0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
174
Okunma

Terinos, Knidos sahilinde tahta taburesine oturmuş, gözlerini uzaklara dikmişti. Dalgalar taşlara vuruyor, hafif bir esinti saçlarını karıştırıyordu. Tontonitos yanına kıvrılmış, arada bir kuyruğunu oynatıyordu. Terinos derin bir nefes aldı, sonra gözlerini hafifçe kısarak mırıldanmaya başladı:
"Gittin de yollar mı bitti,
Deniz mi döndü geriye?
Bir rüzgâr eser mi şimdi,
Şu Knidos’un taş evine?"
Başını iki yana salladı, eski günleri düşündü. Oğlunun küçücük ellerini, Keliternos’un özenle hazırladığı sofraları, mahalledeki dostları… İçinde hafif bir sızıyla devam etti:
"Şu taş sokaklarda,
Beni soran var mı hâlâ?
Zekeriya Sofrası’nda
Hâlâ eski dostlar var mı?"
Tontonitos başını kaldırıp ona baktı, sanki onun hüznünü anlar gibi. Terinos bir an gülümsedi, sonra ayağa kalktı. "Hadi bakalım Tontonitos," dedi, "Evde Keliternos’un yaptığı nefis yemekler bizi bekler."
5.0
100% (1)