1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
283
Okunma

Bir zamanlar, haksızlığa karşı duran, halkın hakkını savunan, adaletin en temel değer olduğunu haykıran insanlar vardı. Geldikleri gibi giderler diyerek, zulme karşı dimdik duran, halkın omuzlarında yükselen yöneticiler… Ne var ki zaman değişti, insanoğlunun zafiyeti hiç değişmedi. Açlıkla, sefaletle yoğrulmuş insanların eline yetki verildiğinde, kimileri geçmişini hatırladı, kimileri ise geçmişine küstü. Unutmak en büyük ihanet iken, bazıları hatırlamanın yükünden kaçtı.
İlk başta ne güzel konuşurlar ki öyle zengin cümleler kurarak Adaletten dem vururlar, kul hakkından bahsederler, mazlumun yanında duracaklarını vaat ederler. Her cümlelerinde halkın menfaatini gözetir gibi görünürler. Ama ne zaman ki güç ve iktidar ellerine geçer, işte o zaman insanı sınayan en büyük imtihan başlar. Önce ufak tavizler verilir ardından, bu kadarla bir şey olmaz denilir. Artık iş şirazesinden çıkar ve rüzgar ne yöne eserse o tarafa doğru eğilmeye başlanır. Bir zamanlar kendileri için biçtikleri o kefenleri artık başkalarının üstüne örtmeye çalışırlar.
Bir zamanlar açlıkla mücadele eden, ekmeğin değerini bilenler, bir süre sonra sofralarında yiyecekleri yemekleri bile seçmeye başlar. oysa daha dün çulsuzken zar zor ayakta durmaya çalışanlar nasıl olduysa birden, Karun kadar zenginleştiğinde ise birden unutur geçmişini ve ne hikmetse başkalarının açlıkla mücadelesini artık bir kader olarak görür. Bunlar hep vardı, hep olacak gibisinden söylemlerle diyeceklerini derler, çünkü artık onlar doymuş olanlardır İnsan oğlu en büyük kibrini doyduktan sonra yaşar, çünkü şükrün yerini o alır, daha dünlerde karınları açken mazlumun yanında duran, tokken artık onları görmezden gelir. Unutulmamalı ki geçmişini unutanların kendilerine kurdukları yeni yurtları haksız yere başkalarından, çaldıklarıyla örülmüş o duvarların ardıdır artık.
Biliyor musunuz en acısının ne olduğunu, ne yazık ki bu naif ve merhamet timsali halkın bir kısmının nedense gözleri görmez, kulakları ise hala duymaz. Gerçeği görmek isteyenler bile ne hikmetse gözlerini kaçırır niye aman bana dokunmasın diyenler, olanı biteni sessizce izlerler, neden kendilerini aldatırlar yok efendim düzen böyle kurulmuşmuş,çalanın sesi çok çıkar, çığlık atanın sesi duyulmazmış evet ama doğrusu bu değil ki hani nerede karıncanın ateşe su taşımasında ki amaç neydi. Çalanlar talan edenler, güç sahipleri tarafından korunurken, sorgulayanlar ya yok sayılır ya da susturulur korkusu tamda olanlara hizmet etmenin bir başka yoludur.
İşte bu yüzden, geldikleri gibi gider diyenlerin canlarıyla, kanlarıyla kurduğu bu ülke, o günden bu yana yiyerek doymayanların, talan edenlerin ülkesine dönüştü nasılsa. Hak, hukuk, adalet diyenlerin sesi, paranın ve gücün yankısında boğuldu. Eskiden yetim hakkını savunanlar, bugün yetimin malına çökmekte bir beis görmüyor. Daha fazla, daha çok, daha güçlü olmalıyım diye düşünenlerin adeta insafsızca yarattığı düzenin içinde, fakir daha fakirleşirken, zengin artık zengin değil, kudretin ta kendisi oldu.
Ama ne diyordu tarih unutmayın her yükselişin bir çöküşü vardır. Hak yiyerek kurulan tahtlar hiç bir zaman ayakta kalamazlar ve gün gelir devrilirler. Haramilik sonsuza kadar sürmez ve zulümle abad olanın akıbeti berbat olur. Şunu asla unutmayın insan, gücünü kaybettiğinde değil, insanlığını kaybettiğinde gerçek düşüşü yaşar. Ve bir gün, bugünleri göremeyen gözler, o çöküşü acizlik içinde izlemek zorunda kalır ki tarih bunun örnekleriyle doludur, İşte o zaman onlar geldikleri gibi gidecekler denildiğinde kimse şaşırmayacak.
Çünkü tarihin terazisi, er yada geçte olsa mutlaka ama mutlaka, adaleti tartacaktır.
*
Mehmet Demir