0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
216
Okunma
Terinos, mavi takım elbisesini giyip kabir ziyaretlerine gittiğinde, belki de geçmişin hatıralarını yanında taşıyordu. Mezarlıkta yürürken, bastonunu hafifçe toprağa vurarak her adımında düşüncelere dalıyordu. Eski dostları, ailesinden kaybettikleri, belki de yıllardır görmediği ruhlar ona sessizce eşlik ediyordu.
Kabirlerin başında durduğunda, rüzgâr hafifçe yüzünü okşadı. "Ah Epiktotes," dedi kendi kendine, "Eskiden buralara birlikte gelirdik, hatırlıyor musun?" İç çekerek toprağa biraz kekik suyu döktü. Etrafına bakındı, kimse yoktu. Keliternos olsaydı, belki bir çiçek bırakırdı mezarın başına. Ama Terinos’un çiçekle pek arası yoktu, o daha çok anılarıyla konuşmayı severdi.
Gözleri hafifçe nemlendi. Mavi takım elbisesinin cebinden buruşmuş bir mendil çıkardı, gözlerini silip derin bir nefes aldı. "Zaman hızlı akıyor," dedi. Sonra bastonuna biraz daha yaslanarak ağır adımlarla çıkışa yöneldi.