0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
496
Okunma
ÖZGELİŞİM VE ZOR DEĞİŞİM
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
Bugünlerde yaşadıklarım bana gene hayat boyu unutamayacağım dersler verdi. Ve insanların iki yüzlü olmakta ne kadar usta olduklarını öğretti. Bunları sana yazmaya karar verdim. Çünkü beni en iyi anlayacak olan gene özgelişim ve değişimin önemini anlayan sensin. Bunun için senle bir çay bahçesinde oturarak sohbet eder, konuşurduk ama “söz uçar yazı kalır” misali sözler kalıcı olmazdı. En iyisi her zaman yaptığımız gibi mektuplar... Bu mektupları ben yazarken sen okurken sanki yanımızda Ömer Efendi kurabiyeleri varmış da sohbet ediyormuş gibi düşün.
Sevgili dostum,
Mektuplar ki, edebiyatımızda önemli yeri var. Gazeteleri okudukça, gazetelerin kitap eklerine baktıkça, onyıllar veya yüzyıllar sonra bile insanların sevdiğine yazdığı aşk mektupları, dostluk mektupları ortaya çıkarak, gelecek nesiller okusun diye kitap oluyor. Okuyanlar hem tarih öğreniyor hem de edebiyatın güzelliklerini görüyor bu tarihten gelen mektuplarda. Okuyan var ki ,yayınevleri de kitap olarak yayınlıyor. Biz yeter ki yazalım, sen okumazsan da okuyan olur. Olur mu sahi?
Sevgili dostum,
Birine bakıyorsun 20 yıldır aynı mekanlarda çalıştığın insan, belki de yüzlerce defa sana “sevmediğin hareketi yapmayacağına dair söz vermiş” ama sözünü ya 10 gün tutmuş ya da 1 ay gene aynı tas aynı hamam devam etmiş. Düşündüm de, O’nun değişmemekte ettiği inadı, değişmek için gösterse , bu çaba belki de hem kendine, hem çocuklarına ve gelecek nesillere ışık olacak ama nerede o idrak nerede o anlayış ve izan ? İnsan istemeyince ve gayret de etmeyince işte değişemiyor.
Sevgili dostum,
Bir başka konuda bizler okudukça , gözlem yaptıkça ve geliştiğimizi iliklerimize , hücrelerimizin her zerresine kadar hissederek sık sık “hayat zor değil hayatı biz zorlaştırıyoruz.” Dememize rağmen çevremizin bunu fark etmemesi. Gerçekten de şaşılacak şey. Demek ki gelişime inanmayınca insan hem kendini geliştiremiyor hem de çevresinde gelişen insanların farkına varamıyor. Ya da her şeyi maddede gören insan gelişmeyi maddi zenginlikte zannediyor. Ya da kendine benzetemediği insnaların değişmediğini zannediyor çevremiz. Onlara benzesek “değiştin” diyecekler galiba.
Sevgili dostum, güzel kardeşim,
Biz daha çok okumamız gerektiğine inanarak zamanı naısl değerlendirebiliriz? diye düşünürken, insanların okuyanla alay etmesi ve zamanı nasıl harcarız diye düşünmesi bu zamanı harcarken bunu da hizmet olarak görmesi ne kadar düşündürücü şey.Boşa geçen zamanı hizmet görmek çok garip gerçekten.
Sevgili dostum,
Karını zararını iyi bilmeyen ve zaman planlaması yapmayan, “zamanımı nasıl daha verimli yapabilirim” diye düşünmeyen insan bence bedeni büyümüş ama aklı ve ruhu halen 5 yaşındaki çocuk kadar kalmış demektir. Büyüyemeyen insan da tabii ki çocuklarını sağlıklı büyütemez. Belki meslek sahibi olacaklar ama yetişkin çocuk olarak daha gelişmemiş yetişkin çocuklar yetiştirecekler . Dil bilen meslek sahibi olan ama bilgi ve şahsiyet sahibi olamayan nesiller.Büyüklere otobüste yer vermeyen ve “ Onlar benim yanıma gelsin “diyerek herkesin kendi yanına gelmesini bekleyen nesiller yetişecek galiba böyle giderse, gelecek nesillere de sanırım onlardan sonra gelecek nesiller daha kaba davranacaklar. Dünyanın kaderi mi ne bu ?
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
“Kimse okumuyor her şey telefonda” derken sanki kimsenin bilmediği ama sadece kendilerinin bildiği bir şeyi tespit ediyor gibi davranan insanlar ne yazık ki” çocuklarımıza kitap okuma sevgisini nasıl kazandırabiliriz ? kitap okumayı seven insanlar ile çocuklarımızı nasıl bir araya getirerek birbirlerinden etkileşimi sağlayabiliriz?” sorusunu sorana rastlamadım. Herkes sorunu anlatıyor ama kimse çözümü aramıyor çünkü çözümü bilmiyor ve bilene de “sus” diyorlar. Gerçekleri duymak ne yazık ki böyle konuşanların işine gelmiyor işte.
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
Gelecek nesiller her şeyi hediye beklerken , akıl vermeyi de çok seviyorlar. Ama akıl verdikleri insanlara maddi manevi destek olacak şeylerde yapmıyorlar. Yazara akıl veriyorlar ama O’nun eserinin başka kişilere ulaşması için çaba harcamıyorlar. Yok bu sadece gençlerde değiil yaşlı insanlarda daha çok galiba.
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
“Kimse okumuyor” dememize rağmen gene de kitap basım sayıları her sene az da olsa artarak devam ediyor. Bu da “kimse okumuyor” yalanına en güzel cevap. Kütüphanelerin ödünç kitap verme sayıları da artıyor buna paralel olarak. “Kimse okumuyor” sanırım kitap okumayı sevmeyenlerin züğürt tesellisi konuşması gibi bir şey. Resmi verileri bilmeden havadan konuşmak da bizim toplumumuzun hobisi galiba. Böyle söyleyenlere inat bizlerde okuyacağız ve okumayı sevdirmek için gelecek nesillere çabamız artarak devam edecek. Yaşasın gelişim, Yaşasın okumak.
Sevgili gelişim sevdalısı dostum,
Konumak güzel ama konuşmaların da ayakları yere basmalı. Havadan konuşmak yanlış bilgi sunmak sonuçta söyleyene olduğu kadar kamuoyunu yanlış bilgilendirmek de gençlerin umudunu kırmaya yönelik olduğundan daha tehlikeli bence. “Ya hayır konuş ya sus” sözü ne kadar güzel bende derim ki “ya istatistiklari iyi bilerek konuş ya da sus da bileni dinle anla, alay etme” Ne dersiniz ?
Sevgili dostum,
Bu mektubu okuyan çok insan bu yazdıklarımıza inanmasa da yaşanılan istatistikler böyle söylüyor. Bu haberleri okurken de bu mektubu yazarken de gelecek nesiller daha çok okuyacak daha çok gerçekçi olacağına dair ümitlerimiz artarak devam ediyor.
Sevgili dostum,
Kimi dinleyeceğimiz, kimle muhatap olacağımız zadece bugünlerde yaşantımzıın kalitesini belirlemekte kalmıyor, gelecekte nasıl bir hayat yaşayacağımız ve hayat kalitemizi de belirliyor. O yüzden konuştuğumuz insanlara da sözlere de dikkat etmenin önemini daha iyi anlıyorum okudukça gözlem yaptıkça..
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
“Değişmeyen tek şey değişimdir” demiş büyüklerimiz. Değişime , gelişmeye bazıları devam eder her zaman, ama bu değişime inanan insan sayısı ne kadar çok olur ve gayret eden de ondan daha çok olursa gelişim hızlı olacaktır. İnsan öyle bir zaman gelir ki “ben nereden nereye gelmişim , iyi ki çaba harcamışım “diyecektir.
Bu mektubu yazarken, Sana yazmak kadar, kendime de yazdığımı, yazarken “kendine geldin” diye bir hissi kendime aşıladığımı görüyorum. Ne kadar güzel şey özgelişim, ve başkalarına da özgelişimi aşılamak ve mektuplarla yazmak. Sen de hissediyorsun ha. İnkar etme dostum.