0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
219
Okunma

Down sendromunun adını, Viktorya döneminin ilk yıllarında, çoğu kişinin sadece etiketleri gördüğü yerde insanlığı görmeye cesaret eden bir adamdan aldığını biliyor muydunuz?
John Langdon Down, İngiliz hekim, 1866’da durumu ilk teşhis eden kişiydi. Ancak tıbbın ötesine geçti - zihinsel engelli insanların toplum tarafından dışlandığı bir dönemde vizyoner, bir hümanistti.
Langdon Down kariyerine zihinsel engelli bireylerin bakımına adanmış olan Earlswood Institution’da başhekim olarak başladı. Sahada hiç deneyimi olmadan geldi, ancak nadir ve güçlü bir şeyle: empati. Başkalarının yük gördüğü yerde, o onurlu yaşamlar gördü. Başkalarının cezalandırıldığı yerde, o tedbir istedi.
O zamanlar istismar edilmiş hastaların bulunması, insanlık dışı koşullarda, şiddet, ihmal ve terk edilme altında yaşayanlar yaygındı. Ama Langdon Down bu gerçekliği değiştirmeye karar verdi. Fiziksel cezaları yasakladı, sıkı hijyen gerektirdi, yeni profesyoneller işe aldı ve bahçe işleri, boyama ve el sanatları gibi terapötik aktiviteler tanıttı -hepsi de hastaların özsaygısını kurtarmak için.
Tıbbi bakımın ötesine geçti. Hastasının 200’den fazla fotoğrafını duyarlılık ve saygıyla kaydetti. Onları "klinik vakası" diye ifşa etmek yerine, zarif kıyafetlerle, onurlu pozlarla tasvir etti, sessiz sedasız: "İnsanlıkla görülmeyi hak ediyorlar" diyenlerin yaptığı gibi. "
1868’de Langdon Down daha da cesur bir adım attı: yeni bir bakım modeli yaratmak için bir malikane satın aldı. O yer sadece bir enstitü değildi, bir evdi. Adı Normansfield idi ve orada Down sendromlu insanlar özel eğitim aldı, binicilik, müzik, bahçe işleri öğrendi ve kendilerine özel inşa edilmiş bir tiyatroda sahne aldı. Yeteneğin, yaratıcılığın ve neşenin geliştiği bir alan.
Bugün, 150 yıldan fazla bir süredir, malikane hala İngiltere’de, tarihi Normansfield Tiyatrosu’na ev sahipliği yapan ve tıbbın çok ötesine geçmiş bir adamın mirasını canlı tutan Langdon Down Centre olarak duruyor.
Langdon Down sadece genetik bir hastalık tanımlamakla kalmadı. Saygı, empati ve kapsayıcılık için savaştı, bu kelimeler dünyada güç kazanmadan çok önce.
Bu adamın hikayesi bize hatırlatsın: asıl bilim hayatın değerini bilendir - tüm hayatın.
Alıntı