Kârun zenginliğiyle, asiliğiyle dünyaya nam salmış bir zavallıdır. Kârun, Hz. Musa’nın amcaoğludur. Münafıklık yapıp iman etmiş gibi davranıyordu. Fakat gerçekte paraya, mala mülke iman edenlerdendi. Cenab-ı Hak ona sayısız hazineler sunmuştu. Hazineleri arttıkça şımarıyor ve isyanı da artıyordu. (Kasas,76)

Hz. Musa, Kârun’a Allah’ın ihsan ettiği hazinelerden küçük bir kısmını fakirlere vermesini, bozgunculuk yapmamasını Yaratanın bozguncuları sevmediğini bildirince, Karun zenginliği kendi çabasıyla elde ettiğini, başkalarının bu parada hakkı olmadığını söyledi. (Bakara,77-78)

Zenginlik başını döndürüyordu. Ebedi dünyada kalacak gibi dünya malına tapar olmuştu. Daha önce yaşamış nice imansız zengin insanların nasıl helâk olduklarını aklına bile getirmiyordu. Her zaman olduğu gibi Hz. Musa zamanında da yalnız dünyayı düşünenler, Kârun’un zenginliğine hayran kalıyor, onu bahtiyar sanıyorlardı. (Kasas,79)

Nasıl ki, anne rahmindeki çocuk dünya güzelliklerini bilmez ve bilmediği için ona dünyanın ne kadar güzel olduğu anlatılsa onu ikna etmek mümkün olamaz. Aynı bu örnek gibi, cennetin güzellikleri inanmayanlara ne kadar anlatılsa da onlar dünyaya ait bu sahte güzelliklerden vazgeçip, Ahiret için çalışmak istememektedirler.

Kârun ahirette ebedi cennette yaşamak yerine dünyayı tercih etti. Fakat dünyalar dolusu serveti, hazineleri ona fayda vermedi. Günler geçtikçe ahireti unutup, hepten dünyaya daldı, azgınlığı iyice arttı. Hatta o kadar ileri gitti ki, bir hayat kadını ile anlaşıp Hz. Musa’ya zina yaptığı iftirasında bulunacak kadar alçaldı, adileşti. Fakat kadın, yaptığı kötü işe rağmen Kârun kadar vicdanı kokuşmadığından bu iftirayı yapmayıp, kendisini oyuna getirip, böyle bir iftirada bulunmasını Kârun’un söylediğini ifade edince, gerçekler ortaya çıktı.

Hz. Musa Kârun’un bu iftirasından sonra onun helâk edilmesi için Allah’a dua edince, kısa sürede bela gelip onu buldu. Müthiş bir sarsıntı ile zelzele başladı. Kârun bütün malı, mülkü ve sarayı ile birlikte yerin dibine giriverdi. (Kasas,81)

Günümüzde yapılan birçok kazıya dikkat edilecek olursa, tarihte Karun gibi düşünüp, yaşayan insanların ve toplumların yerin altına nasıl gömüldüklerini ibretle görmekteyiz.



Ahmet TULGANER