Güneşin doğuşu güne başlamanın ayak sesleridir…
Batan Güneş nasıl ki yaşananları alır götürür,
doğan Güneşte kucağında yeni umutlarla gelir…
Her sabah
dünya yeniden kurulur, her sabah şartlar yeniden oluşur, her yeni gün umutları yeniden getirir…
Biz ömrümüzü tüketirken,
doğan bir gün daha bitiyor saatin tik takları altında saklanmış
zamanın içinde… Bak... durma hadi bak… Bak ki saatin akrebi yelkovanı gökkuşağı olsun başına...
Bulutları tut ki hayallerin ve sevinçlerin gökyüzüne ulaşsın. Gülümse ki
gülücüklerin en açılmaz kapıları bile sonuna kadar açsın…
Öyle bir
sevgiyle sarıl ki hayata, yüreğin
sevgiyle,
aşkla, huzurla, sevinçle dolsun…
Bu günde bitecek, akşam olacak yine... Yarın sabah olacak ve dün bugüne geçmiş olacak. Bir sonra ki gün yani yarına da, dün olacak. Kimler görecek bu günün sonunu, yarın kimler için bu gün "geçmiş" olacak bilmiyoruz…
Ama bu nedenle yüreğimizde küflendirmeyelim umutlarımızın
güneşini, tan yeri gibi ve denize yansıyan ışık gibi, içimizdeki yakamozların pırıltısını yüreğimizde hissedelim.
Bence istemek yeterli hissetmeyi… Ruhumuzun pencerelerini açmalı ve fırsat tanımalıyız, nesnelerin müziğinin içeri girmesine, sevecenlik anlarının içeri girmesine izin verelim ve dışsal müzik değil, içten hissederek ve hayatın güzel olduğunu, yüreğimizde ısıttığımız bütün güzellikleri artırmak için umutlarımızı yeşertmek için uyandıralım yüreğimizde ki
güneşi…
Zor
zamanlardayız… Dünyada yeteri kadar kötülük var… Ama şu
sevgi var ya
sevgi… Adeta karanlığın içinde bir ışık gibi parlıyor… Ve yakalayın o ışıgı
dostlarım…
Hüzünlerimizle, gözyaşlarımızla
güneşimizin ışınlarını ıslatmayalım, kara
bulutlarla boğmayalım, akşama ufukta batacak olan yüreğimizde
doğan
güneşi.
O
güneşin soğumasına izin vermeyelim. Hüzünlü bir
güneş,
yağmur yerine gözyaşlarıyla çevrili bir
güneş, olanca gücünü ve yeteneğini keşfetmemiş bir
güneş, tüm anlarımızı henüz güzelleştirmemiş bir
güneş.
Ve keşfedelim
güneşimizi, aydınlatalım görsün tüm insanlar içimizdeki
güneşimizin gücünü yeteneğini, güzelliğini. Aç ruhunun pencerelerini ve fırsat ver nesnelerini müziğinin içeri girmesine, sevecenlik anlarının şiirinin içeri girmesine…
Tıpkı şiir gibidir Güneş; nasıl ki her şiir ayrı bir gün doğumu, her gün batımı ayrı bir şiir ise Güneşin doğuşu ve batışı işte böyledir..
Güneşi örnek al kendine korkma batmaktan, korkma tekrar doğmaktan…
Haydi, bir kere daha bakın ufka yolculuk yapan bu günün Güneşine, inan
doğacaktır yeniden
gece boyu yüreğinizde… Bakın ona, heybesini sizden aldığı günle doldurmuş yavaş yavaş gidiyor sizin kaybettiğiniz
zamanın içinden… Zamanı boşa harcama, miras değil o sana, sana verilmiş bir ödül. Onu gıybetle, hasetle harcama,
sevgi,
dostluk ve arkadaşlık için harca… Vatanın için harca… Güzellikler üreterek harca…
Her şey unutuluyor. Bir gün batımı, bir gün doğumu, hayat dediğin… Bugün nefes, yarın toprak.
Eğer izin verirseniz insanlar da gün batımı kadar harika olabilir. Ben
güneşin batışını izlerken kendi kendime ‘Şu sağ köşedeki turunculuğu azaltalım’ demiyorum.
Gözlerimin önünde serilişini hayranlıkla izlemekle yetiniyorum…
Çünkü ben: Toros dağları kokarım ben, Çukurova’dan yollanan... Karadeniz’de hırçınca soluklanan… Marmara’dan dinlenen… Ege’den başlayıp Akdeniz’e el verip
sevdalanan… Bir
sevdadır Ege’nin
mavi yeşil koynuna düşen yüreğim, bir martının kanat çırpınışları gibi.
Yılların yaprak misali döküldüğü,
sevginin eridiği, insanın öz değerini yitirdiği şu âlemde,
dostluğunu kaybetmemiş nadide insanlara,
dostlarıma,
sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin
dostluklarla pekişeceği,
gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği,
barışla, sağlıkla,
sevgiyle, sevdiklerinizle, nice mutlu anları,
sevgiyi ve sevilmeyi, dolu dolu geçireceğiniz bir Pazar gününüz olsun… Sıcacık
gönüllerinize pırıl pırıl yeni bir gün diliyorum siz
dostlarıma...
Mutlu olun, sağlıklı olun,
sevgiyle kalın her an, gününüz gönlünüzce, sevdiklerinizle olsun…
Biline ki bir kısım gaflete düşenlerce: Bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Sevin ki doya doya… Sevgi dolu güzel bir gün olsun…
Gününüz aydın, geleceğiniz umut,
sevgi ve hoşgörüden geçsin… Gönül soframdan
gönül sofranıza
muhabbet olsun... Gönül soframdan
gönül sofranıza
muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem
sevgiyle, hep
dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
Ömer Sabri KURŞUN