Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU

ZİNA YENİDEN SUÇ SAYILSIN-TOPLUM CİNNET GEÇİRİYOR!!

Yorum

ZİNA YENİDEN SUÇ SAYILSIN-TOPLUM CİNNET GEÇİRİYOR!!

( 1 kişi )

1

Yorum

0

Beğeni

1,0

Puan

473

Okunma

ZİNA YENİDEN SUÇ SAYILSIN-TOPLUM CİNNET GEÇİRİYOR!!

ZİNA YENİDEN SUÇ SAYILSIN-TOPLUM CİNNET GEÇİRİYOR!!

Allah (cc) katında en büyük günahlardan biri olan zina davranışı ile ilgili mutlaka bilinmesi gerekenler nelerdir.?Hangi davranışlar zinaya girer ve zinadan korunmanın yolları nelerdir.?

İster nişanlılık döneminde ister flört evresinde olsun dinimizce hiçbir şekilde helal kılınmayan zina durumu, evlilik arefesinde bile kabul görülemez kesin haram bir hükümdür.

Nikahı kıyılmayan bir erkek ile kadının isteyerek ve bilinçli bir şekilde yaptıkları birleşme, yakınlaşma günümüzde zina kavramı olarak değerlendirilir.

Ebû Hüreyre (r.a) un rivayetine göre peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurdu : Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir.

İnsan ahlakını ve maneviyatını körelten bazı ahlaksızlıklar, pek çok maddi hastalıklara da yol açabilir. Nikah dışı oluşan nesiller, toplumdaki düzeni de bozar.

Kuranı Kerimde İsra Suresi 32. ayette zikredilen "Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur." ayetinde zinadan uzak durmamız gerektiğine değinilmiştir.

Zinaya gidecek her türlü davranışlar bile yasaklanmıştır. (Harama bakmak, haramı tutmak vb.) Zinaya giren erkeğe "zânî" kadına ise "zâniye" denir. Zina çoğu kişinin bildiğinin aksine sadece temas ile gerçekleşen bir durum değildir. Ahirette ümmetinin çokluğuyla övünecek olan Peygamber Efendimiz (sav), nesli korumak için gerekli şartları taşıyan kişilere evliliği önermiştir.

Değil işlenmesinin yaklaşılmasının bile haram olduğu zina davranışından tövbe etmek ve evlenileceği zamana kadar kesinlikle bu davranışın tekrarlanmaması gerekir. Eğer vücutta herhangi bir hastalık yoksa yani kişi sağlıklıysa mümkün olduğunca oruç tutmaya özen gösterilmelidir. Çünkü oruç ibadeti, insanın nefsini terbiye etmede bir numaradır.

Hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur :“Gençler! Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim de maddi imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (Buhari Nikâh 3)

Kişiyi zinaya götüren en önemli yollardan birisi de kişide tahrik edici görüntü ya da videoları seyretme gibi uygunsuz içerikleri izlemekten uzak durulmalıdır. Tahrik olan kişiler cinsel hislerine mani olamaz ve ne yazık ki günahı göze alacak hale gelirler.

Bu konuyla ilgili Kuranı Kerimde "Mümin erkekler, mümine kadınlar gözlerini harama bakmaktan kapasınlar!" ifadesi geçmektedir. Ayetten anlaşılacağı üzere gözleri haramdan korumak için kapalıymış gibi hayal ederek temiz durmaya çalışılmalıdır.

Boş zamanlar, faydalı amellerle ve ilimle geçirilmeye çalışılmalıdır.Haram Nedir?Öncelilkle ona bir bakalım.Haram,Yüce Allah’ın ve Rasülünün müminlere yapılmasını kesin bir dille yasakladığı söz ve davranışlardır. Dinen yasaklanmış bu davranışları yapan müminler günahkar olurlar. Haram yollardan sakınan kimseler ise sevaba nail olurlar. Dinde haram kılınmış bir hususun haram olmadığını savunan bir kimse ise kafir olur.

Haramlardan sakınan kimselere dinimizce Yüce Allah’ın rızası ve Cenneti vaat edilmiş, haram işlerle uğraşan ve tövbe etmeden ölen kimselere ise Allah’ın (cc) gazab edeceği bildirilmiş ve cehenneme gireceği zikredilmiştir. Zina da dinimiz tarafından haram kılınmış ve en büyük günahlardan birisi olarak zikredilmiştir.

Zina Nedir?Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları birleşmeye denir. Zina yapan kimseye “zani” denilir. Zina dinimizin yasakladığı en büyük günahlardan birisidir.

Allahu Teala İsra sûresi 32. ayeti kerimede “Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir. Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretinin helakına sebep oluyorsa, zinadan uzak durmakta bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olmaktadır.

Yine bir diğer Ayeti Kerimede : “Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!” diye emredilmiştir. Gene başka bir ayette de şöyle emredilmektedir: “Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!” buyurulmuştur.

Allahu Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Yüce Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın (cc) rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kişinin ahiretinin helakına neden olan günahların başındadır.


İnsanoğlu cinsel ihtiyaçlarının giderilmesini arzu etmektedir ve zaten bu ihtiyacı insanoğluna veren de Yüce Allah’tır. Dolayısıyla insanların böyle bir ihtiyacının giderilmesini arzu etmektedir. Ve bu nedenle de kullarını evlenmeye sevk etmiştir.

Hristiyanlarda olduğu gibi kişinin ahiretini kazanması için bu ihtiyaçtan uzak durması lazımdır gibi bir anlayış İslamiyette yoktur. Tam aksine bunun bir ihtiyaç olduğu bildirilmekte ve bu ihtiyacın giderilmesi istenmektedir. Fakat bu ihtiyacın gayrı meşru yollarla değil, meşru olan yollarla yani nikahlı olan kimseyle giderilmesi emredilmektedir. Arada nikah olmaksızın bir ihtiyaç giderme yoluna gidilecek olursa imtihan kaybedilmiş ve Allah’ın (cc) rızasından uzaklaşılmış olunur.

Hz. Abdullah (r.a) bir gün Peygamber Efendimiz (sav)’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye soruyor. Efendimiz(sav) de “Allah’a ortak koşmaktır. Daha sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun karısıyla zina etmendir” diye buyurmuşlardır. Allah Rasülü (sav)’in zinayı en büyük günahlardan üçüncü sıraya koyması, zinanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu bizlere göstermeye kafidir.


Gene başka bir hadislerinde Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız.”

Bir başka hadiste ise Peygamberimiz(sav) : “Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinanın üçü dünyada ve üçü de ahirette görülecek altı sonucu vardır. Yüzün güzelliğini ve nurunu gidermesi, fakirliği doğurması ve ömrü kısaltması dünyada görülecek sonuçlarıdır. Ahiretteki sonuçları ise; Allah’ın öfkesine düçar olmak, ahiretteki sorgu sualinin çetin olması, (helal görülmesi halinde) daimi cehennem azabına uğratmasıdır.”

Taberani’nin rivayet etmiş olduğu başka bir Hadiste ise: “Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.” buyurulmaktadır. Yine başka bir Hadiste de : “Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir” buyurularak kişinin ahirette uğrayacağı hüsranlardan bahsedilmiştir.


Zinanın uhrevi zararlarının yanı sıra dünyevi diye tabir edebileceğimiz toplumsal ve biyolojik zararları da mevcuttur. Bunların birçoğunu Peygamberimiz(sav) bizlere bildirmiş ve modern tıp da bu zararları onaylarcasına zinanın tehlikelerinden bahsetmiştir. Öncelikle bu zararlarla alakalı Peygamberimiz(sav)’in hadislerinden birkaç tanesini verdikten sonra modern tıbbın bu konudaki uyarılarından bahsedelim.

Peygamber Efendimiz(sav) zinanın dünyevi zararlarıyla alakalı şu uyarılarda bulunmuştur:“Kötü kadınlar çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır.”

“Zina fakirliğe yol açar.”“Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar (karı-kocanın arası açılır).”

“Bir yerde, zina ve riba (faiz) çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.”Hadislerde Efendimiz (sav), zinanın sadece ahirette değil dünyada da zararlarının olduğuna değinmiş ve bizleri uzak tutmaya çalışmıştır.

Zina belsoğukluğu gibi hastalıklara neden olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi bu yüzyılın baş belası olan hastalıklarından birisi de zinadan dolayı ortaya çıkmış AİDS diye bilinen bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananların yüzde onu kan yoluyla, yüzde doksanına yani neredeyse tamamına yakını gayri meşru (zina) yollarla yakalanmaktadır.

Zina aileleri birbirinden ayırmakta, kine, nefrete, namus kavgalarına ve boşanmalara neden olmaktadır. Zina yoluyla dünyaya gelen çocukların çoğu ortada kalmakta, sokaklara atılmakta yahut çocuk sığınma evlerine terk edilerek anne ve baba şefkatinden yoksun bir vaziyette yetişerek toplumsal faciaya neden olmaktadırlar.

Ayrıca en önemli noktalardan birisi ise, nikahsız ilişkilerin çoğu, sevgiden yoksun ve sadece karşı taraftaki kimseyi bir et parçası vaziyetinde algılayarak, şehveti ve isteği o anlık geçiştirmeye yönelik ilişkiler olmaktadır.

Bir başka sorun ise, yapılan son araştırmalarda boşanmanın başlıca nedenleri arasında kişinin eşi tarafından aldatılması veya başka birisiyle birlikte yaşamaya başlaması olarak gösterilmiş ve boşanmanın nedenleri arasında bu nedene ait pay yüzde 45 olarak belirlenmiştir. Bu büyük rakam zinanın ne derece tehlikeli bir illet olduğu ve neden devlet tarafından suç sayılması gerektiğini açıklamaktadır.

Bir adam eve geldiği zaman karısını başka bir erkekle yakalar ve polise telefon ederek ihbarda bulunur. Polis adama bunun bir suç olamayacağını dolayısıyla müdahale etmelerinin yasal olamayacağını bildirir. Ve aynı adam tekrar polisi arayarak evimde hırsız var ihbarında bulunarak ancak polisi evine getirebilir. Burada görüyoruz ki zina son derece büyük bir suçtur. Polisi aramak yerine insanları katil olmaya götürebilecek kadar büyük bir suçtur.

Şunu unutmamak gerekir ki, toplumu aileler oluşturur. Aileleri ise karı, koca ve çocuklar oluşturur. Dolayısıyla ailenin zedelenmesi demek toplumun sekteye uğraması ve yozlaşmanın başlaması demektir. İslam dini aileyi zedeleyen her türlü suçtan insanları menetmiştir. Sadece zinadan değil yalan ve iftira gibi durumlardan da menetmiş ve bunları yasaklayarak büyük günahlardan saymıştır.

Zina ahlakı yok etmektedir. Zina, toplumda dargınlık, kırgınlık ve cinayetlere neden olmaktadır.
Ayrıca zinanın bir diğer toplumsal zararı ise soyların karışmasına neden olmasıdır.

Burada bahsettiklerimizden sadece zina suçunun bu neticeleri doğurduğu anlaşılmasın. Elbette ki toplumu yozlaştıran tek neden zina değildir. Bizim burada bahsetmiş olduklarımız zinanın doğurduğu ve doğurabileceği neticelerdir.

Zinadan Korunmanın Yolları ve Ahiretteki Mükafatlarına bakılacak olursa:Zinadan korunabilmenin en kestirme yolunu Allahu Teala “Zinaya yaklaşmayın!” buyurarak bizlere göstermektedir. Dikkat edin! Zina yapmayın demiyor. Zinaya yaklaşmayın yani sizi zinaya götürecek yolları tıkayın buyuruyor. Dolayısıyla bir kişinin kendisini zinadan koruyabilmesi için ilk önce o yola götürecek nedenleri terk etmesi gerekmektedir.

Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde; “Evlenen dininin yarısını korumuştur” buyurarak zinadan korunmanın yegane yolunu söylemiştir. Eğer o kimsenin evlenecek gücü yoksa oruç tutmasını Peygamberimiz (sav) tavsiye etmiştir.

Zinadan korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekir: Peygamberimiz(sav) bir hadisi şeriflerinde haram olan kadına bir kere bakmanın kişinin kendisine ait olduğunu ve ikinci kez dönüp bakmanın ise günah olduğunu buyurmuştur. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere zinaya teşvik ilk önce gözlerden başlamaktadır.

Çünkü göz, gördüğü şeyleri beyne iletir ve beyin bu noktada insanlara zinaya teşvik hususunda telkinlerde bulunmaya başlar. Çünkü nefis daima kötülüğü emretmektedir. Kişi gözüne hakim olduğu müddetçe zinaya götüren yollardan uzak olur. Bir Hadis-i Şerifte : “Azabı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allahu Teala ibadetlerin tadını tattırır ” buyurularak gözümüze hakim olmamız istenmiştir.

Rivayet edilir ki büyük imamlardan birisinin ezberi çok güçlü idi. Hatta o kadar güçlüydü ki bir kitabı okurken tek sefer okumayla ezberine alabilirdi. Bir gün bir sayfa okurken ezberine ancak üçüncü okuyuşta kaydedebilmiş ve nedenini sorgulamaya başlamıştı.

Sonunda o gün içerisinde yolda yürürken gözünün bir kadının topuklarına iliştiği aklına geldi. Hemen ardından tövbe ederek eski hafızasına yeniden kavuştu. Bu hadise gerçekte yaşanmış olsun yada olmasın bizim bildiğimiz bir husus var ki gözün harama bakması insanı son derece etkilemektedir ve neredeyse bütün zinaya götüren etkenleri göz oluşturmaktadır.


Gözün değmesi neticesinde kişinin o görüntüyü beyne kaydetmesi ve beynin sürekli o görüntüyle meşgul olması söz konusudur. Dolayısıyla zinaya götüren en önemli hususlardan birisi hatta ilki göz organıdır. Burada şu noktayada değinmekte fayda görüyorum. Halk arasında güzele bakmak sevaptır gibi saçma sapan bir tabir vardır. Kişi en azından empati yoluyla bu tabirin ne kadar yanlış olduğunu kavrayabilir.

Kişi; annesini, kız kardeşini, karısını yahut kızını dışarıdaki gözlerden daima sakınır ve kıskanır. Eğer güzele bakmak sevaptır deyimini onaylıyorsak, bütün erkeklerin sevaba girmesi için çaba sarfetmek en mantıklı olan iştir. Fakat kimse bu durumu kabullenmez ve kabullenmediği gibi başkalarının annesi, kızı, kız kardeşi ya da karısı için utanmaz bir üslupla “güzele bakmak sevaptır” tabirini kullanma cüretini gösterir.


Gözün harama bakması hususunda ise peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur : “Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, cehenneme atılır.” Bir başka Hadiste ise : “Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez”buyurulmuştur.


Zinaya götüren başka bir etken ise şüphesiz ki günümüzde yaygın olan flört anlayışıdır. Hatta bu anlayış öyle uç boyutlara uzanmıştır ki flörtü olmayan kimseler çevresindeki arkadaşları tarafından alay konusu yapılmaktadır. Özellikle günümüzde flört yaşı ne yazık ki 10-12 yaşlarına kadar düşmüştür. Flört eden kimseler zinaya bütün kapıları açmış durumdadır.

Rasülullah (sav) zinanın sadece cinsi münasebetle değil, başka uzuvlarla da gerçekleşebileceğini Buhari de geçen şu hadislerinde belirtmişlerdir : “Gözlerin zinası harama bakmak, kulakların zinası müstehcen söz dinlemek, dilin zinası fuhuş konuşmak, ellerin zinası namahremi tutmak, ayakların zinası günah olan yerlere gitmektir.”


Dolayısıyla flört denilen durumda bu çeşit zinaların işlenmesine imkan verildiği gibi biraz daha ileri boyutlara yani cinsi münasebetten doğan zinaya kadar gidilmektedir. Zinadan kendisini korumak isteyen birisi özellikle bu flört meselesine dikkat etmelidir. Gene Rasülüllah (sav) bir Hadisi Şeriflerinde de : “Kişinin başına demir bir şişin saplanması, yabancı kadına dokunmasından daha hafif kalır” buyurarak flörtün önünü tamamen tıkamıştır.

Ayrıca Taberani’de geçen şu hadis-i Şerif ise ne kadar manidardır ve günümüz neslinin flört neticesinde içine düştüğü durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bize özetlemektedir: “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allahu Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. ”

Flört meselesine, ayet ve hadislerin dışında mantığımızla yaklaştığımız zaman dahi, flörtün ne kadar yanlış ve tehlikeli bir durum olduğunu kavramakta gecikmeyiz. Flört, evleneceğimiz kişiye yapılmış en büyük ihanettir. Hiçbir kimse evleneceği erkek veya bayanın daha önce başka bir kimseyle, masa başında oturup el ele tutuşmasını, birbirlerinin gözlerine bakarak sevgi sözcüklerini söylemesini istemez ve kabul edemez.

Hatta ve hatta bırakın böyle bir durumun yaşanmış olmasını, evleneceğimiz kişinin aklından dahi başka birisinin geçmesini arzu etmeyiz. Dolayısıyla evleneceğimiz kimsenin bu tür, Yüce Allah’ın hoşuna gitmeyen şeyleri yaşamış olmasını istemiyorsak öncelikle kendimiz flört denilen illetten sakınmalıyız.


Bir şey haramsa İslam Hukukuna göre o harama götüren yollar da haramdır demiştik.Mesela zina haramdır.Öyleyse zinaya götüren sonunda işlenecek günah zina olan her eylem de haramdır.Zina kadınla erkek arasında olur değil mi?Erkekle kadının yalnız bir evde odada bulunması da haramdır o zaman..

İmam-ı Azam ra.bir fetvasında:Bir hatun kadın bir yerde oturursa o yere vucudunun hararetini bırakır -bugünün insanı otobus gemi,trenin koltuğunu düşünelim-İşte o koltuktan kalktığı zaman o hararet o koltukta bir süre kalır değil mi?O hararet sıcaklık kalkmadan bir erkek müslüman kardeşimiz oraya oturursa haram işlemiş o hanım kardeşimizle zina etmiş olur buyuruyor.Gördünüz mü müslümanlıktaki inceliği..

Peki ne yapmalı oturmamalı müslüman otobüslerde trenlerde gemilerde aile peronları olmalı kadın erkek ayrı seyehat etmeli.Başka çaresi yok ki bunun.Yoksa zina etmiş olursun sonunda bu cemiyet olur.Niye ibadet ediyorum da namazım beni kötülüklerden alıkoymuyor diye şikayet eder durursun.

Asansöre de yalnız başına bir kadınla binmek haramdır ve müslüman için sakıncalıdır.Haydi kadının bana şunu yaptı diyerek bas bas bağırdığını düşünün bir bakalım.Çocuklarla bile tek başıma asansöre binmem bendeniz..

’’Bir odada kapalı olursa o oda da mahremi olmayan bir kadınla bulunamazsınız.Ya kapı açık olacak.Yahut yanınızda başka bir kadın bulunacak.Yoksa Had yani sopa cezası vacip olur.’’Silistrevi kas.

Burada başta idareciler o kanunları tüzükleri yönetmelikleri çıkaranlar sonra da o kanunlara uyanlar mesuldürler..

İslam Hukukundan bir misal daha veriyor İmam-ı Azam Hz.leri bize:Bir müslüman erkek kardeşimiz,annesi teyzesi kız kardeşi yada hanımı gibi olmayan yani kendisine helal olmayan bir kadınla eski tabirle hatunla bir arada olup onun iki bacağı arasına bir saniye nazar etse baksa o kadının kızı kendisine ebediyyen haram olur onunla evlenemez nikahlanamaz buyuruyor.

Buna İslam Hukukunda talak-evlilik bahislerinde Hürmeti musahere-yani sıhriyet haramlığı-dokunma haramlığı deniliyor.İslam Hukuk-Fıkıh Kitaplarında bunun misalleri doludur.

Bugün müslüman kadınla müslüman erkek aynı işyerinde çalışmakta mıdır,aynı işyerinde aynı odada biri bir masada diğeri diğer masada çalışmakta mıdır..Aynı odada çalışan kardeşlerimiz kapıyı açık tutup herkesin odayı görmelerini temin etmek ve birbirlerine de bakmamak zorundadır.

Yoksa ne olur zina olur şeytan aralarında mekik dokur birbirlerinin sesini işitirler mahrem hallerini öğrenirler göz zinası ederler ,doğan çocukarı da zina mahsulu olur ya da bundan etkilenir sonuçta işte bu cemiyyet olur.Anne karnında iken çocuklar ya helalle ya haramla beslenirler ya said ya eşkiya olurlar.


Burada yaşanmış şu olaya da dikkat edelim ve kendimize bu genci örnek edinelim. Osmanlı devleti zamanında bir savaşta esir düşen Osmanlı erleriyle ilgilenen kraliyet ailesinden bir bayan, bir Osmanlı gencine göz koyar. Genç çok yakışıklıdır ve kadının tekliflerine direnmektedir. Daha sonra kadının ısrarları ve mal-mülk teklifleri karşısında benim nişanlım var diyerek, teklifi kabul etmeyi bırakın gözünü dahi değdirmeden teklifleri reddetmektedir.

İşte Müslüman bir kişilik bu Osmanlı gencinin iman ve dirayetine sahip olmalıdır. Gözünü ve gönlünü haramlardan sakınmalıdır. Bir kimse henüz nişanlı değilse bile ileride sadece ve sadece helalinin gözüne gözünün değmesi, elinin de yalnızca helalinin eline değmesi için flörtten kaçınmalıdır. İşte zinaya götüren yollardan flörtün önüne geçecek olursak, zina tehlikesinden bir nebze kendimizi korumuş olur ve Allah’ın (cc) izniyle şeytanın kolunu kanadını kırmış oluruz.

Müstehcen neşriyat, tv ve internet sitelerinden uzak durmak bu konuda en önemli olan unsurlardan birisidir.Birinci maddede de belirttiğimiz gibi zinaya götüren en önemli unsur gözdür. Tv, internet, gazete ve dergiler kişilerin gözüne hitap etmektedir. Çağımızda bir çikolata reklamında dahi insanı baştan çıkarmaya çalışırcasına yarı giyinmiş çıplak mankenler oynatılmaktadır. Birçok dizi ve filmler kızlarımızı dekolteye özendirmekte ve erkekleri baştan çıkarmayı amaç edinmektedir.

Günümüzde bu tür yayınları takip etmeyi bırakalım tam aksine boykot etmeli ve çevremizdeki kimseleri uyarmalıyız. Bu noktada chat odalarına da dikkat etmeliyiz. Çevresindeki insanları sakındıran kimseler dahi chat odalarında ve sosyal medya gibi sanal ortamlarda bir bayanın erkekle ya da bir erkeğin bayanla yaptığı muhabbetleri hoş görmekte ve mübah saymaktadırlar. Artık anlaşılmıştır ki yazışma aracılığıyla birçok yuva yıkılmakta ve gençler zinanın eşiğine gelmektedir. Zinaya götüren baş etkenlerden birisi de bu yayınlar ve internet belasıdır.

Kadın - Erkek bir arada bulunmak,mahremiyete dikkat etmemek zinanın başlama sebeplerinden birisidir.Günümüzde dindar kimseler dahi kadınla erkeğin bir arada çalışması ya da okumasını normal karşılamaktadır. Halbuki İsveçli bilim adamlarının bir araştırmasına göre namahrem olan bir kadınla erkeğin bir araya gelmelerini incelemişler ve salgıladıkları hormonların tamamen değiştiğini keşfetmişlerdir.

Dolayısıyla bu noktada da hassas olunmalı ve elimizden geldiği kadar erkeğin bayanla, bayanın da erkekle bir arada bulunmamasına dikkat edilmelidir. Burada şu hususa da dikkat çekmekte fayda var. Günümüzde özellikle nişanlı olan çiftler bir araya gelmeyi çok normal görmektedir. Ve nefisleri de zaten bunu arzu etmektedir.

Şunu unutmayalım ki arada yüzük dahi olsa nikah olmadığı müddetçe yanında mahremlerinden birisi bulunmaksızın bir araya gelmeleri caiz değildir. Çünkü bu durum birbirlerine sevgi besleyen iki kişinin zinaya düşme olasılığını kuvvetlendirmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki dinimiz bunu yasaklamıştır. Hadisi Şerifte Efendimiz (sav), nişanlı olup olmama ayrımı yapmaksızın bir bayanla erkeğin yalnız kalmalarını yasaklamıştır.

Günümüzün en büyük sorunlarından birisi de kuşkusuz ki tesettürün ihmal edilmesidir. Birçok hanım kardeşimiz tesettürün gerekli olmadığını düşünmekte ve tesettüre girmekten kendilerini uzak tutmaktadırlar. Aynı şekilde tesettüre büründüğünü iddia eden birçok kimse ise ya nefsi arzularından dolayı tesettür emrini tam manasıyla uygulamamakta ya da tesettürün ne mana ifade ettiğini bilmemektedir.

Tesettür Nedir diye googleye yazdığımızda şunu görürüz.Tesettür, örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek demektir. Dini bir terim olarak ise tesettür, kadının şer’an örtülmesi gereken el ve yüz haricinde kalan uzuvlarını, belli etmeyecek derecede bol bir vaziyette örtmesi demektir.

Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Yani tesettür sadece kadınlara değil, erkeklere de farzdır. Kueanı Kerimde şöyle buyurulur : “Mümin erkeklere söyle : Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.”

Kadınların örtünmesi konusunda da Kuranı Kerimde şöyle buyurulur : “Mümin kadınlara da söyle : Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (el, yüz ve ayaklar hariç) Zinet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar (göğüslerini tamamen kapatacak ve belli etmeyecek şekilde örtülerini üzerlerinden sarkıtsınlar).

Ziynet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye topuklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.”

Ayrıca Ahzab suresi 59. Ayeti Kerimede ise : “Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle : cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır.." buyurulmaktadır.

Tesettürün farz olduğu kimilerinin iddia ettiği gibi şüpheli değil, bilakis apaçık ortadadır. Yukarıdaki ayet indiği zaman Hz. Aişe ve diğer mümin kadınlar hemen örtülerine bürünmüşlerdir. Bu ayetler tesettürün farz olduğunun delilidir. Kuranı Kerimdeki ayetler dışında Hadisi Şeriflerde de tesettürün farz olduğunu ve mümin hanımın nişanı olduğunu anlamaktayız. Özellikle örtü noktasında kadınlarımız kendilerine dikkat etsinler ki, çevrelerindeki hain bakışlardan kendilerini koruyabilsinler.


Tesettür noktasındaki en önemli husus şüphesiz ki tesettürün manasının yanlış anlaşılması ya da hanımların nefislerine yenilerek bu emre tam riayet etmemeleridir. Tesettür, manasını verdiğimiz gibi gizlemek, örtmek demektir. Dolayısıyla bir hanım, kadınsı özelliklerini örttüğü müddetçe tesettüre riayet etmiş olur.

Başında örtü olmasına rağmen, yüzünde makyaj, dar elbiseler, insanların dikkatini üzerine çeken yürüyüşler, çevredekilerin bakışlarına rağmen kahkahalarla gülmek ve topuk sesleri…Bütün bunlar günümüzde gitgide yaygınlaşmakta ve tesettür, sadece başı bir bez parçasıyla örtmek olarak algılanmaktadır.


Tesettürü bu dar manaya hapsetmek, tesettüre yapılabilecek en büyük hakarettir. Hayır! Tesettür sadece saç tellerini gizlemek değildir. Tesettür; bir kadının, dış dünyadaki erkeklerin ilgisini ve bakışlarını üzerine çekmeyecek şekilde örtünmesi ve o şekilde davranışlarını ayarlaması demektir.

Sevgili peygamberimiz (sav) kızlarımızın başlarındaki örtülerine rağmen sokaklarda makyajlı bir vaziyette yürüdüklerini, vücut hatlarını ortaya koyan dar elbiseler giydiklerini, yürüyüşlerdeki ben buradayım edasını, topuklardaki uzunlukları, başlarını deve högücü şeklinde bağlamalarını, cafe türü yerlerde ve okul bahçelerinde kendilerine haram olan bir erkek arkadaşıyla girdiği diyalogları, onlarla yapmış olduğu arkadaşlıkları ve en önemlisi bütün bunlara rağmen başına bir bez parçası geçirdiği için ben tesettüre büründüm iddiasında bulunan kızlarımızı görse ve bunları işitse acaba tavrı ne olurdu?

Bu sorunun cevabını merak ediyorsak şu hadiseye dikkat edelim. Bir gün Abdullah İbni Ümmü Mektum (r.a) Peygamberimiz’in huzuruna gelir. O sırada Rasüllah’ın yanında Hz. Meymune ve Ümmü Seleme validelerimiz vardır. Efendimiz (sav) hanımlarına perdenin arkasına geçmelerini emreder. Hanımları : “Ey Allah’ın Rasülü! Abdullah amâ (gözü görmeyen) bir kimsedir. Burada durmamızın ne sakıncası var ki?” diye sorarlar. Efendimiz(sav) de : “O sizi görmüyorsa, siz onu görüyorsunuz” buyurarak tesettüre riayet etmenin ne derece önemli olduğunu vurgulamıştır.

Efendimiz (sav)’in vefatından sonra sahabiler Hz. Aişe’ye hadis almak için geliyorlardı. Fakat Hz. Aişe validemiz müminlerin annesi ve Peygamberimiz (sav)’den sonra hiç kimseye nikahı düşmeyecek olmasına rağmen hadisleri perde arkasından rivayet ettiği bizlere bildirilmiştir.

Durum bu kadar vahimken mümin bir kadının tesettürün ehemmiyetine ve sınırlarına dikkat etmesi gerekir.
Burada kadınlarımızın dikkat etmesi gereken bir husus daha vardır ki o da topuklarını yere vurarak yürümeleridir.

Nur suresi 31. ayette Allah-u Teala kadınların topuklarını yere vurarak yürümelerini yasaklamıştır. Çünkü bir kadının topuklarını yere vurması, ben buradayım ifadesinden başka bir şey değildir. Bu yüzden bir bayanın topuklu ayakkabı giymesi ayete muhalefet etmek demektir.

Tekrar altını çizerek söylemek gerekirse, tesettür sadece kadınlara farz kılınmamıştır. Aynı zamanda erkekler de tesettüre bürünmek zorundadır. Hz. Ali’nin (r.a) ifadesiyle erkeğin en önemli tesettür organı avret mahallinden sonra gözüdür. Erkeklerimiz de gözlerini haramlardan korusunlar ki zinanın kapıları kapanmış olsun.

Birbirine mahrem olan yabancı bir erkekle kadının birbirleriyle tokalaşması dinimizde kesinlikle haram kılınmıştır.
Hz. Aişe validemiz, Buhari ve Müslimde geçen hadiste şöyle söylemektedir : “Peygamber efendimiz, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.” Biz biliyoruz ki Efendimiz(sav), kadınlardan biat alırken dahi kadınlara elini uzatmamış ve sözlü olarak biat almıştır.Bu sebepten dolayı asla bir hanımın elini sıkmayı mübah göremeyeceğimiz gibi, bundan da son derece sakınmamız gerekmektedir.


Yukarıda saydığımız maddeler zinaya götüren ana nedenlerdir. Belki bu maddelere birçok madde daha eklenebilir fakat bunlar dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardır. Ve kişiler özellikle bu hususlardan kendilerini korumak için elinden gelen tüm gayreti göstermeli ki, zinadan kendisini koruyabilsin.

Kendisini zinadan koruyan bir müminin ahiretteki mükafatlarına ve derecelerine gelince; peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır: “Gençliğini zinadan koruyan mümin Cennete girer.”

Peygamberimiz (sav) bir başka hadislerinde ahirette arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf müslümandan bahsederken bir sınıfın da “kendisine zina teklif edildiği halde Allah korkusuyla bunu reddeden mümin” kimsenin olduğunu söylemiştir.

Düşünün ki güneş bir mızrak boyu yaklaştırıldığı, amel defterinin kapatıldığı, kişilerin günahlarına göre telaşlı olduğu bir anda Allah’ın arşının altında gölgelendireceği 7 zümreden birisi de, zina teklifini “Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden zümredir.

Rasülüllah (sav) bir hadislerinde : “Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer” buyurarak namusunu koruma yani zinadan kaçınma hususuna da vurgu yaparak, cennetin dilediği kapısından girebileceğini müjdelemiştir. Başka bir hadiste ise : “Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır” müjdesi verilmiştir.

Asr-ı saadette Peygamberimiz (sav) ashabıyla beraber bulunuyordu. Bir genç çıkageldi ve çok saygısızca :"Ya Resulallah! Ben felanca kadın ile arkadaş olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum" dedi.

Ashab-ı Kiram, bu durumdan çok öfkelendiler. İçlerinden gazaba gelerek genci dövmek ve huzuru Resulullah’dan çıkarmak isteyenler oldu. Bazıları bağırıştılar. Çünkü genç çok hayasız konuşmuştu. Sevgili Peygamberimiz (sav) "Bırakın o genci" buyurdu.

Resulullah, genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu. Gencin dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve :"Ey genç, birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi?" diye sordu.

Genç hiddetle :"Hayır Ya Resulallah!.." diye cevab verdi. Resulallah :"Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar. Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin?"diye sorduklarında genç : "Hayır, asla!.." diyerek hiddetleniyordu.

"Şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti :"Allah’ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla" buyurdu.

Genç, Resulallah’ın huzurundan ayrıldı. Bir daha günah işlemediği gibi böyle bir kötü düşünce aklından bile geçmeden yaşamış!

Resulallah (sav) :’’Kadınlarınızın namuslu olmasını istiyorsanız başkalarının kadınlarına yan gözle bakmayınız’’ diye emrediyor.

Size bir arkadaşınız : "Ben senin kardeşin, yeğenin veya bir akraban ile zina edip sonra da tevbe etmek istiyorum" derse nasıl karşılarsınız. Elbette normal karşılamayacaksınız. Bu nedenle yapacağımız kötülüğü önce kendimize yapılırsa nasıl davranacağımızı düşünmek, sonra karar vermek gerekir.



İslâm hukukunda ve bütün fıkıh kitaplarında "hudud," yani hadler, cezalar mühim bir yer işgal etmektedir. Esas itibarıyla kaynağını Kur’ân ve hadislerden alan bu hükümlerin en mühim hususiyeti, fertleri ve milleti korumak, ahlâkî çöküntüye sürükleyen felâketlere set çekmek, nâmus ve iffeti muhafaza etmek, fertlere hak ve hukuk mefhumunu yerleştirmek, sulh ve sükûnu te’sis etmektir. Başkalarına ibret olması ve caydırıcılığı da diğer bir hikmetidir.

Zina suçuna verilecek cezalar hakkında Kuranı Kerimde Nûr Sûresinin ilk âyetlerinde açık bir şekilde izahlar mevcuttur :
"Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, Allah’ın dinini tatbik hususunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk onların cezalarına şahit olsun."

Zina cezasının tatbik edilmesi için bu suçun kesin olarak aydınlığa çıkması ve tesbit edilmesi şartı başta gelmektedir. Bu da üç şekilde mümkün olur :1) Dört âdil erkeğin zina fiilini kesin olarak gördüklerine dair şahitlik etmeleri,2) Suçu işleyen kimsenin itirafı,3) Suçlu kadınsa hamile kalması. Bu üç husus tahakkuk etmediği müddetçe cezası tatbik edilmez.

Asrı Saadette Kur’ânı Kerimin bu emri mü’min kalb ve ruhlara öylesine yerleşmişti ki; hiç şahide, ispata hacet kalmadan, şeytana ve nefsine uyup da bir anlık hissiyatına kapılan bazı kimseler, bu suçu işledikleri zaman bizzat gelip Peygamberimize (sav) itiraf etmişler, kendilerine Kur’ân’da emredildiği şekilde cezanın uygulanmasını istemişlerdir.


Âyet-i kerimede ifâde buyurulduğu gibi, zina suçuna terettüp edecek ceza iki şekilde mütalâa edilmektedir : Birisi, yüz sopa, diğeri de recim (öldürmek).

Bu çirkin suçu işleyen kimse, erkek veya kadın, bir defa olsun hiç evlenmemiş olmalıdır. Bunlara suç tespit edilip hüküm verildikten sonra yüz sopa cezası tatbik edilir.

Fıkıh kaynaklarında sopanın durumu ve vuruş şekli hususunda bir ölçü verilir : Sopa parmak kalınlığında olmalı, yüze ve başa vurulmamalı, cezayı tatbik eden kimse sopayı omuzunun hizasından yukarı kaldırmamalı ve çıplak bedene vurmamalıdır.

Âyet-i kerimede geçen, "Mü’minlerden bir topluluk onların cezasına şahit olsun" ifâdesindeki hikmetleri de asrımız müfessirlerinden merhum Elmalılı şöyle belirtir :"Cezayı tatbik eden kimse suistimale girmemelidir. Herkesin gözü önünde cereyan etmesi halinde ceza bir işkence şekline bürünmez.

Tarihin şikâyet edegeldiği zalimane işkenceler hep gizlenerek yapılmıştır. Halbuki bu bir işkence olmayıp cezadır. Bunun için dinin çizmiş olduğu sınırın dışına taşırılmamalıdır. Cezanın açıktan tatbik edilmesinde "İffetin kıymetini, ibret ve terbiyesini ifade eden bir teşhir vardır." Bu şekil aynı zamanda suçlu için psikolojik bir ceza mânâsını da taşımaktadır.

Zinâ en büyük günahlardandırZina’ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir." (İsra Sûresi 32)
Bekâr veya evli olarak bekârla yapılacak cinsel ilişki zina olduğu gibi, evli ile yapılacak cinsel ilişki de zinadır. Hatta fâhişe/hayat kadını ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Zina Yüce Allah’a ortak koşmanın ve insan öldürmenin ardından gelen üçüncü çok büyük bir günahtır.

Zinâ; genelde vücûdun erotik organlarını teşhir, bakışma ve gizli buluşma gibi haramlarla başlayan ve çok defa yalan, aldatma ve içki gibi haramlarla bağlantılı olarak sonuçlanan îmanı eritici bir haramdır.

Zinâ; toplumun ana kurumu olan aile müessesesinin kutsiyetini zedeleyen, kurulmasını engelleyen, mutluluğunu gideren ve sonuç olarak da neslin bekasını tehdit eden bir haramdır.

Zinâ; toplumda kadın ticaretini başlatan, geliştiren ve topluma giderek artan oranda fâhişeler/hayat kadınları salan bir haramdır.

Zinânın yaygınlaşması, sanatı, edebiyatı, ilmi, siyaseti, yönetimi ve askerî stratejiyi olumsuz yönde etkileyen bir haramdır.
Zinâ; sebep olduğu ana-baba ve akraba şefkatinden yoksun, hırçın ve nesebi gayrı sahih çocuklarla toplumun problemlerini artıran bir haramdır.

Zinâ; bizzat zinacılar arasında kin ve nefret doğuran, onların bağlı bulunduğu aileleri için de bir namus lekesi olarak ihtilâflara, kavgalara ve hatta cinayetlere sebep olan bir haramdır. Zinâ; bir çok bedenî ve rûhî hastalığın da kaynağı olan bir haramdır.

Zinâ; düzensiz harcamalara, iş gücü israfına ve isabetsiz teşebbüslere ve çok yönlü nefsanîliğe yönelterek fakirlik doğuran bir haramdır.Zinâ, ferdî, ailevî ve sosyal hayatı çökertici ve âhiret azabına uğratıcı bir haramdır.


Allah’ın Resûlü (sav) zinanın haramlığı ve azabını açıklamakla kalmamış, Peygamberlik gözüyle onun zararlarını görmüş ve bize de duyurmuştur. O, zinanın ferdî ve sosyal zararlarını şöyle dile getirmiştir :"Zina arttığı zaman fakirlik ve çaresizlik de çoğalır." "Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar."

"Zinanın yaygınlaşarak açığa vurulduğu toplumda (aklî hastalıklar ve) ölüm oranı artar." "Bir cemiyette zina ve faiz açığa çıkıp yaygınlaşırsa o cemiyet halkının bizzat kendileri Allah’ın azâbını üzerlerine çekmiş olurlar."

"Zinanın ortaya çıkarak açıktan rağbet gördüğü bir toplumda, rağbet edici fertler, mutlaka ve mutlaka önceki nesiller arasında bilinmeyen hastalıklara yakalanırlar."

Dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkileyecek pek büyük bir suç ve günah olduğu içindir ki İslâm zinayı yasaklamakla kalmamış, zinayı engelleyecek bütün tedbirleri de almıştır.


İslâm Dini, zinayı engellemek için tedbirler almıştır.

Şehvetle bakışmayı, çıplaklığı, gizli kadın erkek birlikteliğini, kadın için yalnız başına uzunca yolculuğa çıkmayı, alkollü içkileri ve şehveti tahrik edici mûsikiyi, zinaya yöneltici ve onu sakıncasız gösterici (görsel ve yazılı yayınları) yasaklamıştır.

Kadının babası veya kocası ya da kardeşleri tarafından bakılmasını mecburîleştirmiş, böylece zinaya açılan fakirlik yolunu tıkamıştır.

Toplum yönetimini ve velileri evlendirme ile görevlendirmiş, boşanmayı kolaylaştırmış, özel şartları içinde sınırlı çok evliliği onaylamıştır.

İslâm Dini, zinayı örgütleyip organize etmeyi veya ona aracılık yapmayı yasaklamıştır. Zina kazancını da haram kılmıştır. Kadın erkek ayırımı yapmaksızın zinacıları aşağılamış ve cezalandırmıştır.

İslâm toplumunda dört şahidin tanık olabileceği şekilde açıktan zina yapanlara yargı kararıyla verilecek Kur’ânî ceza, Nûr sûresinin ikinci âyetinde şöylece açıklanmaktadır: " Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız,zinacılara acıma duygunuz sizi Allah’ın bu emrini uygulamaktan alıkoymasın. Ayrıca onların cezalandırılmasına bir grup mümin de tanık olsun."


Tövbe etmedikçe ve durumlarını düzeltmedikçe zinacı erkekler namuslu kadınlarla, zinacı kadınlar da namuslu erkeklerle evlenemezler. Örneğin medya aracılığıyla nikâhsız ilişkilerini açıklayanlar, yine medya aracılığıyla tövbelerini dile getirmedikçe namuslu kişilerle evlilik yapamazlar Kuranı Kerimde Nûr sûresinin 3. âyeti bu durumu şöyle açıklamaktadır : "Zinacı erkek ancak kendisi gibi zinacı veya Allah’a ortak koşar bir kadınla evlilik yapabilir…"

Gözlerin zinası : Haram olana (nikahı olmayana) şehvetle bakmaktır.
Kulakların zinası : Kulakların zinası, kendi arzusu ile (haram olan Kadının veya erkeğin sesini ve konuşmasını) işitmektir.
Dilin zinası : Müstehcen kelimeleri konuşmaktır.

Elin zinası : Nikahsız haram olan kadın veya erkeğe dokunmaktır.
Ayağın zinası : Haram olan kadın veya erkeğin (zina yoluna) yürümesidir

Zina yapanlar dünyada iken şunlara musallat olurlar:Rızkı noksanlaşır,Ömrü kısalır,Yüzünde nur kalmaz.
Zina edenler yine asıl yurdumuz oılan Ahiret yurdunda İlahi gazaba uğrar. Hesabı çetin olur. Cehenneme atılır. Zina edip tevbe etmeden ölen, ahirette büyük azaplara düçar olur. Hatta Cehennemdekiler bile bunlardan rahatsız olur.

(Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir.) [Bezzar]
"Kadının kadına yaklaşmasıda zinadır."

"Erkeğin erkeğe, kadının kadına yaklaşması zinadır."
"Erkek erkekle, kadın kadınla (zaruretsiz) aynı yatakta yatamaz."

"Erkek erkekle, kadın kadınla yetinirse, ümmetim helak olur."
"Bir kadın, koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için bir topluluğun yanından geçerse, ona da, bakana da, zina günahı yazılır."

Zararın neresinden dönülürse kârdır. ALLAH (cc) artık beni affetmez diyerek günahlara devam etmemelidir. Günahım çok diye tevbeden kaçmamalıdır. En büyük günahların da tevbesi olur. İşlenen günaha pişmanlık duyarak aynı günaha tekrar dönmemek gerektiği gibi samimi ve ihlaslı bir şekilde dil ilede tövbe istiğfar edilmelidir.

Tövbe konusunda Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki :Ey günahı çok olan kullarım, ALLAH’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! ALLAH (cc) günahların hepsini affeder. O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir. [Zümer Süresi 53]

Tevbe ederken, şu üç şartı gözetmelidir: İşlediği günaha pişman olup üzülmeli, Günahtan hemen vazgeçmeli, Bir daha yapmamaya karar vermeli.

Bu üç şartı yapmadan, yalnız dille tevbe etmek, yalancılık olur. Günahtan sonra, hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmekte büyük günahtır.

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:(Sizin için en çok korktuğum şey zinadır.) [Taberani]
(Yedi kat gök ve yer, zina edene devamlı lanet eder.) [Bezzar]

(Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir.) [Bezzar]
(Kötü kadınlar, çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır) [Beyhaki]

(Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir]

(Onun bunun hanımını, kızını ayartan bizden değildir.) [İ. Ahmed]
(Azab-ı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur.) [Hakim]

(Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez.) [İsfehani]
(Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]

(Kadının yüzünden ve iki eli ayasından başka bütün bedeni avrettir.) [M. Enhür]
Kadınların, Kur’anı Kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları doğru değildir. [Hoparlör, radyo ve tv ile duyurmaları ise mekruh olur] (Tergibüssalat Hadika)


Zinanın zararları çoktur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir :(Zinanın dünyada üç zararı vardır:1- Güzelliği ve parlaklığı giderir,2- Fakirliğe yol açar,3- Ömrün kısalmasına sebep olur.

Zinanın Âhiretteki üç zararı:Allahü teâlâ gazap eder.Sorgu suali, hesabı çetin geçer.Cehennem ateşinde azap çekmeye sebep olur.) [Taberani]

O halde zinanın her çeşidinden uzak durmalıdır. Kur’anı Kerimde, (Zinaya yaklaşmayın) buyuruluyor. Bu, zinaya götürecek bütün işlerden uzak durun demektir.

Haramı Görünce Tekrar Bakmamak gerekir.Büreyde (r.a) der ki : Rasûlullah (sav), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdu :
“Ey Ali, âniden bir haramı gördüğünde dönüp tekrar bakma! Zira ilk bakış senin (için affedilmiş)tir, ancak ikinci bakış aleyhinedir (şeytandandır günahtır).” (Ebû Davud Nikâh 42)

Yolda caddede ansızın Görülen Haram konusunda ise Peygamber sav.Cerîr radıyallahu anh şöyle dedi :
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ansızın görmenin hükmünü sordum.- "Hemen gözünü başka tarafa çevir!" buyurdu. (Tirmizî Edeb 28)

Bir Başkasının Avret Yerine Bakmak Haramdır.Ebû Saîd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :"Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir erkek başka bir erkekle; bir kadın da başka bir kadınla bir örtü altında yatamaz."
(İbni Mâce Tahâret 137)

Mahremiyete Dikkat etmek gerekir.İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:"Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla başbaşa kalmasın." (Buhârî Nikâh 111)



’Evlisiyle Bekarıyla Millet İyice Azdı bugünlerde..Ramazan bayramından sonra bir akrabamızda misafirlikte televizyonda haberleri seyrediyoruz,

Isınan havalar ve bayram tatili vesilesiyle Egede Akdeniz sahillerimizde millet plajlara akın etmiş, binlerce kadın ve erkek birlikte çırıl çıplak denize girmiş...!!!Kadınlar erkeklerin vücudunu görüyormuş, erkekler de kadınların en ince ayrıntılarına kadar bakıyor bundan her iki tarafta rahatsız olmuyorlarmış!!!

Haberlerde gördüğümüz vahim manzara karşısında inanın konuk olduğumuz ev sahibinden utandım...
Binlerce yabancı erkeğin arasında soyunup o erkeklerin şehvetini çeken kadınların babası, erkek kardeşi, yada kocası, bu durumu nasıl içine sindiriyor.?!Hiç mi kıskanmıyorlar?

Bizleri her an gören, belirli bir müddetten sonra Huzur-u Mahşerde hesaba çekecek Allah’tan (c.c) hiç mi korkmuyorlar.?!Yav kadın evinin içinde bile kocasına karşı bu kadar cömert soyunamazken bu pilajlarda çırıl çıplak soyunan kadınlar kim?

O kadınları seyreden erkekler kim?Acaba Müslümanlar mı.?!Müslümanlarsa sormak isterim bu mu İslam?O pilajlara gidip serinlemek zaruret mi??!O plajlara gitmeseler ölecekler mi?Neden hocalar televizyonlarda camilerde bu azgınlıklar ve bereberinde getireceği felaketlerden bahsetmiyor?

Farkında mısınız,televizyonlarda izlediğimiz sabah ve öğleden sonra kuşakta kadın proğramlarını izlerken toplumun ne kadar bozulduğunu aile kurumunun ayaklar altında ezildiğini sizlerde görmüş olmalısınızdır.

Kadın çocuk doğuruyor kim babası belli değil dna testi yaptırıyorlar.Gencecik yeni evli gelinler onunla bununla kaçıp üç çocuğunu geride bırakıyor sağda solda ailesinden uzakta gün geçiriyorlar.

Bu otuz kırk yıl evvel nadiren görülen hadiselerdendi.Ne oldu bu milletin evladına haram lokmamı yediler acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Devletin gençleri ve küçükleri zararlı alışkanlık ve fiillerden koruması Anayasada kendisine verilen bir vazifesidir.Büyük Devletler Batıda olduğu gibi bu konuda her türlü önlemleri almış,gerekli yasal düzenlemeleri yapmışlardır.

Büyük şehirlerde çok olan olumsuzluklar,kasaba ,köye doğru gittikçe azalmaktadır.Nüfusun çok kalabalık olduğu yerlerde oto kontrol azalırken,kasaba,köylerde kontrol kendiliğinden yapılabilmektedir.Önlem alınmadığı zaman hastalık bütün vücudu sardığı gibi,zamanında müdahale yapılıp gerekli tedbirler alınmadığı zamanda bu ülke felaketin eşiğine gelmiş olacaktır.

Bundan asırlar önce Fransa’da dans illeti ilk defa başladığı zaman Avrupalıların Muhteşem Süleyman ismini verdikleri Şanlı Ecdadımız derhal bir ültümatom vererek buna engel olunmasını istemişler,yoksa ordumla gelir buna mani olurum demişlerdir.Fransada yüz yıl dans oynanmamış,bize de girememiştir.


Avrupanın bütün kokmuş değerleri maalesef ilerleyen yıllarda alkol,kumar,fuhuş,dans,moda,sigara vs.adı altında bizim insanımıza sirayet etmiştir.Gelinen noktadan bugün hepimiz şikayet ediyoruz.

Biz müslüman bir toplumuz,halkımızın yüzde doksan dokuzunun müslüman olduğunu her fırsatta dile getirmekteyiz.Her dinin kuralları vardır ve onu dini kabul edenlerce bu değerler kutsal kabul edilirler ve buna uymakla mükelleftirler.

İslam dininde toplumun rahat ve huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için Allah ve Rasülü tarafından vaz edilmiş kurallar vardır.Edille-i şeriye dediğimiz dört esasta bu kurallar en ince ayrımntılarına varıncaya kadar açıklanmıştır.

Müslüman kadının başörtü takması,kadın erkek ilişkisi,evlilik,nikah akdi,boşanma ilmihal kitaplarımızın en önemli konularıdır.Müslümanlığı kabul etmişsek bunlara harfiyyen uymayada mecburuz.

Bu iş camide Hocayı dinleyip onun söylediklerini kabul edip,sonra tam tersini günlük hayatta tatbik ederek ne derece doğru olur.Bu iki yüzlülük olmaz mı?Gençlerimizin yanlışları olabilir,eğitimsizlik en büyük cehalettir.Onları uyarmakta Din görevlilerimize düşer.

Toplumlar ya eğitimle ya da baskı ile ayakta kalırlar.Baskı yapan iktidarlar bir süre vaziyeti idare eder.Eğitimin sonucu hemen alınmaz otuz yıl elli yıl sonra meyvelerini vermeye başlar.

Bu Ülkede eğitimin durumu içler acısı..Okullar suçlu üretir mi?Bu ülkede üretiyor.Gezide gördük,sol örgütlerin Ünüversitelerde yaptıkları ortada..Onun için dindardan bu ülkeye zarar gelmedi ama ünüversitelilerden geldi demiştim.Fetöde çıktı ama istisnalar kaideyi bozmaz..

Bu sonuçtan sonra diyorum ki bu tarihten sonra eğer Devlet yetkililerimiz tedbir almaz iseler bolca Adalet sarayları Emniyet Saraylari ve Mahpus Saraylari yapalım.İlerde inanın bize çok lazım olacak..

Allah cc. hayırlısını versin ama ben umudumu yitirdim.Toplumsal buhran yaşıyoruz.Aile kurumu çatırdıyor.
Devletimiz olana bitene göz yumuyor ya da görmezden geliyor.Allah cc. bu asil millete yardım etsin.İnanın durum çok vahim..

Toplumlar ya Din korkusu ile ya da hukukla kanunla bir arada tutulurlar.Baskıcı rejimler eninde sonunda yıkılmaya mahkumdur.Hikmetin başı Dindir Allah korkusu ile ahireti düşünerek kötülüklerden elini yağını çekmektir.


25.02.2025//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

1.0

100% (1)

Zina yeniden suç sayılsın-toplum cinnet geçiriyor!! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Zina yeniden suç sayılsın-toplum cinnet geçiriyor!! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ZİNA YENİDEN SUÇ SAYILSIN-TOPLUM CİNNET GEÇİRİYOR!! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Türk doğan
Türk doğan, @turkdogan
1.3.2025 03:32:49
Hayırlı geceler hocam, Günümüzde özellikle şark toplumlarının en az yaptığı eylem; OKU diyen İlâhi emrin hilafına OKUMAMAKTIR. Bu manevi bir hastalık olup, sonucu cehalettir. Bu hastalık Türk Milletinin de meselesidir. Çoğu yazınızdaki fikirlerinize katıldığım gibi, ZİNA YENİDEN SUÇ SAYILSIN başlıklı yazınızın muhtevasına da katılıyorum. Ancak diğer yazılarınızda olduğu gibi, bu yazınız da çok uzun olmuş. Siz yazılarınızı ne kadar özenle yazarsanız yazın, (yukarda belirttiğim içtimai hastalık sebebiyle) özellikle cep telefonundan hepsini okumak pek mümkün görünmüyor. Lütfen kısa yazmayı deneyiniz. Ramazan-ı Şerif ayı, Türk Milletinin, İslam Aleminin, İnsanlığın düştüğü ruhi bataklıktan çıkmasına vesile olur inşallah...
SAFRANBOLU-01.03.2025
YAŞAR ÖZKAN 💐💐💐
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL