1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
486
Okunma

İnsanın yürüyememesi, görememesi, duyamaması değildir asıl engel…
Gerçek engel; sevememek, hissizleşmek, sadakati yitirmek, edep ve haya yoksunluğu, haddini aşmak ve seviyesizleşmektir.
Bir insanın kalbi engelli olduğunda;
dili çözülse de sözü ısınmaz.
Eli uzansa da dokunuşu şefkat taşımaz.
Bakışı değse de yüreğe umut vermez.
Çünkü sevgisiz bir kalp, yaşayan bir bedende ölü bir organdır.
Kalbi engelli insanlar;
merhameti zayıflık,
sadakati tutsaklık,
edebi gereksizlik,
hayıyı yük sayar,
haddini bilmez,
seviyeyi kaybeder.
Kalbin karanlığı dışarı taşar.
Hoyratlık ve taşkınlık her sözüne siner.
Oysa insanın gerçek asaleti;
kalbin terbiyesinde, dilin ölçüsünde, sevgisinin edebinde, sadakatinde ve hayasının sessizliğinde yatar.
Edep, kalbin olgunluğunun dışa yansımasıdır.
Sadakat, sessiz ama güçlü bir sestir; yanında olmayı değil, bazen arkasında kalmayı seçer — sessiz, vakur ama gerçek.
Haya, kalbi insan eden sessiz mucizedir; sınır tanır, ölçü öğretir.
Ama kalp engelliyse, ölçü kaybolur.
Sınır aşılır.
Edep unutulur.
Haya solar.
Sadakat solar.
Haddini bilmeyen insan, sevgiyi taşkınlıkla karıştırır.
Saygının yerini hoyratlık, nezaketin yerini gösteriş alır.
Oysa gerçek sevgi; sessizdir, sade ve seviyelidir.
Rabbim kimsenin bedenine değil, kalbine engel koymasın.
Çünkü göz görmezse dünya kararır,
ama gönül gözü körse insan karanlığa döner.
Ve ne sadakat, ne edep, ne sevgi, ne haya…
Kalbi engelli bir insanda yeşermez.
“Gerçek engel, yüreğin duvar ördüğü yerdedir.
Sadakat, o duvarı yıkabilen tek ışıktır.
Edep ve haya, kalbi yeniden insan eden sessiz mucizelerdir.
Yeter ki insanın gönül gözü kör,
Kalbi,engelli olmasın.”
Remziye Çelik
5.0
100% (2)