0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
296
Okunma
Bazen öyle bir derde düşeriz ki kimsenin bilmediği. Kimseye söyleyemediğimiz, kimseyle paylaşamadığımız.
Bazen öyle bir sıkıntıya, öyle bir eleme, öyle bir kedere düşeriz ki, elimizden hiç bir şey gelmez.
Bazen öyle bir yalnızlığa bürünürüz ki, kendimizi dört duvar arasında sıkışmış, nefes alamaz hale geliriz.
Dokunsalar, gözlerimizden gökyüzünün bütün yağmurları yağacak.
Dokunsalar, hüngür hüngür ağlayacağız.
Dokunsalar, oracıkta yıkılıp kalacağız.
Bir çare arar kalbimiz, bir umut, bir çözüm, bir çıkar yol... Ama bulamayız.
Bir "merhaba" diyecek birini arar yüzümüz, bir "nasılsın" diyecek, tenha gecelerde kapımızı çalacak birini arar gözlerimiz... Ama yok gelen olmaz, giden olmaz...
İşte bu acımasız dünyada kendimizi böyle bir başına çaresizce kıvrandığımızda sığınacağımız tek liman "duadır."
Dua ile Allah’a yakarmak. Dua ile O’na sığınmak. Ellerimizi açıp, bizi duyan, bizi gören, halimizi, derdimizi, kederimizi bilen Allah’a dua etmeliyiz.
O, kendisine yönelen hiç kimseyi geri çevirmez.
O, kendisine gelen hiç kimseyi boş çevirmez.
Herkes seni yalnız bıraksa da, acılarınla bir başına terketse de O, seni bırakmaz, terkedip gitmez. "La Tahzen"der. "Üzülme"der. "Hiç kimse olmasa da ben varım." Der. Ve seni yalnız bırakmaz.
Dua, sığınacağımız en güvenli limandır.
Dua, eksiğimizi, ihtiyaç duyduğumuzu, derdimizin, sıkıntılarımızın, dermanını, çaresini Rabbimizden istemektir. Ondan dilemektir.
Dua, Rabbimizin karşısında aczimizin itirafıdır. Eksik olduğumuzun, yetersiz kaldığımızın itirafıdır.
Tabi sadece dua etmek yeterli mi?
Elbette hayır!
Çalışmak lazım, gayret etmek lazım. Hayallerimiz için, ideallerimiz için çaba göstermek lazım.
Ne demişler:
"Kader gayrete aşıktır."
Yani bulunduğunuz bu sıkıntılardan çıkmak için sadece dua etmek yetmez. Çaba göstermek lazım.
Önce tohumu toprağa ekmeli, toprakta yeşeren filizi sulayacaksın, bu işleri yaparken de Allah’a dua edeceksin.
"Ya Rabbi! Emeğimi boşa çıkarma! Bize rızık olarak verdiklerinde bereket ver! Bereket verdiğin gibi de beni haramdan koru!" diye dua etmeliyiz.
İbretlik bir hikaye:
Ülkenin birinde bir köyü su basmış köy ahalisi sudan kurtulmak için evlerden çıkıp yüksek yerlerde beklemeye başlamışlar. Bu arada orta yaşlı bir adam yüksekçe bir kayanın üstüne çıkmıştı. Allah’ım sen büyüksün beni kurtar diye dua ediyordu. Allah bu adamın duasını duydu ve suyun üstünde yüzen bir tahta parçası gönderdi. Adam o tahta parçasına tutunmak için hamle bile yapmadı. Bu arada gittikçe sular yükseliyordu.
Adam yine ellerini açar” Allah’ım beni kurtar sen büyüksün diye dua eder.” Allah yine duayı duyar. Arama kurtarma ekiplerinin botunu adamın yanından geçmesini sağlar. Bottakiler adamı görürler can kurtarma simidini ipe bağlayıp adama atarlar. Adam yine simidi yakalamak için hamle bile yapmaz. Arama kurtarma ekibinin botu da belli bir süre sonra akıntıyla birlikte uzaklaşır. Tabi sular biraz daha yükselir.
Adam yine ellerini acar “Allah’ım sen büyüksün beni kurtar diye dua eder.” Allah yine duayı duyar. Arama kurtarma helikopterinin adamın üstünden uçmasını sağlar. Ara kurtarma ekipleri adamı görür ve helikopterden aşağı ip sarkıtır adama bu ipi beline balaması için bağırırlar. Adam yine ipi tutmak için hamle bile yapmaz. Helikopterde bir süre sonra başka insanları kurtarmak için gider. Çünkü sular yükseliyordur.
Adam yine ellerini açıp dua etmeye başlar Allah’ım sen büyüksün beni kurtar. Allah yine duayı duyar. Ancak bu sefer hiçbir şey göndermez suların yükselmesini sağlar ve adamı orada boğulur. Öldükten sonra Allah’ın karşısına çıkar.
“ Allah’ım beni niye kurtarmadın. Ben sana hep dua ettim."
Allah bu soruya: “doğru dua etmekten başka bir şey yapmadın, gayret göstermedin, çaba göstermedin. Onun için de öldün. Oysa ben sana kurtulman için çare gönderdim. Ama sen hiç bir gayret göstermedin." Dedi.
Peygamber efendimiz şöyle buyurur:"Dikkat ediniz! Düşmanınızdan kurtulmanız, bol rızka kavuşmanız için size gece gündüz dua etmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü dua müminin silahıdır."
Rabbimiz, dara düştüğümüzde de, bolluğa kavuştuğumuzda da dua edin, O’nu anın.
Zamanın birinde Haccacı Zalim, Muin adında birini hapsetmişti. Hapse girince, iki rekat namaz kıldı. "Ya Rabbi! Beni çıkar." diye dua etti. Çok geçmeden hapishanenin kapısı açıldı. Haccac’ın yanına götürüldü. Haccac ona: "gidebilirsin." dedi.
"Muin izninizle mahkumlara bir söz söyleyeceğim." dedi.
Haccac: "Git söyle" dedi.
"Allah’ı refah halinde zikredin O’da sizleri sıkıntı anında zikretsin.’’ deyip dışarı çıktı.
Yine dervişlerin birinden hikaye edilir.
Çorak bir arazide dolaşırken, bir adamla karşılaştım. Dikenli bir ağaçtan yaş hurma yiyordu.
Selam verdim. Selamımı aldı.
"Buyur sen de ye!’ dedi.
Ağaca yaklaştım. Tuttuğum yaş hurmalar diken oluveriyordu.
Adam güldü.
"Vah, vah! Eğer sen yalnız olduğun zamanlarda Allah’a itaat etseydin, sana şimdi böyle sahralarda da yaş hurma yedirirdi." dedi.
Abdurrahman Tümer