0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
196
Okunma

Eskiler buna köynek, göynek, gömlek, veya don gömlek derlerdi. Yani eski ev ve yatak kıyafeti, iç don, iç elbisesi. Şimdilerde pijama yahut atlet külot diyorlar. Eskiden bundan 50-70 yıl önce o zamanlar atlet kilot kavramı yerine don göynek yahut don gömlek denilen pijama gibi uzun iç ve yatak elbisesi vardı. Çoğunluk halkın kendi kesip biçtiği diktiği. Hazır giyim yerine ekseriya annelerimiz az çok biçki dikişten de anlar ve kendileri kendi eşi ve çocuklarının elbiselerini biçip dikerlerdi. Her neyse işimiz bu değil. Ayrıca Kuran’da geçen, önce kardeşleri sonra Züleyha tarafından yırtılan, sonra babasına müjde için gönderilen ve onun gözünün açılmasına sebep olan Hz. Yusuf’un sırlı üç gömleği de değil..
2017 yılıydı. Kapanma ve kovid pandemisinden bir yıl önceydi. 7 yıl sonra hac kuraları çekilmiş ve Allah hac nasip etmişti. Hazırlıklar, yolculuk telaşı sonrası Kabe’yi görme heyecanı ve tavaf esnasında hanım bir atlet çıkardı. “Bunu Kabenin duvarına sürmemiz lazım” diye. Bu ne hanım deyince de konuyu anlattı: Amcamızın damadı akşamları içkiyi asla ihmal etmeyen .. filancanın. Dedi. Amca kızının sana hususi selamı ve bir dileği var, bunu Kabe’nin duvarına sürmemiz lazım dedi. “Hanım, Allah aşkına bu hurafeleri bırak böyle şey mi olur Allah ikrahını versin dua edelim yeter” dedimse de hanıma dinletemedim, onu bir türlü ikna edemedim. “Söz verdim yapmamız lazım” dedi. 40 gün boyunca kutsal topraklarda idik. “Hanım o zaman acele etme dua edelim biraz sakin bir zaman buluruz da inşallah dediğini yaparız” dedim. Sonuçta atlet yanımızda gece gündüz epey dolandı ve sakin bir zamanda hanımla iyice yaklaştığımız bir anda da hanım dediğini yaptı, sözünü yerine getirdi.
Biraz meşakkatli olsa da çok şükür hayatımızın en mutlu huzurlu günlerini geçirdiğimiz Kabe’den döndük. Ziyaretler, tekrar iş güç dünya telaşı, uzun süren çileli kapanma dönemi derken yıllar yıllar geçti. Hanım haliyle dönüşte atleti sahibine vermiş ve habersiz olarak o şahıs dualı atleti giymeye devam etmiş. Ve ben bu atlet hadisesini unutmuşum.
Geçenlerde hanım tam yedi yıl sonra “bak dedi amca kızı kocasıyla umreye gidiyorlar, atletin faydası oldu, duaları kabul olmuş, bırakmış o mereti, şimdi Kabe’ye gidiyorlarmış” dedi. Hayretle, Öyle mi? Diye haykırmışım. O zaman atlet olayı yeniden aklıma geldi.
Halbuki geçmişte büyük yokluk çektiler adam da çaresizliğinden belki şişenin dibine vuruyor sıkıntıdan ondan teselli buluyordu. Neyse ki kadının sabrı ve ikisinin de çalışması ile çocuklarını okuttular iş güç sahibi oldular evlerini arabalarını aldılar ve rahatladılar. Dolayısı ile umreye gidecek imkana da sahip oldular.
Sonra bir iki dosta bu garip olayı anlattım. Birisi “hocam tamam biz okumuşlara göre senin dediğin gibi bu bir hurafe. Ancak çaresiz kalan kadın, devamlı dualarına atleti de katmış, sonunda kadının sabrı ve fendi adamı yenmiş ve tevbekar etmiş ve Allah Kabe’yi nasip etmiş dedi. Evet bu yorum, yani bütün bir acziyle ve yüreğinin derinliklerinden devamlı edilen dua, kabule karin olmuş. Atlet, işin görünüşteki şekli. Kadının elinden bir şey gelmeyince böyle bir yola başvurmuş ve duası kabul olmuş, atlet işin kılıfı. Dedi.
Geçen ay atletin sahibi ve gönderen hanımı 21 günlük umreden sonra döndüler, biz de hanımla ziyaretlerine gittik umrelerini tebrik ettik zemzem ve hurmalarından yedik içtik. Adamın samimi davranışları ve sözleri beni de etkiledi. Teyze kızının ise sanki gözlerinin içi gülüyor yüzünde güller açıyordu. Allah’ım sen her şeye kadirsin. Sen kendine bir adım gelene on; on adım gelene yüz adım gelir, sana yürüyene sen koşarsın. Senin her şeye gücün yeter.
Ve biz hala atletin sırrını saklıyoruz. Adama ve çocuklarına demedik. Siz de sakın ha kimseye söylemeyin, unutun gitsin. Olur mu?