1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
362
Okunma
Türkiye’de siyaset yapan bazı kişilerin
diplomalarıyla ilgili süregelen tartışmalar
basit bir polemik olmaktan çıkıp, toplumun
hakikat arayışıyla doğrudan ilişkili bir
hale gelmiştir. Sahte diplomalar, kayıp
mezuniyet belgeleri, belirsiz eğitim süreçleri
yalnızca bireysel değil, kurumsal bir
güven krizine de yol açmaktadır.
Yargıya taşınan bu iddialar
toplumdaki adalet duygusunu
pekiştirmekten çok, hakikatin bile
manipülasyona uğradığı bir zemini
ortaya koymaktadır.
Bu yaşananlar,
toplumun vicdanında yankı bulan
büyük bir ihtiyaca işaret ediyor:
Yalansız bir Türkiye. Eğitimden siyasete,
ticaretten medya ve akademiye kadar
her alanda şeffaflık, dürüstlük ve
hesap verebilirlik, ülkenin gerçek
anlamda kalkınmasının ön şartıdır.
Bir ülkede yöneticilerinin geçmişi
bile muğlaksa, halkın geleceğe nasıl
güvenle bakması beklenebilir?
Diploması sahte olanın sözü, imzası,
ahdi ne kadar gerçek olabilir? /MTU