1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
275
Okunma
’Her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardır." derler .
Hayat işte bazen çok istediğimiz, çok arzu ettiğimiz bir şeyin olmaması bizi çok üzer. Hayal kırıklığı yaşatır. Umutsuzluğa kapılırız. Bir köşeye çekilip sessizleşiriz.
Ve sonra kendi kendimize garip garip sorular sormaya başlarız.
"Allah’ım neden benim şansım kötü? Neden istediğim şeyler olmuyor? Neden çaldığım bütün kapılar bir bir yüzüme kapanıyor?" diye sitem ederiz.
İşte tam bu şekilde düşündüğümüzde :
"Her şeyde bir hayır vardır." Sözünü hatırlamamız gerekir. Söylenen bu sözleri iyi anlamamız gerekir.
O istediğimiz, olması için can attığımız işin olmaması sizin hayrınızadır.
Ne diyor Mevlana hazretleri:
"Olursa bir hayır, olmazsa bin hayır ara." diye.
Belki o işin olmaması, olmasından daha hayırlıdır.
Yüce Rabbimiz Bakara süresinde:
"Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, halbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, halbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz." diye buyurur.
İnançlı bir insan her zaman iyiliklerle güzelliklerle kendisine ve ailesine faydalı olan şeylerle karşılaşmayı ümit eder hep. Bundan dolayı başına gelen her durumun güzel tarafından bakmalı. Hasılı görünüşte hayırlı olan çok şey, arkasından yada akabinden bazı şerleri getirebilir. Şer gibi görünen hadiselerde pek çok hayırlar barındırdığına inanmalıyız. Öyle değil mi?
Hayatta yaşadığımız her olay, her durum, ister iyi olsun, ister kötü olsun "her şeyde bir hayır vardır " deyip inançla karşılamalıyız.
"Neden?" deyip kendimizi yıpratmamalı, üzmemeliyiz. O iş oluyorsa bir hayır, olmuyorsa bin hayır aramalıyız.
Ve bu dünyada her şeyin Allah tarafından olduğunu unutmamalıyız.
Kadere küsüp Rabbimizi gücendirmemeliyiz.
Çünkü O:
"Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur." Diye buyuruyor yine bakara suresinde.
Allah’a küsen serçenin hikayesi aklıma geldi.
Serçe Allah’a küsmüştü.
Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu.
İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu.
Artık Rabbine bir şey demiyor ve onunla konuşmuyordu.
Melekler merakla Allah’a serçeyi soruyorlardı ve her defasında Allah, meleklere, "O gelecek.” diye cevap veriyordu. Çünkü onun sesini duyacak tek kulak benim ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan da tek benim” diyordu.
Bir zaman sonra serçe, kalbi hüzün, gözü yaşla dolu bir halde bir ağacın dalına kondu. Hiçbir şey söylemiyordu öyle sessiz sessiz bekliyordu.
Allah,serçeye seslendi: " Söyle bana! Canını sıkan ve kalbini hüzne boğan derdin nedir senin? Melekler serçe ne söyleyecek diye ona bakıyordu.
Serçe mahzun biraz da sitemli ses tonuyla:
“Küçük bir yuvam vardı. Yorulduğumda dinlendiğim üşüdüğümde sığındığım. Kimseyi rahatsız etmiyordum ve kocaman Dünya’da ufacık bir yerdi kimsenin yerini dar etmiyordu. Sen onu da bana çok gördün neydi o zamansız fırtına? Esip yıktı yuvamı ve beni yuvasız bıraktı.”
Artık konuşamadı serçe sözleri boğazında düğümlendi.
Sessizlik Arş-ı Rahman’da yankılanıyordu ve melekler başlarını eğmiş Allah’ın vereceği cevabı bekliyordu.
Allah: “Sen, o yuvanda dinlenirken seni avlamak isteyen bir yılan yuvana doğru geliyordu, seni yılandan korumak için fırtınaya emrettim yuvanı yıksın diye böylece sen oradan uzaklaşarak yılandan kurtuldun."
Nice belalar var ki muhabbetimle senden uzaklaştırdım ve sen kuşatıcı muhabbetimi görmüyor geçici belalardan dolayı bana düşman oluyorsun.
Serçenin gözleri doldu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı ve onu çok seven Allah’ın şefkat ve merhametine hayran kaldı.
Utangaç bir sesle:
“A f f e t A l l a h’ım!“
diyebildi sadece.
Ve gönül sözü Arş-ı İlahi’de yankılandı.
“Affet Allahım!”
Başımıza gelen her musibbette, elbette ki nice hayırlar gizlidir. Bunu ancak Allah bilir.
Padişah ile Vezirin ders verici ibretlik hikayesi.
Bu hikayeyi sizinle paylaşmadan geçemem..
Zamanın birinde bir padişah yaşarmış.
Padişah avlanmayı çok sever, sık sık avlanırmış.
Padişahın aklı-selim, “Her şeyin hayırlısı, her şeyde bir hayır vardır.” cümlesini dilinden düşürmeyen bir de veziri varmış. Padişahın başına bir şey gelse vezir hep;
-Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayır vardır, dermiş.
Padişah da vezire bu yüzden çok kızarmış.
Yine bir gün padişah vezirine
-Bugün ava nereye gidelim, diye sormuş.
Vezir bir yer tarif etmiş.
Oraya gitmişler.
Fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış.
Eli kanamış.
Yarasını sarmışlar.
Padişah vezirine kızmış:
-Senin yüzünden oldu, demiş.
Vezir yine aynı cevabı vermiş:
-Her işte bir hayır vardır padişahım, üzülmeyin!
Padişah vezire çok kızıp;
-Ben elimi kesiyorum, sen bana “Her işte bir hayır vardır” diyorsun deyip veziri zindana attırmış.
Vezir zindana giderken yine “Her işte bir hayır vardır” deyip gitmiş. Padişah yine öfkelenmiş:
-Adamı zindana attırıyorum, yine aynı şeyi söylüyor, demiş.
Padişah avlanmak için az bir adamla başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmiş.
Avlanırken oranın yerlileri bunları esir etmişler.
Yerliler her gün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış.
Sıra padişaha gelmiş.
Ama onu serbest bırakmışlar.
Çünkü yerli inancına göre sakat veya yaralıdan kurban olmazmış.
Padişah vezirini düşünüp ona hak vermiş.
Hemen ülkesine dönüp vezirini serbest bıraktırmış.
Ama yine soruyu sormuş:
-Hadi benim elimin kesilmesini anladık.
-Peki senin zindana girmendeki “hayır” nedir?
Vezir de;
-Ben de zindana girmeyip sizinle gelseydim, yerliler şimdi diğerleri gibi beni de kurban etmiş olacaklardı, demiş.
HER İŞTE Hayır vardır.
Abdurrahman Tümer