evlatla başlar.
Ve edepsizlik salgın olduğunda; hayâ, bir kıyâmet habercisidir.

İslâm ahlâkının temel direklerinden biri olan hayâ, sadece kadına değil; erkekten çocuğa kadar her bireyin şuurlu yaşaması gereken bir haslettir.
Ne var ki; günümüzde hayâ, geri kalmışlık, utanmak ise zayıflık gibi lanse edilmekte; arsızlık ise "rahatlık" adı altında övülmektedir.
Bir medeniyet, ancak edep üzerine bina edilirse kalıcı olabilir. Edep gidince, adalet de, haysiyet de, merhamet de ardından gelir. İşte bu noktada, sanata, şiire ve kaleme düşen vazife büyüktür.

Resûlullah (sav): “Hayâ İmandandır” buyurmuştur. Bu, hayânın bir ahlâk unsuru olmanın ötesinde; insanın manevî duruşunun ve kulluk şuurunun bir parçası olduğunu gösterir. Hayâsız bir kalpte iman gölgede kalır; çünkü edep, imana vücut verir.
Merhum Akif’in ifadesiyle..

Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde
Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bi medlul
Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul,
Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş,
Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş.


bu yozlaşmayı görmüş ve hayânın yokluğunun neye mal olacağını bu şiirinde sarsıcı bir şekilde dile getirmiştir:

" Haya kalkmışsa bir milletten, o millet çökmüştür!"
Bu söz, kulaklarımızda bir çığlık gibi yankılanmalıdır.
Çünkü bir milletin çöküşü, tankla, topla değil; hayâsını yitirdiği gün başlar.

Bugün gençler; hakareti fikir, çıplaklığı cesaret, edepsizliği mizah zannediyor.
Görselliğe dayanan bir kültürde hayânın varlığı, neredeyse aykırılık gibi algılanıyor.

Bu yozlaşma; kadınıyla erkeğiyle her yaştan bireyi etkisi altına almış durumda.
Mahremiyet, sınırlarını kaybetmiş; helâl-haram duyarlılığı reklam arası kadar kısa bir dikkat aralığına indirgenmiştir.
İnsanlık ekranlara sıkışmış, edepse “takipçi” sayısının gölgesinde unutulmuştur.
Evlat, babaya diklenmeyi özgürlük; eş, sadâkatsizliği bireysel tercih; öğretmen, otoritesizliği çağdaşlık sayar hale gelmiştir.
Bu tabloyu hazırlayan elbette yalnızca bireyler değildir. Eğitim politikaları, medya yapımları, tüketim kültürünün dayatmaları ve kimi zaman dilsiz kalan dindar kitleler; bu sürecin doğrudan ya da dolaylı ortaklarıdır.
Sorumluluk hepimizdedir. Çünkü bir kötülüğe susmak, ona ortak olmakla eşdeğerdir.
Özellikle anneler, babalar ve öğretmenler… Edebi öğretemezsek; çocuklarımızı teknolojiye, dizilere, youtuber ahlâkına terk ederiz. Edep olmayan bir kalpte, iman da iğreti durur. Zira edep, imanın mahfuzudur.

Öyleyse ne yapmalıyız?

Ailede yeniden hayâ terbiyesine dönmeliyiz.
Mahremiyetin anlamını çocuklara izah etmeliyiz.
Medya ve dijital dünyada ahlâk kodlarımızı korumayı öğrenmeliyiz.
Hayâsını koruyan, tevazu sahibi insanlara alan açmalıyız.
Kalem erbabının hayâyı anlatan eserleri daha fazla yazmasını desteklemeliyiz.

Toplum, ekranlarda görülenle değil; çocukların kalbine işlenenle şekillenir.
İşte bu sebeple hayâsını yitirmiş bir nesli değil; hayâsıyla gurur duyan bir toplumu yeniden inşaa etmeliyiz.
Yüzsüzlük modası geçmeden; hayâ modası başlamalı.
Aksi halde çocuklarımıza miras bırakacağımız şey; servet değil, rezalettir.

Bu çağ, edebi ayaklar altına almışsa; kalem erbabına düşen onu yerden kaldırmak, silkeleyip asrın alnına yeniden yazmaktır.
Çünkü: Hayâsı olmayanın, edebi de, imanı da kalmaz.

Rabbim cümlemizi edep haya ve iman şuurundan ayırmasın..

...andelip...

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Yüzsüzlük modasına karşı bir direniş ve hayâ’ya dair bir serzeniş... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yüzsüzlük modasına karşı bir direniş ve hayâ’ya dair bir serzeniş... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yüzsüzlük Modasına Karşı Bir Direniş ve Hayâ’ya Dair Bir Serzeniş... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
çiftçi
çiftçi, @ciftci1
25.6.2025 14:20:02
Eskiden okullarda “Âdâb-ı Muaşeret” yani “Görgü Kuralları” dersi okutulduğunu büyüklerimizden duymuştuk.
Yıl 1939…
Öğrencilerin sınıfta, sokakta, evde nasıl davranmaları gerektiği maddeler hâlinde sıralanıp kısa kısa açıklamalar da yapılarak hazırlanan bir kitapçık, İstanbul Kız Lisesi öğrencilere dağıtılmış.
.
Toplum içinde nasıl davranmalı. Nezaket kuralları. Temizlik ve düzen alışkanlıkları. Büyüklerle iletişim. Toplu yaşamın gerektirdiği saygı ve sorumluluklar.
.
Şimdi mi?..
Maalesef farklı bir anlayışın çok çok yanlış uygulanan haliyle karşı karşıyayız.
“Benim çocuğum ‘özgüvenli’ olsun” denilmekte.
Ne yazık ki, ‘özgüven’ anlayışı, gerek arkadaşların birbirlerini ezmelerine, arkadaş – yaşdaş baskısına, büyüklere diklenmeye, her şeye karşı çıkmaya, bencilliğe dönüşmüş; bir kuralsızlık, bencillik, terbiyesizlik ve ahlaksızlık anlayışına bürünmüş durumda...
Bunu yapan yine anne – babalar, yani bizleriz…
Uyarmak, doğruyu göstermek ve topluca yaşama kurallarını öğretmek yerine kuralsızlığı, ahlaksızlığı, başkaldırıyı, dikleşmeyi, söz dinlememeyi özgüven zanneden anne- babalar oldukça uyumsuz, olumsuz evlatlar da olacak.
Bugünün çocukları yarının belalıları olacaklar.
Asla olumlu bir iletişim kuramayacaklar.
Aşırı bencil, hatta sadece kedisi için yaşayan mahlûklara dönüşecekler.
Bizler geldik gidiyoruz.
Rabbim yeni nesile ve sonrakilerine kolaylık versin.

Çok önemli bir konuyu çok güzel işlemişsiniz.
Takdirlerim zatınıza.
Saygı ve selamlarımla…
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL