Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamın zamanında ahlaksızlık, zulüm, adaletsizlik, cahillik çok yaygındı. Ancak edebiyat da çok ilerlemişlerdi. Belagat, yani gereken en uygun yerde, hakikatli güzel söz söyleme sanatı ve düşüncelerini en güzel bir şekilde konuşarak ifade etme sanatını çok iyi kullanıyorlardı.

O devirde çok başarılı şairler bulunmaktaydı. Şairler belagatli bir şekilde yazdıkları şiirleri halka arz ederler ve ayrıca bunlardan uygun görülenler Kâbe’nin duvarına asılırdı.

Ayrıca kâhinlik çok yaygındı. Henüz cinler aracılığı ile gaipten haber verme hadisesine Allah tarafından bir yasaklama getirilmediği için kâhinler cinler vasıtasıyla hırsızladıkları haberleri insanlara bildirirlerdi. Bu açıdan kâhinler geçmişte yaşanılan bazı hadiseleri ve gelecekte olacak bazı olayları bildirmeleri söz konusu olabiliyordu.

Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam böyle bir vaziyette irhasat ve mucizeleriyle bütün bunları etkisiz hale getirmiştir. O devirde geçerli olan ve yapanlara bir çeşit üstünlük sağlayan yukarıda ifade ettiğimiz her şeyi geçersiz hale getirmiştir.

Böylece Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam okuma yazması olmayan bir kişi olarak, kendisine indirilen kâinatın rehberi olan Kur’an-ı Kerim ile onlara meydan okumuştur. Kur’an karşısında edebiyatçıların, şairlerin onca sanatlı, belagatlı sözleri, şiirleri okumayı-yazmayı yeni öğrenen çocukların yazıları ve sözleri gibi kalmıştır. Ayrıca içlerinden inanmadığı halde insaflı olanları Kur’an’ın belagatı karşısında secdeye kapanmaktan kendini alamamıştır.

O devirde şairlerin altınla yazılan en güzel şiirleri iftihar vesilesi olarak Kâbe duvarlarına asılıyordu. Kâbe duvarlarında asılı olan “Muallâkat-ı Seb’a” adı verilen yedi kaside nin Kur’an-ı Kerim karşısında hiçbir edebi değeri kalmayınca aşağıya indirilmiştir.

Ayrıca Peygamber Efendimizin doğumuyla birlikte gaipten haber veren kâhinler ve sihirle meşgul olan şarlatanların önüne set çekilmiş ve cinlerin bilgi hırsızlamasına engel olunduğundan kâhinlik ve gaipten haber verme hadiselerine son verilmiştir.

Böylelikle geçmiş ümmetlerle ilgili yalan ve eksik bilgilerle dolu haberlere ve kâinatta cereyan eden, Yaratıcının sanatını ilan ettiği hadiselere yanlış, bilgiler ile yorum getirilip, açıklanmasına son verilmiştir.

Kur’an’ın bu doğru bilgilerine aklı başında hiç kimse karşı çıkıp, onunla yarışa kalkışamamıştır. Hazret-i Muhammed Aleyhisselatü Vesselamı da akıl sahibi hiçbir kimse yalancılıkla itham edememiş, ancak inanmak istemediklerinde sihirdir demişlerdir.

Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamın, peygamberlik vazifesini aldığı tarihe kadar meydana gelen ve adeta peygamberliğine zemin hazırlayan harika hallere ‘İrhasad’ dendiğini ifade etmiştik. Aslında irhasad Hazret-i Muhammed Aleyhisselatü Vesselamın doğumundan önceki bazı harika olayları da içine almaktadır. Çünkü bu hadiselerin hepsi Peygamber Efendimizin Aleyhisselatü Vesselam ile bağlantılıdır.


Ahmet TULGANER