6
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
572
Okunma


Ey Büyük Atatürk!..
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun." diyerek sokakları, ilçeleri, illeri inletir; boğazlarımızı yırtar fakat yüreğimizde bir gurur, damarlarımızda bir cesaret ateşiyle girerdik sınıflara daha küçükken.
Okumayı, yazmayı bilmeyen bizler; senin emanet bıraktığın eserin, gurur ve cesaret veren gücünü ta o zaman hissetmiştik Ata’m.
Ki şimdi kurduğun Cumhuriyetin yüzüncü yılına beş gün sonra girip coşkuyla kutlayacağız. Ne sağlam temel atmışsın Atam... Hiç bir şey yıkamadı yıkamayacak Rabbimin izniyle...
Tüm toplumunun sosyal yapısında, bütün diğerleri için olduğu gibi, insanların tavır ve hareketlerini, davranışlarını, birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen sosyal normlar vardır: Örfler, adetler, gelenekler, muaşeret kuralları, din kuralları ve hukuk kuralları gibi.
Atatürk’ün, müteaddit kereler açıkladığı gibi Türk milletinin fertlerini birbirlerine bağlayan temel unsur kültürdür. Bin küsur yıl önce akın halinde Anadolu’ya gelen Türk boyları, kabileleri kültürlerini de getirmişler ve Anadolu ve Rumeli’de yaşamakta olan diğer halklarla da bütünleşerek getirdikleri kültürün içeriğini, yani yaşam biçimlerini geliştirmişlerdir. Burada kültürden bilimsel anlamda, kavramın içeriğini oluşturan bütün unsurları kastediyoruz.
Biz kastediyoruz da kültürün bilimsel anlamını, biri çıkıyor bu konuda haddini bilmeden diyor ki; "Bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" demek lüksünü kendinde buluyor. Senin gücün Cumhuriyete yetmez ama Cumhuriyetin gücü seni ezer geçer...
Kültür insanların ilişkilerini belirleyen temel araçtır. İnsanlar arasındaki iletişimi sağlayan sembollerden oluşmuş sistem ise dildir. Türk milletinin dili Türkçe’ dir. Tüm kültürün ortakları, iştirakleri olmakla beraber, Türk milleti içinde alt etnik gruplar ve bunların kendilerine özgü dilleri de vardır. Ancak dil sadece kültürün en önemli unsurunu teşkil etmekle kalmamakta ve fakat aynı zamanda millî birliğin temel aracını da oluşturmaktadır. Bu itibarla Türk dili üzerinde hassasiyet gösterilirken bir yandan da millî birlik güçlendirilmiş olur. Bu sebeple devlet bütün vatandaşlarına Türkçe ‘yi öğretmek yüküm ve mecburiyeti altındadır.
Bazen en uzak halk kendimizinkidir bize. Okyanus aşırı bir memlekettir bazen Türkiye.
Bu toprağın yeniden bizim toprağımız olmasını istiyorsak eğer yeniden birleştirmemiz gerekiyor tepelerimizin hikâyelerini.
Söküldüğümüz yerlerden, çilemizi çözüp çözüp yeniden örmemiz gerekiyor kendimizi. Yoksulluğun vahşetiyle sertleşen hikâyeleriyle neresinde bıraktıysak o sahneye dönüp yeniden takip etmemiz gerekiyor film şeridini.
Korkup gözümüzü kapattığımız sahnelere dönüp bu kez gözlerimizi dört açıp bakmamız gerekiyor.
Beni övme sözlerini bırakınız gelecek için neler yapacağız onları söyleyiniz... M. Kemal Atatürk...
Gazi, bu sözünde de ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Galiba bizler 10 Kasım 1938’den bu yana sadece kendisini ve erişilmez karakterini övdük. Oysa geleceğe dair kendisinden hiç mi hiç nasiplenmedik...
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözün hiç unutulmayacak Atam…
Ve demiştin ki bizlere bir söyleminde: Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN TÜRK’ÜN NE OLDUĞUNU BİLMEYENLERE, UNUTANLARA VE ONU YOK SAYMAYA KALKANLARA EN GÜZEL CEVABI VERDİĞİNİ HATIRLATALIM.
"Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik (en aşağı) bir TÜRK beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; TÜRK oldu. TÜRK budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. "
“Biz her şeyi gençliğe bırakacağız. Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.” demiştin Ata’m.
Bizler ve geleceğimizin teminatı gençler unutmayın ki:
Atatürk gençliğe hitabenin başlangıcında Türk gençliğine seslenerek kendi ve devletinin varlığı için ilk ve en önemli görevinin ülkesinin bağımsızlığını korumak ve bunun için sonsuza dek savaşması gerektiğini söylüyor.
Kendi varlığının ve gelecek nesillerin devamı için en önemli görev budur. Bu görev yaşatmamız gereken en önemli hazinemizdir. Gelecekte yurt içinde ve yurt dışında bu düşünceyi zedelemeye çalışan ve Türk devletinin temel direği olan bu düşünceyi yok etmek isteyecek birçok güç ortaya çıkacaktır. Ne şekilde olursa olsun böyle kötülüklerle karşılaşlaşınca bunun farkına varmak, buna karşı bağımsızlığı ve cumhuriyeti korumak için bulunduğun durumu düşünmeyecek ve bu uğurda her an savaşacakmış gibi hazır olacaksın. Ne kadar ortam kötü olursa olsun insanlar buna inanmasa da sen tek amaç uğruna savaşmaya devam edeceksin.
Karşındaki düşmanlar ne kadar güçlü olursa olsun ülkenin her bir yanı işgal altında olursa olsun hatta devleti yönetenler kendi çıkarları derdine düşmüş dış güçlerin ülkeni işgal etmesine göz yumuyor olabilirler. Aynı zamanda bu kişiler hainlik içinde bulunabilirler. Millet yoksulluk ve yokluk içinde, toplum bilinçsiz halde kendi derdine düşmüş olabilir. Her ne durumda olursa olsun senin aklında ve kalbinde tek bir şey olmalı. Oda devletin bağımsızlığı ve cumhuriyetidir. Bağımsızlığı ve cumhuriyeti korumak için nefes aldığın sürece her ne olursa olsun savaşmalı ve insanlarına bu bilinci aşılamalısın.
Bunları yapmak için sana ihtiyaç olan tek şey damarlarındaki asil kandır.
Bir Türk genci o emsalsiz tarihini iyi bilmeli ve Türk Milletinin vermiş olduğu savaşlardan kendine ders çıkarmalıdır. Türk milleti hiçbir zaman bir ülkeye bağımlı yaşamadı ve yaşamayacaktır.
Şimdi dönüp biz yaş almışlara soruyorum?..
ATATÜRK bize bıraktı da, biz bizden sonraya ne bırakacağız?..
Şimdiden çok teşekkür ederim yorumlarınıza ve de düşünce birlikteliğinize dostlarım…
Mutluyum... Ne den mi?... Vatan için siz gibi güzel insanların yüreklerin benimle aynı duygu ile çarpmasına. Sağ olun, var olun. Hep buradayız, burada kalacağız çünkü bu vatan bizim. Biz bedava almadık bu toprakları, bedeli canla bile ödenemez. Çünkü zamanında çok kan verdik, çok can verdik ki hala veriyoruz... Ancak can alırız el uzatan olursa... Ve biline ki analarımız bizi ihanet için doğurmadı... Devam, devam mücadeleye devam. Bıkmadan, yorulmadan, son nefesi verirken bile...
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın... Bir gün bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
Ömer Sabri KURŞUN