3
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
329
Okunma
Samatya’da
Kevork kilisesinin ağır kapısından girerken
içeriden bize doğru gelen keder..
Hiç çekinmeden yürüdü yanımıza..
Denizin tuzunu yemiş
Duvarlarında yaşamla ölüm arasinda
Tarihin ağır başlı havası dolaşıyordu
Eski dualarin mırıltısıyla
Uzun sıralar karşıladı bizi
oturduk.
Kilise yüzyıllardır oradaydi
sıralar yıpranmış, oyulmuş cilası silinmiş.
Ama matem her seferinde yeniydi.
Papazın başında üçgen bir örtü
kar gibi siyah.
Sanki dua ile matem arasında
ince bir çizgiymiş gibi kumaşı.
Eko yaparken ses
içimize dönüyordu
Taşlardan
Buhurdanı sallayan adam
ritmik bir hafızayla ilerliyordu.
Zincirlerden çıkan ses,
ruhun uğultusu gibi dumanla yükseliyordu kubbede.
Altarın tam ortasında
cevizden oyulmuş bir sandık beklerken
Etrafına dolanmış beyaz çiçekler
Sanki unutma.diyordu zamana.
Sevenlerinin elleriyle ugurlanir gibiydi
Evinin balkonu
sabah kahvesi ve
Gülüşüne vedası ile..
Dua durdu
O derin sessizlik yeniden uyandı
...
Samatyada kevork kilisesinde
Bir kadın,
bir hayat
Bir nefes
Bir dil
Bir ses eksiliyor.
Bir çağ
Bir ömür
bir şehir
uğurlanıyordu..
5.0
100% (4)