2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
298
Okunma

Gittiğinde mevsim kışa dönüyordu,
Köyde çamur, cebinde hayal...
Uçak biletini babası tarlayı satarak aldı,
“Gidersin oğul, okursun, çalışırsın,
Yeter ki bizim gibi toprakta çürüme,” dedi.
İndiğinde başka bir ülkenin caddelerine,
Ne dil tanıdı onu, ne insanlar.
Bir garsonlukla başladı hayat,
Ne saat soran oldu ne hâl hatır.
İlk ay kalacak yer bulamadı,
Metro istasyonlarının banklarında uyudu.
Geceleri ceketini battaniye yaptı,
Sabaha karşı güvenlik dürtünce öğrendi:
“Burada fazla duramazsın, yürü…”
Yürüdü.
Gurbet zaten yürümekti çoğu zaman,
Ne bir yere varmak için,
Ne de birini bulmak için...
Sadece donmaktan, düşünmekten kaçmak içindi.
---
Arada annesi arardı,
“Oğlum nasılsın?”
“İyiyim ana,” derdi,
“Buralar çok güzel... İnsanları çok sıcak.”
Ama gerçek;
Sabah 5’te kalkıp iki iş değiştirmekti,
Yabancı bir dilin içinde kendi adını bile tanımamaktı.
Sonra yıllar geçti.
Ayda bir, posta kutusuna gelen faturalar dışında
Kimse adını doğru yazmadı o şehirde.
Ne dostu oldu, ne misafiri.
Sadece çalıştı.
Biriktirdi...
Ne mi?
Biraz para, çokça hasret,
Ve dönmeye korkan bir adamlık hissi.
Çünkü köyde bir laf vardı:
“Gurbete gitti, hâlâ dönmedi,
Demek iyi kazanıyor.”
Ama gerçek şuydu:
“Dönemedi, çünkü dönerse…
‘Tutmamış’ derler, ‘başaramamış’...”
Bir gün işsiz kaldı.
Pasaportu cebinde,
Utancı sırtında.
Evi boşalttılar.
Kalan eşyaları bir çöp poşetine sığdı.
Havalimanına gitmek için son parasını verdi,
Ama son anda vazgeçti.
Terminalde sabahladı,
Yüzünü kimse tanımasın diye kapüşonla,
Telefonu çaldı yine:
“Ne zaman geliyorsun oğlum?”
Ali sessiz kaldı.
“Yakında ana,” dedi,
“Biraz daha sabret… bir yolunu bulacağım.”
---
Yolun sonu bir şantiyede bitti.
Kaçak çalıştı, sigortasız, isimsiz.
Bir çatıdan düştü sonunda.
Hastaneye götürdüler ama,
Kimliği yoktu, dili yoktu, kimsesi yoktu.
Bir gönüllü Türk hemşire onunla ilgilendi.
Ona “Ali” dedi,
O ismini ilk defa yeniden duydu… yıllar sonra.
Tüm uğraşlara rağmen kurtarılamadı.
---
Cenazesi bir vakıf yardımıyla Türkiye’ye gönderildi.
Köye sessiz bir tabut geldi.
Ne zengin döndü,
Ne de zaferle.
Ama hâlâ konuştular ardından:
“Gurbet zor yer.
Ali orada bile tutunamamış... yazık…”
Ama kimse bilmedi:
Ali en çok,
“Yapamadı,” denmesinden korkmuştu.
Ve sırf o lafı duymamak için
Hayatı boyunca hiç dönmemişti.
---
Gurbetin en acı yanı ne uzaklık,
Ne yoksulluk, ne yalnızlık…
Asıl yara,
Dönemeyecek kadar yorgun olmak,
Ama kalamayacak kadar da yabancı kalmaktır.
5.0
100% (5)