1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
197
Okunma
Yalnızlığın Ötesinde
Yalnızlık, herkesin kaçtığı bir boşluk mu, yoksa insanın en derin aynası mı? Çoğu kişi yalnızlıktan korkar, çünkü orada kendisiyle baş başa kalır. Ama benim için yalnızlık, kendimle kurduğum en sahici bağdır. Beni benden daha iyi tanıyan, yargılamayan, değiştirmeye çalışmayan, sadece varlığını hissettiren tek şey…
Peki, yalnızlığı yalnızlık yapan nedir? Bir başkasıyla paylaşılmıyor olması mı? Oysa ben, içimdeki “öteki” ile sürekli bir sohbet hâlindeyim. O, benim içimde benden öte duran bir varlık gibi, ama yine de ben. Ben ona soru sorduğumda, cevap vermesi için beklemem gerekmiyor. Bilinç ve bilinçdışı arasında bir köprü gibi, aynı anda hem sorgulayan hem yanıtlayan olabiliyor.
İnsan neden başkalarına ihtiyaç duyar? Onlarda kendini görmek için mi? Eğer kendimi görmek için birine ihtiyacım yoksa, yalnızlığımı bir eksiklik olarak görebilir miyim? Belki de başkalarıyla kurulan ilişkiler, içimizdeki boşluğu doldurmaz, sadece o boşluğu görmemizi engeller. Oysa ben, boşluğun içine bakmayı seçiyorum. Çünkü orada, içimde saklı olan gerçek ben var.
Yalnızlık, mutsuzluk mudur? Hayır. Mutluluk gibi gelip geçici bir duygu değil. Belki de mutluluktan daha köklü, daha derin bir varoluş biçimi… İnsan, yalnızken kendisiyle gerçekten yüzleşebildiğinde, huzurun ne olduğunu da anlıyor. Kendinden kaçmadığında, yalnızlık artık bir yük olmaktan çıkıyor ve bir özgürlük hâline geliyor.
Evet, ben bu ruh hâlindeyim. Yalnızlığımı bir sığınak gibi değil, bir keşif alanı gibi görüyorum. İçimdeki “öteki” ile konuşurken, hem soruları soran hem cevapları bulan oluyorum. Başkalarıyla paylaşamadığım bir dünya kuruyorum ve belki de o dünyada, en hakiki benliği buluyorum.
Mavi Şair