0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
270
Okunma
Temmuz güneşinin kavurduğu öğle saatlerinde camlar ardına kadar açıktı. Hafif bir rüzgâr tülleri kaldırıyor, odanın içinde usulca dalgalandırıyordu. Dışarıdan gelen kuş sesleri kulağıma tanıdık geldi, ama birkaç saniye sonra fark ettim—bu bildiğimiz cıvıltılardan değildi. Bir çığlıktı bu. Bir yardım çağrısı.
Hızla pencereye koştum. Gözlerim gökyüzünü tararken, hareket eden bir gölge yakaladım. Bir karga, pençelerinin arasında küçük bir kuş taşıyordu. Minik bedeni çırpınıyor, sesi giderek kesikleşiyordu. İçimde ani bir refleks belirdi, sanki üçüncü kattan aşağı atlayıp onu kurtarabilirmişim gibi. Ama bir saniye sonra mantığım devreye girdi. Koşarak merdivenlerden indim.
Mısır tarlasına vardığımda, kuru otlar bacaklarıma takılıyordu. Ama umursamadım. Karga beni fark edince bir an tereddüt etti, sonra kuşu bırakarak uzaklaştı. Minik beden toprağa düştü. Hemen avuçlarıma aldım.
Tüyleri yumuşacıktı, ama nefesi düzensizdi. Küçücük kalbi parmaklarımın arasında hızla atıyordu, sanki bir şeyden kaçmaya çalışır gibi. Göğsüme bastırdım onu, sakinleşmesini umarak başını okşadım. Ama çok geçmeden bir şey fark ettim.
Tüylerinin arasından pireler çıkmaya başlamıştı.
Bu sahneyi daha önce görmüştüm. Yıllar önce, hasta kedim ölmeden hemen önce, onun da tüyleri arasındaki pireler birer birer vücudunu terk etmeye başlamıştı. Şimdi aynı şey oluyordu.
Ama yine de içimde bir umut vardı.
Hızla yukarı çıktım, bir kaba soğuk su doldurdum ve kuşu suya daldırdım. Serinlik belki ona biraz güç verir diye düşündüm. Birkaç saniyeliğine gerçekten de öyle oldu. Kanatlarını hafifçe çırptı, hatta biraz hareketlenir gibi oldu. Belki kurtulabilirdi.
Balkona çıkardım, güneşin altına yerleştirdim. Karton bir kutunun içine koydum. Nefesi daha düzenli hale geldi, gözleri etrafı izler gibiydi. Ama o ışık yavaş yavaş solmaya başladı.
Birkaç dakika sonra gözleri ağırlaştı. Gözlerinin ışığı saniye saniye soldu, göz kapakları yarım kapandı ve öldü.
5.0
100% (1)