0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
347
Okunma

Mevsimler mi değişti yoksa zaman mı?
Zaman değişmez, eskimez öyle ki canlı cansız onun içinde varlık gösterir ve anlam kazanır; değişen ne zaman ne de mekân, sadece insan.
Doğanın kanunu gereği insan da diğer canlılar gibi doğar, yaşar ve zamanı gelince göçüp gider.
Zamanın akışını ne geriye ne de ileriye alabiliriz. Anlık yaşantılarımız, acı tatlı anılarımız ile yaşlanırken umutlarımızla yaşamayı sürdürürüz.
Ne geçmişe saplanıp kalmalı ne de gelecekten çok şey beklemeliyiz.
Misyonumuzu bitirmemek için özümüzü yitirmemeliyiz. Bizi biz yapan ve bizi tanımlatan etik, manevî ve ahlakî değerlerimizdir.
Tüm değerlerimiz bağlamında kendimizi madden ve manen güçlü kılmalıyız.
Ailemize, ulusumuza ve insanlığa saygı, güven, iyimserlik ve hoşgörü ile yaklaşarak olumlu katkılarımızı esirgememeliyiz.
İnsanların başta bencillik, kıskançlık olmak üzere kısır döngüye tutsak olmamaları gerekir.
Aşağılık duygusuna ve yansımalarına hiçbir zaman kapılmamak için kendimize yetelim, varla yetinelim ve ille haddimizi bilelim.
Mekân, dünyadır hepimiz için. Dünya kurulduğundan beri onu yormakta, yıpratmaktayız.
Tüm canlı ve cansızları barındıran dünyamızın dili olsaydı özellikle biz insanlardan neler çektiğini ve ne sıkıntılara katlandığını anlatırdı!
Eskiden dört mevsim vardı; ilkbahar, yaz, sonbahar, kış.
Zamanımızda henüz adlandırılmamış belki bir o kadar daha mevsim vardır, diye düşünüyorum zira çok farklı iklim koşullarını yaşıyoruz.
Her şeye karşın zamanın, mekânın ille yaşamamızın kıymetini bilelim!
Yaradan’ın bizlere kutsal emaneti olan akıl, beden ve ruh sağlığımızı mutlak koruyalım çünkü sağlıklı olduğumuz sürece muhkem yapımızı güçlendirebiliriz.
Maddî manevî, olumlu olumsuz her şey insanlar içindir; ne güzel!
25.01.2025