1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
210
Okunma

Bir Varmış, Bir Yokmuş...
Evvel zaman içinde, uzak diyarlarda, kaderin gizemli bir cilvesiyle yolları kesişen bir at ile bir eşek, uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmışlardı. Günler haftaları, haftalar ayları kovalarken, bu iki can yoldaşı, nice engebeli araziden, yemyeşil vadiden birlikte geçmişlerdi. Bir gün, yolculuklarının tam ortasında, serin bir gölge sunan yaşlı bir ağacın altında mola vermişler ve derin bir sohbete dalmışlardı.
At, merak dolu gözlerini yoldaşına çevirerek sordu: "Ey cefakar yol arkadaşım, bunca zamandır zihnimi kurcalayan bir soru var. Neden her geleni sırtına alırsın? Hani o dilinden düşürmediğin bir söz var ya, ’Sırtımdan indirirsem, didemin ninesi, ninemin didesi beni yaşatmaz’ diye. Bu nasıl bir derin bağlılıktır böyle? Peki sen, neden benim gibi değilsin? Neden herkesi sırtına almıyorsun da bu kadar seçici davranıyorsun? Hatta öyle ki, beğenmediğin olursa, hiç tereddüt etmeden sırtından atıyorsun."
At, vakur ve bilge bir edayla cevap verdi: "Benim at soylarım bellidir, kıymetli eşek kardeş. Asil bir kan taşırım. Kimin ne niyetle yaklaştığını, kimin sırtıma layık olduğunu iyi bilirim. O yüzden sadece gözlemlerim, tartar, biçerim."
Eşek, bu kendinden emin cevaba şaşırmış bir halde sordu: "Nasıl yani? Onca zorlu yolda, arpasız, susuz kaldığın zamanlar oldu. Hatta öyle anlar yaşadık ki, adım atacak mecalimiz kalmadı. Buna rağmen neden yolundan vazgeçmedin o çetin zamanlarda?"
At, yüzünde tatlı bir gülümsemeyle eşeğe şu derin manalı cevabı verdi: "Biz, zorluğa da alışığızdır, eşek kardeş. Diz çöktüğümüz zamanı da biliriz, destur ile kalktığımızı da. Her inişin bir yokuşu, her zorluğun bir kolaylığı vardır, bunu asla unutmayız. Peki bunca uzun yolda, çeşit çeşit insanla karşılaştık, kimisi iyi davrandı, kimisi kötü. Sen neden herkesle ahbap oldun, onlara yol arkadaşlığı ettin? Bu neyin nesiydi?"
At, düşünceli bir ifadeyle yanıtladı: "Hepsini anlamak içindi, sevgili eşek kardeş. Her birinin hikayesini, derdini, tasasını öğrenmek, at denen bu karmaşık varlığı çözmek istedim. Ve bilhassa, hedefine doğru kararlılıkla koşan, azimli atlarla birlikte olmak, onların enerjisinden, gayretinden ilham almak içindi, kıymetli eşek kardeş."
Eşek, içten bir hayıflanmayla başını sallayarak sordu: "O zaman at kardeş, ben bunca zaman boşuna mı yaşadım? Benim yüküm hep aynı, sırtımdaki ağırlık hiç değişmedi."
At, sıcak bir gülümsemeyle eşeğin omzuna nazikçe dokundu: "Hayır, asla! Sakın böyle düşünme, kıymetli dostum. Yeryüzünde her canlının bir gayesi, bir niyeti vardır. Senin gayen de, niyetin de çok değerli. Sen, cefakar eşek kardeş, omuzlarında taşıdığın ağır yüklerle kendi cinsine emektar oldun. Her bir ter damlan, alın terin, nice atın değerindedir, bunu unutma. Ve ne yazık ki, bazı nankör insanlar vardır ki, her ne yaparsan yap, sana ’eşek eşektir’ gözüyle bakarlar. O Allah’tan korkmaz, vicdanı körelmiş güruhlara bile yardım ettin, sırtında yük taşıdın. Onlar, senin kıymetini, zor günde de iyi günde de ancak sen aralarından ayrılınca, yokluğunu hissedince anlarlar."
At, sözlerine şöyle devam etti: "Velakin benim ninemin ninesi, didemin nenesi bambaşka bakar olaylara. Onlar niyete ehemmiyet verirler. Atın sadece güzel ve gösterişli olmasına bakmazlar; iyi niyetin, dürüstlüğün timsali olan, sözünün eri atları alırlar sırtlarına. Önce Allah’ı, sonra O’nun yarattıklarından ötürü sevmeyi ve sevilmeyi bileni, sonra kendini düşünen ve üzerine ancak öyle asil ruhlu, soylu atı olanı alırlar," dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:( "Yoksa almazlar ve ben de ne kadar zorluk çekersem çekeyim herkesi sırtıma alamam. Aldım ve yaptım ise Allah içindir; bıraktımsa, eşekler kervanına katıldığı içindir.")
At, bir an duraksadı, gözlerini uzaklara dikti ve sonra tekrar eşeğe dönerek şunları ekledi: "Unutma eşek kardeş, sen onca yükü taşırken boş durmadın. Her bir adımın, her bir çektiğin nefesin bir anlamı vardı. Belki bazıları kıymetini bilmedi ama senin emeğin asla zayi olmadı. Benim yoluma herkes yoldaş olamaz, herkesi kalbime almam mümkün değil. Onları tanırım, gözlemlerim ama kalbimin en derin köşesi bambaşkadır. Gerekirse üzerimdeki tozu silkeler gibi onları siler geçerim ve kendi yoluma devam ederim. Ama sahibim çok zorda kalırsa, ayağım kırılsa, bana acı çektirmez, beni vurur ki daha fazla ızdırap çekmeyeyim diye. İşte atın soyu böyledir, eşek kardeş. Asil ve merhametli..."
Böylece, at ile eşek, yolculuklarına devam ederken, hayatın, dostluğun ve farklı yaratılışların derin anlamları üzerine düşünmeye dalmışlardı. Her ikisi de, kendi varoluşlarının kıymetini bir kez daha anlamış ve yol arkadaşlıklarının değerini daha da iyi kavramışlardı.
Saliha İNAN
Hikaye
19
.../.../25
5.0
100% (1)