4
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
501
Okunma

MANOLYA
Adanın güney tarafı poyraz rüzgârını almaz ama lodos dalgaları bütün hışmıyla duvarlara vurur, dalgaların serpintisi dibime kadar gelir. Ben bir manolya ağacıyım. Rauf beyin ‘güneye dikelim soğuğu pek sevmez’ dediği o cılız fidanım. Yaşımı unuttum herhalde ikiyüz yılı geçmişimdir. Yani anlayacağınız bayağı yaşlıyım. Görmüş geçirmiş denir ya! ulu bir ağacım hem de heybetli. Dallarımı budadıkları için köşke ulaşımım engellendi. Ama köklerim bir yanda denize diğer yanda köşkün temeline ulaşarak koca bahçeyi alttan istila ettim. Camlara çok yanaşamadığım halde içerdeki tüm yaşanmışlıkları bazen sevinçle, bazen üzüntüyle, kimi kerede heyecanla izledim. Ama en detaylı anılar dibime, gölgeme koydukları büyük masada geçen yaşanmışlıklarda saklıydı. İnanılmaz gibi gelse de büyük masa onuncu yaşımdan sonra defalarca yenilenmesine rağmen hep aynı yerdeydi. Gençlik arkadaşım işte. Bugün size, beni en çok etkileyenlerden biri olan Eleni ile Yusuf’un yaşanmışlığını anlatacağım. Bu masada dedikoduyla başlayıp, takip edilip, anılarda yıllarca konuşuldu. Bilin, birde benden dinleyin dedim.
‘Bugün hava çok güzel değil mi Emine’ dedi Nurdan.
-Evet abla. Baksana denizde kıpırtı yok. Mayıs ama hava bayağı sıcak.
-Emine senin Yusuf kaç yaşında oldu. Dün gördüm de bayağı büyümüş. Eleni ile deniz kıyısında iskelede oturuyorlardı. Şu lokantacı Yorgo’nun kızı Eleni. Pek heyecanlı konuşuyorlardı. Tutulmuş olmasınlar birbirine.
-Amanın ne diyorsun abla. Allah yazdıysa bozsun mahvoluruz.
Egeliler bilir adalarda Türklerle Rumlar yan yana yaşar. Adanın kuralı birbirleriyle dostça geçinirler ama birbirleriyle evlenmezler. Bilinen ama kaydı görünmeyen kuraldır. Bizim dost büyük masada bezelye ayıklayan Nurdan ve Emine’nin bu konuşmasıyla yeni olursuz bir sevdanın ipuçları ortaya döküldü. Hızlı yayılır farklı ilginç dedikodular. Bir anda ada çalkalanmaya başladı. Hasan birlikte balıkçılık yaptığı oğlu Yusuf’la denizde konuşmaya karar verdi. Evde konuyu eşi Emine ile konuşup bu kararı verdiler. Diğer çocukların yanında konuşmayacaklardı. Ertesi gün denize açılıp ağları attıktan sonra konuşma başladı.
-Yusuf nedir oğul, şu yayılan söylenti için ne diyorsun?
Yusuf elini suya sokup alnında gezdirdi. Çekingen bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
-Ben de sormanı bekliyordum baba. Evet biz Eleni ile birbirimizi seviyoruz. Altı aydır görüşüyoruz. Evlenmeye karar verdik. İki ailenin onayı olursa hemen evlenmek istiyoruz. Sorun çıkarsa yani ailelerden biri dahi sorun çıkarırsa gitmeye karar verdik.
-Oğul bin yıllık geleneği bozmak doğrumu iki halkı birbirine düşman etmek iyi bir şey mi? Bu düzen sizin aşkınızdan daha mı değersiz. Yoksa her ikiniz olacaklardan, yaşanacaklardan dolayı hiç mi vicdan azabı duymayacaksınız. Bu kadar kötü ve bencil olabilecek misiniz?
-Baba şimdiye kadar ben sizi üzecek hiçbir şey yapmadım. Hiç kötülüğüm ve yanlış bir olayım olmadı. Söylediğin her şey doğru çok uğraştım. Hatta Eleni’de uğraştı. İkimizde ayrılığı başaramadık. Hatta o benden daha metanetle uğraştı. Dost kalacağımıza defalarca karar verdik. Ama ertesi sabah koşarak birbirimize sarıldık. Olmuyor baba olmuyor! Her ikimizde sizleri üzmek istemiyoruz. Sen hep iyi babam oldun. Bize yardım et. Yoksa bir gün keçi kayalıklarının dibinde sahilden el ele bizi almak zorunda kalacaksınız. Çözümsüzlük kazanırsa son çare kararımız bu olacak. Sizi en az bu anlık üzüntüyle terkedeceğiz.
-Deli deli konuşma Yusuf. Bakalım bu dertten nasıl kurtulacağız.
Eleni’lerde daha büyük fırtına koptu.
-Eleni sen, sen, sen inanamıyorum! Nasıl yaparsın böyle bir şey anlayamıyorum. Diye bağırıyordu annesi.
-Ben seni bu kadar kötü yetiştirmiş olamam. Delirdin desem değilsin. Ama çok aptalmışsın. Çok değerli biri olsa anlamaya çalışayım değil! Gözleri mavi diye deniz sevdan mı şaşırttı seni. Ama o deniz boğacak seni bu sözümü unutma!
-Mama agapo, agapo, agapo! (anne seviyorum)
-Boğulacaksam o mavilikte boğulmak kaderim olsun.
Günlerce bağırışlar ev duvarlarını sarstı. Sonunda Eleni’nin teyzesinin yanına Atina’ya gönderilmesine karar verildi. Eleni isyan etti. Gitmeyeceğini Yusuf’la aldıkları keçi kayalıklarının dibi olacağı kararının son çaresi olduğunu ve kararlı olduklarını söyledi.
Bu arada iki baba birbirlerini severdi. Hasan tuttuğu balıkları Yorgo’ya da satardı. Aralarında hiç sorun olmamıştı. Kimseye görünmeden defalarca lokantanın mutfağında konuşup tartışmışlardı. Her ikisi de sonunda gençlerin karşısında pes etmişlerdi. Çareler düşünüldü. Her iki anne ve baba ile iki gençle birlikte gizlice mutfakta son kez toplanıldı. Kararlar açıklandı. Her iki genç ayrıldıklarını adaya yayacaktı. Bir hafta on gün sonra Yusuf dayısının yanına Almanya’ya gidecekti. Ondan bir hafta sonra Eleni teyzesinin yanına Atina’ya gidecekti. Bu arada kesinlikle görüşmeyeceklerdi ve bu adadaki son görüşmeleri olacaktı. İşlemler tamamlanınca Yusuf dayısı ile Atina’ya gidecek nikâh yapılacak ve evleneceklerdi. Almanya’ya dayının yardımıyla yerleşeceklerdi. Aile büyüklerinin elleri öpüldü. İki genç sarılıp yanaklarından öpüştü. Yusuf öpüşürken Eleni’nin kulağına ‘’başardık sevgilim’’ dedi ve devam etti ‘’söyle’’ gülümseyerek kulağına ‘’Sagapo’’ (seni seviyorum) dedi Eleni. Yusuf bunu söylemesini çok seviyordu. Kendi dilinde seni seviyorum demesini, her buluşma sonrası bunu söylemesini isterdi. Atina’da görüşmek üzere vedalaştılar. Her iki genç ailelerinin ağlayışlarıyla takvime uygun adayı terk etti. İşlemler tamamlandı ve Almanya yeni bir aile kazandı.
Adalılar çok uzun süre ben diyeyim beş siz deyin on yıl bu sırrı öğrenemedi. Bunların hepsi benim gölgemdeki büyük masanın çevresinde defalarca konuşuldu. Ben hepsini değil, olayların detaylarına inmeden özeti olarak anlattım. Evlatlarını seven olgun iki ailenin bu fedakârlıklarını gözyaşlarımla dinledim. Ha soracaksanız; Çok mutlu oldukları da büyük masada çok ama çok konuşuldu. İkizleri de olmuş. Detaylı dinlemek isterseniz büyük masaya davetlimsiniz. Unutmayın canınız tarihi anıları dinlemek isterse büyük masa hep gölgemdedir gelin!
Ada İki gencini kaybetti. Görünmez kural korundu. Ama iki toplumun dostluğunun ve aşk dünyasının tam arasına bir gül goncası düştü.
5.0
100% (6)