0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
425
Okunma

Eshab-ı Kehf (Yedi Uyurlar)
efsanesi, hem İslam hem de Hristiyan geleneğinde yer alan, farklı coğrafyalarda sahiplenilmiş kadim bir anlatıdır. Bu çalışma, söz konusu efsanenin tarihî arka planını, coğrafi iddialarını, arkeolojik kalıntılarla ilişkilendirilmesini ve dini-kültürel anlamlarını disiplinlerarası bir bakış açısıyla incelemeyi amaçlamaktadır. Özellikle Tarsus’taki Eshab-ı Kehf Mağarası’na odaklanılarak, diğer benzer mağaralarla karşılaştırmalı bir analiz sunulmaktadır. Efsanenin halk inançlarındaki yeri, kültürel üretimlerdeki yansımaları ve turizm potansiyeli de araştırma kapsamında ele alınmıştır. Çalışma, hem akademik çevreler hem de kültürel mirasla ilgilenen geniş okuyucu kitlesi için bilgilendirici bir kaynak olma hedefini taşımaktadır.
1. Giriş
Mitler, insanlığın ortak hafızasında yankılanan, toplumsal değerlerin, korkuların ve umutların yansıtıldığı sembolik anlatılardır. Bu bağlamda Eshab-ı Kehf efsanesi, sadece bir dinî menkıbe değil; aynı zamanda tarihsel, kültürel ve coğrafi katmanlarıyla zengin bir araştırma alanıdır. İslamî gelenekte Kehf Suresi’nde anlatılan bu hikâye, Hristiyanlıkta da “Yedi Uyurlar” olarak yer bulmuş ve zaman içinde farklı coğrafyalarda “gerçek mağara” iddialarının doğmasına neden olmuştur.
Bu araştırmanın amacı, Eshab-ı Kehf anlatısını yalnızca kutsal metinler bağlamında değil, aynı zamanda tarihsel belgeler, arkeolojik kalıntılar ve halk kültürü verileri ışığında değerlendirmektir. Başta Tarsus olmak üzere Türkiye’de ve dünyada bu efsaneye atfedilen mağaralar, anlatının evrensel niteliğini gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda çalışmamız, efsanenin tarihî kökenlerini incelemekle kalmayıp, onun günümüzdeki etkilerini de tartışmaya açmaktadır.
2. Efsanenin Tarihî Kökenleri
Eshab-ı Kehf anlatısı, kökeni Hristiyanlık öncesi dönemlere uzanan, zamanla farklı dinî geleneklerde çeşitli biçimlerde yorumlanmış bir uyku ve inanç mucizesidir. İslam kaynaklarında Kur’an-ı Kerim’in 18. suresi olan Kehf Suresi’nde anlatılan bu olay, erken dönem Hristiyan metinlerinde "Yedi Uyuyanlar" (Septem Dormientes) adıyla yer bulmuştur. Her iki anlatıda da zulümden kaçan gençlerin bir mağaraya sığınması ve burada Tanrı tarafından uzun bir uykuya yatırılarak korunmaları temel olay örgüsünü oluşturur.
İlk dönem Hristiyan kaynaklarında, özellikle 5. yüzyıla tarihlenen Gregorios Turonensis ve Yakub el-Sarugi gibi isimlerin metinlerinde, söz konusu gençlerin Roma İmparatoru Decius (M.S. 249-251) döneminde putperest zulmünden kaçarak Efes yakınlarındaki bir mağaraya sığındıkları anlatılır. Yaklaşık 200 yıl süren bu mucizevi uyku, Tanrı’nın koruyuculuğunun bir göstergesi olarak sunulur. Bu anlatı, zamanla Bizans dünyasında da yaygınlık kazanarak hagiografik eserlerde önemli bir yer edinmiştir.
İslam dünyasında ise Eshab-ı Kehf kıssası, Mekke döneminde nazil olan Kehf Suresi’nde yer alır. Rivayetlere göre, Yahudi din âlimlerinin sorusu üzerine Hz. Muhammed’e bu gençlerin kıssası vahiy yoluyla bildirilmiştir. Kur’an’da isimleri verilmeden anlatılan bu gençlerin kaç kişi oldukları, ne kadar uyudukları gibi detaylar özellikle tefsir literatüründe farklı yorumlara konu olmuştur. Kur’an, gençlerin Allah’a olan inançları nedeniyle halklarının zulmünden kaçtıklarını ve mağarada “üç yüz yıl dokuz yıl ilavesiyle” uyuduklarını bildirir (Kehf, 18:25).
Efsanenin tarihî temelleriyle ilgili tartışmalarda, olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığı kadar, anlatının hangi dönemde ve coğrafyada şekillendiği soruları önem kazanır. Bu yönüyle Eshab-ı Kehf, yalnızca bir dinî menkıbe değil; tarihsel olayların, kültürel değerlerin ve inanç sistemlerinin iç içe geçtiği bir anlatı alanıdır. Ayrıca söz konusu efsane, inançların coğrafyayla ilişkisini gözler önüne sererek, "kutsal mekân" olgusunun nasıl oluştuğunu da göstermektedir.
3. Tarsus Eshab-ı Kehf Mağarası
Anadolu’da Eshab-ı Kehf anlatısının en güçlü biçimde yaşatıldığı yerlerden biri, Mersin’in Tarsus ilçesinde yer alan Eshab-ı Kehf Mağarası’dır. Tarsus şehir merkezine yaklaşık 14 kilometre mesafede bulunan bu mağara, Dedeler Köyü sınırları içerisinde, etrafı zeytinlik ve taşlıklarla çevrili, yüksekçe bir tepede konumlanmıştır. Bölge halkı tarafından “Yedi Uyurlar Mağarası” olarak da anılan bu mekân, tarihsel bir anlatıdan çok daha fazlasını, yaşayan bir inanç mirasını temsil eder.
Tarihî ve Arkeolojik Özellikler
Mağaranın bulunduğu coğrafya, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Tarsus’un dini ve kültürel çeşitliliğini yansıtır. İlk dönem Hristiyanlıkla birlikte başlayan Eshab-ı Kehf anlatısı, İslamiyet’le birlikte yeni bir anlam kazanmış; hem Kur’an’daki Kehf Suresi’nde hem de İslami tefsirlerde detaylı şekilde yer bulmuştur. Bu bağlamda, Tarsus’taki mağara, hem Hristiyan hem de Müslüman topluluklar için kutsal kabul edilmiştir.
Mağaranın yapısı doğal bir oluşumdur. İç kısmı oldukça geniş olup serin ve karanlık atmosferiyle dikkat çeker. Ziyaretçilerin anlattığına göre mağaranın içindeki sessizlik ve loşluk, mistik bir atmosfer sunar. Mağaranın hemen girişinde yer alan yedi ayak izi, halk inancına göre Eshab-ı Kehf’e ait gençlerin mucizevi şekilde bıraktıkları izler olarak kabul edilir. Bu izler, ziyaretçiler tarafından hem bir keramet hem de Tanrı’nın mucizesinin kalıcı işareti olarak görülür.
Kıtmîr: Mağara Kapısındaki Sadık Köpek
Bir diğer dikkat çekici unsur, mağara girişinde betimlenen Kıtmîr adlı köpektir. Kur’an’da da adı geçen bu köpek, gençlerle birlikte mağaraya giren, onları hem manevi hem fiziksel olarak koruyan sadık bir dosttur. Tarsus’taki anlatıya göre, Kıtmîr, mağaranın kapısında beklerken taş kesilmiş ve hâlen orada durmaktadır. Bugün mağara girişinde yer alan taş formu, bu inanışın fiziksel bir yansıması olarak ziyaretçilerin ilgisini çeker. Pek çok ziyaretçi, bu taş formun önünde dua eder, dilek diler veya niyette bulunur.
Kültürel ve İnançsal Değer
Mağaranın çevresinde bir cami, küçük bir şadırvan, ziyaretçiler için düzenlenmiş mescit ve dinlenme alanları bulunur. Özellikle kandil gecelerinde ve dini bayramlarda bölgeye yoğun ziyaretçi akını olur. Yılın belirli zamanlarında yapılan “Eshab-ı Kehf Ziyareti”, yerel halk tarafından bir tür manevî arınma ve şifa arayışı olarak görülür. Ziyaretçiler, mağaranın içine girerek dua eder, ayak izlerine dokunur ve Kıtmîr’in taş formunu selamlar.
4. Diğer Eshab-ı Kehf Mağaraları
Eshab-ı Kehf efsanesi, yalnızca Tarsus ile sınırlı kalmamış, tarih boyunca farklı coğrafyalarda da sahiplenilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de mekân ismi açıkça belirtilmediği için, Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında bu olayın geçtiği yerle ilgili farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Her biri kendi bölgesinin kutsiyetini güçlendirmek adına bu mağaralara mistik anlamlar yüklemiş ve halk inancı içerisinde derinlemesine işlemiştir. Bu bölümde öne çıkan mağaraları ele alacağız.
4.1. Ürdün – Ar-Raq 299; Mağarası (Amman Yakınları)
Ürdün’ün başkenti Amman’a yaklaşık 10 km uzaklıkta bulunan Ar-Raqīm Mağarası, Kur’an’daki "Ashab-ı Kehf ve er-Rakīm" ifadesine dayanarak, efsanenin burada geçtiğine inanılan en kuvvetli yerlerden biridir. Mağara çevresinde 7 mezarın bulunması ve Bizans dönemine ait bir kilisenin kalıntılarının varlığı, buranın erken Hristiyanlık döneminde kutsal kabul edildiğini göstermektedir. 1950’li yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda da bu mezarlarda yedi farklı iskelete rastlanmıştır.
Bugün bu mağara, Ürdün turizminin önemli dinî duraklarından biri hâline gelmiş, hem Müslüman hem de Hristiyan hacılar tarafından ziyaret edilmektedir.
4.2. Efes – Selçuk (İzmir, Türkiye)
Bir diğer iddia, Hristiyanlık tarihinin en önemli merkezlerinden biri olan Efes’te yer alan Panayır Dağı’ndaki mağaradır. Burası, Hristiyan kaynaklara göre Yedi Uyurlar efsanesinin geçtiği yerdir. Mağaranın hemen üst tarafında erken dönem Hristiyanlık izleri taşıyan bir kilise kalıntısı yer alır. 1927 yılında yapılan kazılarda bu bölgede 5. yüzyıla ait mezarlar ve yazıtlar bulunmuştur. Bu versiyona göre gençler Hristiyan’dır ve pagan Roma zulmünden kaçıp bu mağaraya sığınmıştır.
Efes’teki bu mağara, Batı dünyasında “Seven Sleepers of Ephesus” olarak tanınır ve Avrupa’daki birçok sanat eserine de ilham kaynağı olmuştur.
4.3. Afşin – Kahramanmaraş
Türkiye sınırları içerisinde bir başka önemli Eshab-ı Kehf mağarası, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesindedir. Afşin’deki mağara, Anadolu’daki halk arasında yaygın bir kabule sahiptir. Mağara çevresinde Osmanlı dönemine ait cami, medrese ve han yapıları bulunur. Ayrıca bölgedeki yazılı kitabeler, buranın da tarih boyunca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edildiğini ortaya koyar.
Her yıl düzenlenen “Afşin Eshab-ı Kehf Kültür ve Karakucak Güreş Festivali” de bu inancın toplumsal hafızadaki güçlü yerini gösterir.
4.4. Diğer Rivayet Yerleri
Bunların dışında, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, hatta Suriye (Emevi camii yakınları) ve İspanya gibi farklı yerlerde de Eshab-ı Kehf mağaraları olduğu ileri sürülmüştür. Bu farklı coğrafi sahiplenişler, efsanenin ne denli geniş bir etki alanına yayıldığını ve yerel halklar tarafından nasıl özdeşleştirildiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
5. Efsanenin Dini ve Kültürel Önemi
Eshab-ı Kehf efsanesi, sadece tarihî ve arkeolojik yönüyle değil; aynı zamanda dinî sembolizmi, kültürel aktarımı ve halk inancı üzerindeki etkileriyle de oldukça derin ve anlamlı bir hikâyedir. Hem İslam hem de Hristiyan geleneğinde farklı şekillerde yer almış bu efsane, zamanla edebiyata, mimariye, halk anlatılarına ve kutsal ziyaret ritüellerine yansımıştır.
5.1. Kur’an-ı Kerim’de Eshab-ı Kehf
Efsane, Kur’an-ı Kerim’in 18. suresi olan Kehf Suresi’nde, 9–26. ayetler arasında yer alır. Bu ayetlerde Yedi Genç’in zalim bir hükümdarın baskısından kaçarak bir mağaraya sığındıkları ve orada Allah tarafından 309 yıl süreyle uyutuldukları anlatılır. Kehf Suresi’nde mekân, şahıs isimleri ve hükümdarın adı gibi detaylar verilmez. Bu, hikâyeye evrensel ve zamanüstü bir boyut kazandırır.
Kur’an’da özellikle şu temalar öne çıkar:
İman ve teslimiyet
Zaman algısı (309 yıl meselesi)
Allah’ın kudreti ve diriltme gücü
Gençliğin direnişi ve sadakati
5.2. Hristiyanlıkta “Seven Sleepers of Ephesus”
Hristiyan kaynaklarında, bu gençlerin adları verilmiştir: Maximilian, Malchus, Martinian, Dionysius, John, Serapion ve Constantine. Hikâyeye göre, İmparator Decius (249–251) döneminde Hristiyan inancı nedeniyle baskı gören bu gençler, Efes yakınlarındaki bir mağaraya sığınmış ve burada mucizevi şekilde yüzyıllar boyu uyumuşlardır.
Bu olay, Diriliş ve Ahiret İnancının bir delili olarak kabul edilmiştir. Özellikle 6. yüzyıldan itibaren kilise babaları tarafından sıkça anlatılmış ve birçok Avrupa ülkesinde kültürel motiflere dönüşmüştür.
5.3. Ortak Temalar ve Farklılıklar
İslam ve Hristiyanlık kaynaklarında yer alan anlatımların bazı benzerlikleri ve farklılıkları şu şekilde özetlenebilir:
Tema İslam Kaynağı (Kehf Suresi) Hristiyan Gelenekleri
Uyuyan Genç Sayısı Belirsiz (3-7 arası yorumlar) Genellikle 7 kişi
Uyku Süresi 309 yıl (300 + 9) 200 ila 372 yıl arası
Köpek Mağaranın girişinde bekler Bazı anlatımlarda yer almaz
Amaç İnançlarını korumak Hristiyan inancına zulümden kaçış
Uyanış Sonrası İnsanların hayrete düşmesi Ahirete dair tartışmalar
5.4. Kültürel Yansımalar ve Halk İnancı
Eshab-ı Kehf, İslam dünyasında “veli”, Hristiyanlıkta ise “aziz” olarak kabul edilmiştir. Anadolu’da bu mağaralar birer ziyaret yeri hâline gelmiştir. Eshab-ı Kehf mağarasına gidip dua etmek, adak adamak, hatta çocuk sahibi olmak isteyen kadınların ziyaretleri bu inancın yansımalarıdır.
Bazı mağaralarda hâlâ görülebilen:
Yedi Uyurlar’ın ayak izleri
Mağara girişindeki köpeğin taşlaşmış figürü (Kıtmir)
Ziyaret dilek taşları
Kutsal kabul edilen su kaynakları gibi unsurlar halk arasında büyük anlam taşır.
5.5. Edebiyat ve Sanattaki İzleri
Bu efsane, tasavvufî metinlerde, menkıbelerde, destanlarda, hatta çağdaş romanlarda bile yer bulmuştur. Batı’da Goethe’den Voltaire’e kadar birçok yazar, bu efsaneden etkilenmiştir. İslam dünyasında ise en çok Mevlâna ve Yunus Emre gibi mutasavvıflar tarafından imgesel anlatımlarla işlenmiştir.
6. Sonuç
Eshab-ı Kehf efsanesi, tarih boyunca farklı coğrafyalarda çeşitli biçimlerde benimsenmiş, hem İslam hem de Hristiyanlık kültürlerinde derin izler bırakmış evrensel bir hikâyedir. Tarihî ve arkeolojik araştırmalar, mağaraların farklı yerlerde bulunmasıyla efsanenin çok boyutlu ve zengin bir kültürel miras olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu efsane, iman, sabır ve direniş temalarını işlerken, zaman ve ölüm kavramlarına dair insanlığın evrensel sorularına da anlam arayışını simgeler. Halk inancında mağaralar kutsal mekânlar olarak kabul edilmekte, edebiyat ve sanat alanlarında ise ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
Gelecekte yapılacak daha kapsamlı arkeolojik çalışmalar ve kültürel analizler, Eshab-ı Kehf’in tarihî gerçekliği ve sembolik derinliği hakkında yeni bakış açıları kazandıracaktır.
Remziye ÇELİK
---
Kaynakça
1. Alford, R. (2009). The Seven Sleepers: A Tale of Religious Persistence. Journal of Religious History, 33(2), 154-172.
2. Atiya, A. S. (1997). A History of Eastern Christianity. University of Notre Dame Press.
3. Encyclopaedia of Islam, Second Edition. (2012). "Ashab al-Kahf" entry. Brill.
4. Gökhan, H. (2015). Tarsus’ta Eshab-ı Kehf Mağarası ve Arkeolojik Bulgular. Mersin Üniversitesi Yayınları.
5. Hodgson, M. G. S. (1974). The Venture of Islam, Volume 1. University of Chicago Press.
6. Karamustafa, A. T. (2007). God’s Unruly Friends: Dervish Groups in the Islamic Later Middle Period, 1200–1550. University of Utah Press.
7. The Holy Qur’an (English Translation). (2015). Saheeh International.
8. Vasiliev, A. A. (1968). History of the Byzantine Empire. University of Wisconsin Press.
5.0
100% (1)