Günümüz dünyasında birçok insan, hayatın anlamını maddi başarılarla ölçmeye çalışıyor. Daha büyük bir ev, daha iyi bir araba veya prestijli bir iş sahibi olmanın mutluluğu getireceğine inanıyoruz. Ancak gerçek mutluluğun kaynağının, sahip olduklarımızdan çok, sevdiklerimizle kurduğumuz derin ilişkilerde ve paylaştığımız anlarda saklı olduğunu zamanla öğreniyoruz.

Bir zamanlar büyük bir servete sahip olan bir adam, kariyerinde önemli başarılara imza atmıştı. Dışarıdan bakıldığında her şey mükemmel görünüyordu; lüks evleri, pahalı arabaları ve konforlu bir yaşamı vardı. Ancak içindeki boşluk giderek büyüyordu. Ne kadar varlıklı olursa olsun, bu zenginlik ona aradığı huzuru vermiyordu.

Bir gün, eski bir dostuyla karşılaştı. Bu dost, mütevazı bir hayat sürüyor, ailesi ve sevdikleriyle kaliteli zaman geçirmeyi önceliklendiriyordu. Sohbetleri sırasında dostu, “Gerçek mutluluk, sahip olduklarınla değil, sevdiklerinle paylaştığın anlarla gelir,” dedi. Bu sözler, adamın zihninde derin bir iz bıraktı. Yıllardır sahip olduğu her şeyi artırmak için çaba sarf etmişti ama sevdikleriyle geçirdiği zamanı bir türlü değerlendirememişti.

Bir süre sonra, annesi ağır bir hastalığa yakalandı. Onu ziyarete gittiğinde, yorgun bakışlarında hayatın geçici olduğunu fark etti. Annesi ona, “Oğlum, bu dünyada sahip olduğun şeyler geçici. Gerçek mutluluk, sevdiklerinle paylaştıklarınla gelir. Para her şeyi satın alabilir ama sevdiklerinle geçirdiğin zamanın yerini hiçbir şey tutamaz,” dedi. Bu sözler, adamın içinde derin bir farkındalık yarattı. Maddi zenginliklerin gerçek bir anlam taşımadığını, sevdikleriyle paylaştığı anların hayatının en büyük hediyesi olduğunu kavradı.

Bundan sonra hayatında yeni bir sayfa açmaya karar verdi. Artık iş hayatındaki başarıların peşinden koşmak yerine, ailesiyle daha fazla vakit geçirmeye odaklandı. Çocuklarıyla oyunlar oynamaya, eşiyle derin sohbetler yapmaya başladı. Her akşam yemeği, onun için yaşamın en anlamlı anları haline geldi. İçindeki boşluk, sevdikleriyle geçirdiği zamanla dolmaya başladı.

Bir gün, çocuklarının kahkahalarını duyduğunda, gerçek mutluluğun nerede olduğunu anladı. Maddi başarıların değil, sevgi dolu anların onun için en değerli şeyler olduğunu fark etti. Artık hayatının merkezinde sahip olduğu servet değil, sevdikleriyle kurduğu bağlar vardı.

Zaman geçtikçe, hayatının en değerli şeylerinin parayla ölçülemeyeceğini kavradı. Geride bıraktığımız en önemli miras, maddi başarılarımız değil, sevdiklerimizle paylaştığımız anlamlı anılar ve onların kalplerinde bıraktığımız izlerdir. Maddi zenginlik geçicidir, ama sevgi dolu anılar kalıcıdır.

Bir sabah, çocuklarının odasından gelen gülüşmeleri duydu. Yanında ona sevgiyle bakan eşini görünce, hayatın gerçek değerini bir kez daha anladı. Maddiyatın ötesinde, hayatın en büyük zenginliğinin sevgi ve paylaşım olduğunu bir kez daha hatırladı.

Sonuç olarak, gerçek zenginlik maddi başarılarla değil; sevdiklerimizle kurduğumuz derin ilişkilerde ve onlarla paylaştığımız anlarda gizlidir. Para ve varlıklar geçici olsa da, kalbimize işleyen ve hayatımıza anlam katan ilişkiler sonsuza kadar bizimle kalır.

Aile danışmanı
Selda İyiekmekci (Erdoğan)