1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
404
Okunma
Akşam üzeridir, güneş etkisini yavaş yavaş kaybediyor. Evlerin gölgesi sokağın üstüne doğru uzanmış durumda. Büyük demir kapının önünde Nezahat abla ile Menice yenge sokakta mucurlu yolun üzerinde sohbet ediyorlar. Arabalar geçtikçe kenara çekiliyorlar toz yükseliyor tülbentleri ile ağızlarını kapatarak konuşmalarını sürdürüyorlar. Menice yenge;
-Bizim o tavuk öldü, diyor
Nezahat abla konuşmaya dalmış onu duymuyor. Menice içine oturmuş, habire yineliyor;
-Bizim tavuk öldü, öyle de ağırdı, diyor.
Aklı başka yerde olan Nezahat abla;
-Okuldan erken çıksaydı bari, ateşte yemeğim var, diyor. Kör olacası eniştemiz de kaçtı gitti. Kızım uşağıyla başıma kaldı. Elde yok avuçta yok. Beynevar Nahçıvan’a kaçtı gitti. Kızım geri döndü evde oturuyor. Şimdi de uşağını başıma bırakmış, markette kasiyerlik işi bulmuşum diyor. Torunum okuldan gelecek onu bekliyorum, diyor.
İçini çeken Menice yenge;
-Öyle de ağırdı, diyor.
Bu arada mucurlu yolda tozutan bir araba geçiyor. Nezahat abla gözleri sokağın başında torununu bekliyor. Ellerinde tülbent ile ağızlarını kapatmışlar. Araba geçince yine sokağa doğru bir adım atıyorlar, konuşmaya devam ediyorlar.
Mustafa Alagöz