3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
329
Okunma

‘’Tartaklanmış düşlerim var, bayaann.’’
İçimdeki okyanusun röntgenini çekmelisiniz aslında.
İçimde üşengeç bir çocuk aralıksız soru bombardımanına tutuyor beni ve dilimde ıslanmaz iken bakla…
Sözcüklerse kara kuru hani: birisi höt, dese hepsi kaçışacak bir yerlere bense benzin deposu boşalmış bir araba gibi biliyorum da varlığımın ıskartaya çıktığını ve iç sesim alt yazı geçiyor:
‘’Üç al iki öde günleri bu gün. Güne giden ablalarım, kardeşlerim ve teyzelerim…’’
Aralıksız kulağıma gelen sokağın gürültüsü artık kimse sırasını sıvan sözcüklerini ve kirini boşaltıp sırra kadem basıyor bir söylence ertesi.
Sokağın gidişatı takılıyor gözüme daha doğrusu kulağıma çalınan ve kadının biri yolda giderken resmen bağıra bağıra konuşuyor kendisiyle ve bakıyorum elinde ya da kulağında telefon ya da kulaklık var mı, diye.
Bakmama hacet yok da merakımı yenemiyorum.
Gecenin kültürü pek bir frapan.
Özellikle hafta sonu oldu mu insanlar kümeleniyor kaldırım boyunca ve gecenin geç saatlerine kadar içip içip coşuyorlar.
Aklım hala gündüzde takılı: hani, tık nefes sarımsak satan adam artık kimse bu yaz sıcağında kilo kilo sarımsak alacak hali yok ya… dememin ertesi işe koyulmuş diğer adam mikrofonu alıyor arkadaşının elinden bu sefer o bağırıyor:
‘’Çileğim çilek. El değmemiş kız gibi.’’
Bir ara ses gider gibi oluyor derken diğer ortağı kapıveriyor mikrofonu. Bu sefer, bakalım bu ne diyecek, diye heyecanla bekliyorum. Ve kocaman bir es ne de olsa zabıtanın kulağına gitmiş üç arkadaşın yaşam mücadelesi.
Günler geceleri kovalıyor ve geceler halinden memnun en çok da gençler artık yaşı kaçsa bir kere rüştünü ispatlamış madem.
Gençlerden biri avaz avaz şarkı söylüyor derken konuşmaya başlıyorlar kendi aralarında ve yüksek sesle bayağı atıyorlar havalarını artık bu sıcak havada ne havası ise.
Biri:
‘’Uzun hava’’ diyor ve bu sefer başka sözün devamını getiriyor.
Komşulardan biri uzatıyor kafasını:
‘’Eh, be, yetti artık. Bir uyutmadınız. Ne bu böyle yani?’’
Gençlerin hiç biri oralı değil derken komşu kadın devam ediyor nutuk atmaya:
‘’Gündüz seyyar satıcılar şimdi de siz.’’
Başka bir pencereden başka bir kafa uzanıyor:
‘’Neydi o sahi gün boyu sarımsak satan mı istersin malını kıza benzeten mi?’’
Gençler ise ufaktan sinirlenmeye başlıyor:
‘’Sizden müsaade mi alacağız teyze, ha, söyle hele?’’
‘’Gençseniz gençliğinizi bilin de tutun bir işin ucundan.’’
Tartışma başladığı andan itibaren sessizliğini koruyan çilli genç kız lafa dalıyor:
‘’O adam benim babam. Lafını bile de öyle konuş istersen, teyze.’’
Hangi adamsa artık babası…
‘’Suphanallah…’’
‘’Kimmiş bakayım senin baban?’’
Kız öne atıyor kendini ve çantasından çıkardığı demet demet sarımsağı yere atıp üstünde tepiniyor.
‘’Babam harbi esnaftır ve ailesi için de canını dişine takar.’’
Gençler şaşkın ve anlamaz gözlerle birbirine bakıyor.
Kafasını kazıtmış dövmeli genç lafa giriyor:
‘’Heyt, be. Ben de bu sarımsak kokusu nereden geliyor diyordum.’’
Kimi sus pus ama sarımsak satan adamın kızı hızını alamıyor.
‘’Sen bana laf mı çarptın? Seni bre densiz. Lan, kim oluyorsun da kokuma karışıyorsun?’’
Uzaktan gelen siren sesi devriye gezen polisin ve hızlıca giriyor sokağa:
‘’İnsanları rahatsız etmeye ne hakkınız var? Yürüyün merkeze gidiyoruz.’’
Kafalarını pencereden uzatan komşu kadınlar çoktan içeri çekilmiş ve yere attığı sarımsakların üstünde tepinen kız avaz avaz ağlamakta.
‘’Seve seve çekebilirsiniz beni karakola ne de olsa sabahtan beri göremedim babamı. Varsın sarımsak kokayım ama kimse babama laf söyleyemez.’’
Dövmeli genç deyip diyeceğine çoktan pişman olmuşken söze karışıyor:
‘’Kız arkadaşımın hiçbir suçu. O kadınlar çıngar çıkardı, memur bey.’’
Artık nasıl çark etmişse delikanlı.
Polis memuru yukarıya bakıyor:
‘’İyi de ben kimseyi göremiyorum. Kapatın çenenizi de binin arabaya.’’
Gözleri yaş içinde ağlamaktan perişan olmuş kız da isyanlarda ve yerdeki sarımsakların başına oturup hüngür hüngür ağlamayı da sürdürürken dövmeli genç yanına yaklaşıyor bitap düşmüş kızın yanına:
‘’Tanışalım mı, arkadaşım? Ben Beynamaz Sıdkı.’’
Kız konuşmakta zorlanırken sözlerine devam ediyor delikanlı:
‘’Hele bir çıkalım nezaretten söz işkembe çorbası benden. Adın ne cesur kız?’’
Diğer polis memuru yaklaşıyor gençlerin yanına:
‘’Ah, be oğlum bir akıllanamadın gitti. Dua et de bu sefer annenin kulağına gitmesin. Sayende merkezde adım çıktı.’’
Genç kız bir anda kahkaha atmaya başlıyor.
‘’Onlar bizsiz bizler de onlarsız yapamıyoruz madem. Adım Elif. Memnun oldum. Babamı seviyorum.’’
Genç delikanlı hayli rahatlamış bir şekilde yanıtlıyor kızı.
‘’Merak etme, cesur kız. Babalarımız da bizi seviyor hem de haddinden fazla. Haydi, düş önüme. Dur sarımsakları toplamana yardım edeyim hani olur da sarımsaklı yoğurt yemek nasip olur bize.’’
Delikanlının babası istifini bozmuyor.
‘’Çıkışta görüşeceğiz, evlat elbet benden kurtulacağını sanma.’’
Gecenin sonunda her şey tatlıya bağlansa da elbet yarını var bu hikâyenin her birimizin hikayesi de farklı iken bazen sarımsak koksa da hikayeler.
5.0
100% (6)