Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
hayalihanım
hayalihanım

BÖLÜM 1

Yorum

BÖLÜM 1

( 6 kişi )

5

Yorum

10

Beğeni

4,0

Puan

638

Okunma

Okuduğunuz yazı 30.4.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
BÖLÜM 1

BÖLÜM 1

Jale hızlıca havluya sarılıp banyo kapısını açtı. Yatak odasına girmek üzere koridorda yürürken, tarağını banyoda unuttuğunu fark edip geri döndü. Bu eski yazlık evin banyosunda nedendir bilinmez, havada hafif bir küf kokusu vardı. Belki de sonuna kadar açık küçük penceresi, içerisini havalandırmak için yetersiz kalıyordu. Banyoda saç tarağını aramaya koyuldu. Jale oldum olası dağınık bir kadındı, çoğu zaman birkaç işi birlikte yaptığından kafasının içi de etrafı kadar kalabalık olurdu. Hayatındaki zor meselelerin üstesinden kolayca gelirdi ama bazen bir telaşla küçük ayrıntıları kaçırır ve bu ayrıntılar da döner dolaşır, hayatını kördüğüm eder bırakırdı. Tarağını çamaşır makinesinin üzerine boca edilmiş makyaj malzemelerinin arasında buldu, banyonun sıcak buharından kurtulup, koridordan geçti ve yatak odasındaki dolabın aynasına yöneldi.
Aynanın karşısında ıslak saçlarını yavaşça taramaya başladı. Saç uçlarında bekleyen küçük su parçacıkları, vücuduna sardığı havlusunun açık bıraktığı omzuna damlıyordu. Yağmurun, bir dağın her zerresinde; ağaçların yapraklarında, çiçeklerin tomurcuklarında, yolda yürüyen insanlardan birinin alnında ya da bir arabanın camında dakikalar içerisinde bir iz bırakması gibiydi. Jale büyük resmi önemsemiyordu, o küçük resim içerisinde yaşayıp giden biriydi. Şuan için tek isteği saçını bir an önce kurutmaktı. Saçını taramaya devam etti. Omzu kaşınıyordu ama ıslak saçları omzuna sürtünüp durduğundan bu gayet normaldi. Saçını sola doğru ayırmaya karar verdiğinden alnına düşen saçlarını sol eliyle tuttu, diğer eliyle tarağını ters çevirip kaldırdı, sağ kaşının hizasındaki saç diplerine tarağın dişini hafifçe bastırarak arkaya doğru düz bir çizgi çekti. Başını öne eğip, düzgün ayrıldığından emin olmak için aynadan kontrol ederken saçının iki tutamını da kavramıştı. Saçlarını arkaya doğru atıp, birkaç tutam öne aldıktan sonra uçlarındaki karışıklığı parmaklarıyla çözmeye çalıştı. O sırada sağ kolunun iç kısmında yumuşak bir şey hissetti. Havlusu muydu? Havlusunun bir yerinde hissettiği şey kürk dokusunda, yumuşak ve sıcaktı. Gözünü havlusuna indirdiğinde büyük bir örümcekle karşılaştı. Bu yaratık, uzun ince tüylerle kaplı kahverengi gövdesi ve onu çevreleyen kalın kollarıyla, Jale’nin koynunda öylece hareketsiz bir şekilde duruyordu. Omuzları istemsizce yukarı kalktı, elinin tersiyle örümceğe dokunup onu itmek istedi fakat kaçındı, bir anlığına donup kalmış ne yapacağını bilemez olmuştu. İçini aniden bir tiksinti ve iğrenme duygusu kapladı. Elini havada döndürüp parmak uçlarıyla örümceği yere atmaya çalıştı. Çığlık çığlığa bağırarak, “Anne! Neredesin gelir misin? Hadi çabuk gel lütfen! Acil gelmen lazım! Anne! Anne! Anne gelir misin?” dedi. Sürekli aynı şekilde bağırıp duruyordu. Ara sıra sanki bir faydası olacakmış gibi sağ omzunu öne arkaya hareket ettirip duruyordu. Sonunda pes edermiş gibi durdu. Sırtını dikleştirdi ve aynaya baktı. Örümcek, Jale’nin göğsü ve sağ omzu arasında kendine yatak bellediği o yerde öylece yapışmış, uyuyor gibiydi. Tüylü ve kalın bacakları tenine iyice yapışmıştı, onu yerinden oynatmak imkânsızdı. Tüm çabası boşunaydı, örümcek bedeninin bir parçası olmuştu artık. Onunla yaşamayı öğrenmeli, giyinip aşağı inmeli ve akşam yemeğine geç kalmamalıydı. Gözlerini aynadan ayırmadan, arkasındaki yatağa yürüyüp kenarına oturdu. Aynada kendini incelemeye koyuldu. Kahverengi gözleri tekrardan örümcekle buluştu, o anda örümceğin omzuna yaklaşmasıyla huylanıp ani bir hareketle tekrar ayağa kalktı. Bu sefer elinin tersiyle örümceğe seri hareketlerle vurup, onu yere düşürmeye çalıştı. Korkunun harladığı duygularının ateşi vücudunu sarıyordu ama bir o kadar da umutsuzluğuna teslim olmuş haldeydi. Kalp atışları hızlanıyor, buzdan bir uyuşukluk hissi alnından yukarıya tırmanıyordu. Boğazına nefes alıp vermesini engelleyen bir yumru oturduğundan, korkmuş olsa da yutkunmakta güçlük çekti. Derin nefes almasına rağmen hava ciğerlerine dolmuyordu, başı dönmeye başladı. Bakışlarına bir yuva olan gözleri, korkunun getirdiği şaşkınlıkla kocaman açılmış, kirpikleri görevini bir anlığına unutmuş olduğundan gözlerinin içi yaşarmıştı. Suyun yer yer birleştirdiği ince saç tutamlarından birinden süzülen o tek damla, saç ucundan kurtulup yere damlarken, çaresiz ve üzgün bir ses tonuyla, “Anne, neredesin? Gel artık…” dedi.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (6)

5.0

50% (3)

4.0

33% (2)

1.0

17% (1)

Bölüm 1 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bölüm 1 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BÖLÜM 1 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Kamil Erbil
Kamil Erbil, @kamilerbil
1.5.2025 20:50:28
4 puan verdi
Sizi kutluyorum,Saygıyla.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
1.5.2025 18:33:05
5 puan verdi
günün çalışmasını kutluyorum
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
30.4.2025 21:56:54
Bu birinci bölüm, son derece etkileyici bir şekilde hem psikolojik hem de sembolik düzeyde çalışıyor. Örümcek, yalnızca fiziksel bir korku nesnesi değil, aynı zamanda Jale’nin içsel karışıklığını, bastırılmış duygularını, belki de zihninin derinliklerinde büyüyen ama fark edilmeden kalan bir travmayı temsil ediyor olabilir. Yazının dili güçlü, detaylar titizlikle seçilmiş ve atmosfer çok başarılı bir şekilde kurulmuş. Özellikle şu kısımlar çok dikkat çekici:

“Örümcek bedeninin bir parçası olmuştu artık.”
Bu cümle, sadece bir dehşet sahnesi değil, aynı zamanda teslimiyet, içselleştirilmiş korkular ve belki de hayatın kaçınılmaz yükleriyle yüzleşme anlamı taşıyor.

“Suyun yer yer birleştirdiği ince saç tutamlarından birinden süzülen o tek damla…”
Son cümleler, bir sinema sahnesi gibi zihinde canlanıyor ve hem görsel hem duygusal anlamda çok etkili bir final oluşturuyor.
Yılmaz Süslü
Yılmaz Süslü, @yilmazsuslu
30.4.2025 19:08:34
Aklıma nedense hayranı olduğum Sadık Hidayet gibi bir ustanın tasvirsel benzetmeleri geldi. Çünkü onun da böylesi soyutluğu derin nesnelerle birleştiren eşsiz bir yeteneği var . O ruhu hissettim biraz. Devamı nasıl olabileceğini ise ayrı sual...
Seyyale
Seyyale, @seyyale
30.4.2025 15:30:26
Devamını bekleyeceğim.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL