Eski İstanbul..... İki tepside.. mayası tutmuş süt taşıyan Terazi görüntülü seyyar satıcının çan sesiyle... Kuşların karnında zil çaldıran kadın aynı saatlerde göründü.. Sokaktan.. iki katlı evin.. eşya yığılı balkonundan.... Bir avuç yem fırlattı bodur evin çatısına.. Kuşlar..yemlenirken çatıdan.. Mutluluğu gözünden okunuyordu.. Yaşlı kadının.. Tabakasından.... İnce kağıda sarılı.. silindiri.. Ucundan tutuşturup.. Dışarıya verdi bacasını... Diş etleriyle kemirip.. Tıkanmış soba borusu gibi Dumanını yuttu izmaritin.... Arnavut kaldırımlı dar sokağın.. kara korkuluklu Merdivenlerinden inen yaşlıların ...koşturan çocukların .. Bohçacılardan alınan.. iğne oyalarıyla oyalanmış..örtülerin Ayakkabı burnuna afili demir çakılı adamların.. köşe başında eski giyimleri naylon kaplarla Değiştirerek mutlu mutlu gülümseyerek eve koşturan kadınların.. Hallaçla katmerli börek gibi kabarmış pamuklarda büyütülen Çocukların Damakta tat bıraktıran... Macuncunun.. Üç ayaklı tahtayı omuzundan bir hamlede indirip Renkli şekerlemeyi çember içine alan Neşeli çocuklarla geçen günlerin.. Pencerelerden.. havanın katıksız nefesini teneffüs eden cam güzeli kızların.. şam tatlıcısını görür görmez Ucu ponponlu terliklerini taşlıkta çıkarıp.. İnce şeritten kağıda sardırıp... mutluluktan uçuşlarıyla yaşandı Eski Zamanlar.. Az çok benzer yaşamlarını idame ettirmeye çalışan Onları her dem mutlu olmaya iten.. Tatminkar... Kararlı...İstikrarlı olmanın Huzuru içinde.. çeşiti az olan ihtiyaçlarla.. Ekstranın neredeyse olmadığı kalender Yapıda insanlarla... kapı önlerinde oturup.. hoparlörsüz geçen seyyar satıcılardan temin ettikleriyle..mutlu olunurdu hep... Acılar yaşansada zaman zaman.. Mutlu olunurdu yinede.. Bronz tenli akşamların.. ıslık yutmuş çay sesiyle Büyüyerek.. Sıkı ağızlı tombul bohçaların açılıp.. piknik örtülerinin eteklerinde Sürerken zaman.. Derdini rahatlıkla paylaşabildiğin..komşuluk ilişkisinin Tadını damakta bıraktıran .. Genç kızların.. çembere geçirdikleri örtülerde.. Gül deseni gibi hayalleriyle oyalanarak.. Geçti Zaman... Hızla büyüyen sanayileşen şehirlere...teknolojiye.. ayak uyduramayan.. Yetmişli.. seksenli.. yılları kana kana susatan.. Şimdiki zaman.. Her geçen gün özellikle lüks semtlerde Egosu yüksek insan sayısının artarak.. Ebe davul zurna.. aman bana dokunma... Ben merkezciliğin.. Artan sosyal.. ekonomik durumun.. Zevke düşkünlüğün.. Narsist duyguları ön plana çıkaran Bu zaman diliminde.. Mutluluk arayışı içinde.. Yedi tepeli Sanayi şehrinin.. Özellikle Modern semtlerinde Yalnızlığa sürüklenen insanların sonu. En büyük sorunu.. Kalifornia sendromu.... Rana Berber |