Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Gule
Gule

Namlunun Ucunda Tek Başına

Yorum

Namlunun Ucunda Tek Başına

12

Yorum

14

Beğeni

0,0

Puan

1295

Okunma

Okuduğunuz yazı 21.5.2023 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Namlunun Ucunda Tek Başına

Namlunun Ucunda Tek Başına



Ölüm, ölmeden önce sözcüklerin bittiği yerdi.




Tek bir kurşun kalmıştı, 200 mm’lik kök uzunluğu olan Colt Revolver’sında...bu sefer hedefi tutturacaktı, geriye elle tutulur başka bir seçeneği de kalmamıştı zaten. Bu işi bugün bitirmesi gerekiyordu ama her şey kafasında kurup hesapladığı gibi yolunda gitmiyordu işte. Ayağına değen her taş bir engel çıkardığı gibi zaman da giderek daralıyordu ve namlunun ucundaki merminin suyu da iyice ısınmaya başlamıştı. Beynindeki cümleler peşi sıra mermi hızıyla gözünün önünden geçerken; parmaklarının titreyip iyice terlediğini fark etti. Sinek gibi vızıldayıp duran iç sesini susturmak yerine, içinde tepinip duran nal seslerini sadece 16. yüzyıla kadar sürmekle de kalmayıp, ayağına dolanan işi de iyice yokuşa sürürek pusulayı tümden şaşırdı. O zamanda olsaydı bu işi daha kolay ve sancısız çözebileceğine iyiden iyiye kendini inandırdı. Onurunu ve gururunu zedeleyen eskiden kalma bir hesabı tekrar cilalayıp parlatarak; intikam ateşiyle yanıp tutuşan halihazırdaki ezeli düşmanının önüne yem olarak atacak ve rakibi de kendi haysiyetini korumak uğruna düelloya tutuşacaktı. Ölüm böyle durumlarda başka birinin elinden daha caydırıcı ve caziptir her zaman. Eğer yeryüzünde kalmanı gerektiren daha ikna edici bir bahanen yoksa orayı terket ve uzaklaş hemen! Tükenen bir umudu yoktan var etmek cesurların işi, korkakların değil!






Tuzlu terini silmek uğruna; sağ elini cebinde bir haftalık buruşuk vaziyette duran mendili kıskıvrak yakalayıp atağa geçirmek isterken, bozuk paraların şıngırtısıyla aniden irkilip, metal soğukluğun tüylerini havaya kaldırışına hiç aldırmadan, bu süre zarfında yüzünü kırıştıran donuk ifadelerle de adamakıllı sarmalanarak; yol boyu elinden geldiği kadar ve tüm gayretiyle, tıpkı bir hastane koridorunda gözü uyku tutmayan bir refakatçinin gösterebileceği duyarlılık ve şefkãtle onlara eşlik etti beraber. Mutlu bir anısına sıkı sıkıya tutunmak pahasına; yolunda gitmeyen son bir senelik bilançonun kãbus efektleri üzerine çullanıp pul pul dökülünce, sömürge altında yaşamını sürdürmekte olan karınca kolonisi hatıranın da ayyuka çıkıp üstüne yürüyerek sesini yükseltmesine mani olamadı bir türlü. Her şey ne kadar da basitti oysa. Bir insan birkaç ayda rahatlıkla tükenebilir, suyu sıkılabilir, yarın öbür gün donuna kadar beş parasız sokakta bulabilirdi kendini. Hayatı da böyle topu topu cebindeki üç beş kuruş kadardı. Ya hayata tutunup her şeye sıfırdan başlayacak ya da silahı alnının ortasına dayayıp, yüzde doksanı suyla kaplı bu et torbasının, yüzde beşlik hayatta kalma ihtimalini de; en acımasız şekilde, en kestirme yoldan tek bir vuruşla minimuma indirip önünü kesecekti. Bütün bunları düşünürken de ince eleyip sık dokuması gerektiğinin de farkındaydı. Her olasılığı gözden geçirip, en ufak ince ayrıntısına kadar hesaplaması gerekiyordu. Bir milimlik ıskalayış fiyaskoyla sonlanabilir ve iki ayağın zaten ucu ucuna denk getirip, zoraki direttiği bitkisel hayatı iyice kötürüm olabilirdi. Düşüncesi bile korkunçtu, ilk kurşunlar boşalmadan son kez olacakları süzgeçten geçirdi. Önünde üç seçeneği vardı. Ya alnının ortasından, ya şakağından ya da ağzının içinden isabet alacaktı. "En ağrısız ve hızlı nasıl can veririm?" diye sormadan edemedi, evet silahtaki son mermiye güveni tamdı ama eline de güven olur muydu, titretmeden sözünü geçirebilir miydi ona da? Söylemek istediği son bi sözü var mıydı peki? Manuela olsa şimdi gözünü bile kırpmadan "Manapi!" derdi. Hiçbir şey. İdama giderken gözlerini bağlamamayı bunun için istememiş miydi?






Hayatla ölüm arası soğuk savaşı gözünün önünde gidip gelmekteydi hâlâ. Kararsızdı. Bir eli bozuk paralarda bir eli silahın kabzasında; ömrünün, yarı kapalı mapusu andıran seyir defterini tek tek açıp, tozları havaya kaldırarak, hiç de kolay olmayan hedefin yolunu büsbütün şaşırtıp zorlaştırıyordu. Tek kişilik ölüm mangasının bu işi bugün bitirmesi gerekiyordu. Ya kendi celladı ya da kurtarıcısı olacaktı. Bu kararı alması hiç de öyle kolay olmamıştı. Karısının gururunu hiçe sayan sözlerini her gün ivme kazandırıp yaylı ok gibi kalbine doğru fırlatışı, sevgi üzerine kurulmuş evliliğini; kötü günde zora gelince nefrete bulayıp gözden çıkarmaya hevesli oluşunu görünce, sevginin yerinde şimdi yeller estiğini ve hiçliğine baskısı gün geçtikçe ikiye katlanıp çoğalırken, çocukların anne baba arasında ablukada sıkışıp köşeye sinip çekildiklerini ve kendinden soğuduklarını hissedince; bu kararı almanın herkesin hayrına olacağını düşünüyor diğer taraftan da her şeyi ardında bırakıp gitmenin ailesinde açacağı tahribatları ve acıları düşündükçe de vicdanı bir türlü rahat nefes aldırmıyordu.






İçindeki merminin bir yolunu bulup gittiğini hayal ettikçe, ilk müdaheleyi eden doktorun ailesine söyleyeceği acıklı sözler kulağında çınlanır gibi oldu. "Beyin ölümü gerçekleşti ama vücudu beygir gibi halen çalışıyor. Böyle vakalara nadiren denk geliyoruz, oldukça dirayetli sağlam bir yapıya sahip, organları teslim olmak istemiyor ama siz yine de her şeye hazırlıklı olun!". Kafasında kura kura olacakları düşündü, olur da şans eseri kurtulursa ömrünün geri kalanını bir yaşam ünitesine bağlı geçirmek de insana verilebilecek en ağır cezaydı bu hayatta. Bu durumda şakaktan vurmak risk teşkil eden bir eylemdi. Gazete sayfalarından birinde buna örnek bir vakanın yaşandığını duyurup terli avcunun içine delil sunan; kanlı, canlı bir haberin sıcaklığını ensesinde hissetti: "mermi sinüs boşluklarından geçip diğer boşluktan çıkmıştı" diye yazıyordu. Bu üç şıktan birini böylelikle elemiş oldu. Alnından, deyim yerindeyse iki kaşının ortasından vurmak; tıbbi açıdan daha az komplikasyonlara yol açan bir durumdu. Islak mermi vital fonksiyonları kontrol eden omurilik soğanını yani hayat düğümünü tahrip edeceğinden, nişan alır almaz anında ölebilirdi insan. Geriye öbür seçenek kalıyordu, ağzına namluyu doğrultmak. O da profosyenellik gerektiriyordu biraz. Bizim çömez onu da beceremez, eline yüzüne bulaştırırdı kesin. Yanlış hedefi tutturacak olsa Allah muhafaza bu defa da ağzı, burnu dağılır, geri kalan ömrünü banka soyguncuları gibi yüzünde bir peçeyle dolaşmak zorunda kalır, hepten dalga konusu olur insan içine de elini kolunu sallaya sallaya çıkamazdı öyle. Ölmek ne zor işti böyle...İnsan huzurlu bir şekilde dilediği gibi ölemiyecek miydi bu dünyada?





Olacakla öleceğe çare yoktu. İnsan şu hayatta olsa olsa en iyi ya kendi celladı ya da gardiyanı olurdu ama ölmek; ölmeden önce cehennemine bile isteye gönüllü odun taşımak ve bütün delilleri ortadan kaldırmak demekti.


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Namlunun ucunda tek başına Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Namlunun ucunda tek başına yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Namlunun Ucunda Tek Başına yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
aLoNeDarKk
aLoNeDarKk, @alonedarkk
22.5.2023 21:37:39
günün yazısını kutlarım



DistuRbed tarafından 23.5.2023 19:55:12 zamanında düzenlenmiştir.
black_sky
black_sky, @black-sky
22.5.2023 19:51:44
Kesinlikle ilgimi çeken bir yazı oldu. Heyecanla okudum. Hani dedim kahraman bir de vampir olsaydı, sürekli ölüp dirilseydi diye düşünmedim değil. ;)) her gidiş gelişte farklı düşünceler ;)
Gerçi kalem kendini okutuyor ne yazsa. Uzun uzun Notlar düşecektim ama black kısmın başlayınca susmayacak diye korkuyorum. ;)
Tebriklerimi ve sevgilerimi bırakıyorum.
Nevmizan
Nevmizan, @nevmizan
22.5.2023 15:14:27
İşten güçten bunalınca filmlere sararım bazen Gülecan. Tom Hanks'in 'hayata röveşata çeken adam ' filmini hatırlattı yazı bana. Filmin kahramanı silahla intihar etmeye çalışıyordu.
Gergin bir konuyu hafiften yumuşatıp yer yer espri de katman okuyucuya bu karakter yapmaz dedirtiyor. Yani en fazla küsüp bir yerlere kaybolur bir kaç gün.

Minicik bir tavsiyem var. İntihar nedenini bir paragrafta özetlemek yerine yazının tamamına yaysaydın, aralara laf sokar gibi gizleseydin hepimiz o hayırsız ev ahalisine düşman olurduk.
Özet olunca da
-yapma be abi azıcık alınganlık etmişsin gel bi hava alalım ne var yaşamaya küsecek diyesi geliyor insanın.

tebrik ederim, bir gün güzel öykülerin kıymetli bir kitaba dönüşmesi dileğiyle


nevmizan tarafından 22.5.2023 15:14:34 zamanında düzenlenmiştir.
Sedanur
Sedanur, @sedanur
22.5.2023 12:03:40
yaşamdan vazgecme
nefes almaya tahammülsüzlük
mutsuzluga tebelleş olan umutsuz bir çare çıkmazı
intihar fikri ölüme atılan okmu
ölümün ruhtaki kaossa sinyalì
hayati duyguyu düşünceyi hayal gücüyle
degerleri kalbe dikte etmek belkide
çok etkiliydi anlatim
hayal gücü

tebrikler

İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
22.5.2023 11:37:16
Sonuç olarak insan kendini bilmeli eğer bilemiyor ise kasabın bıçağını yalamak kuzuyu kurtarmaz şiir gibi bir yazı anlayana kutluyorum
Sahir Neva
Sahir Neva , @sahirneva
22.5.2023 02:14:54
Merhaba Gule,

İnsan kendi ölümünü deneyimleyemez gerçeğinden hareketle ,
Hakikati asla bilemeyecek olmanın avuntularını hissiyat ve sezilerimizle bastırırken, mantık ve deneyimleri de sezilerimizin avuntusu durumuna düşürmek ya da itelemek insani çırpınışlarımızın kaçınılmaz paradoksu oluyor, olmalı. Avuntunun tatminsizliği ubuntu ile giderilebilir sanırım.

A. Camus yaşamın anlamı hakkında bir yargıya varıp varamamanın temel sorunumuz olduğunu söylerken kendi sınav kağıdını "öleceğimizi bilmek hayatımızı bir şakaya çevirir" cevabıyla noktalamış...

Diğer tarafta her şeyin hesabını bütün bu olanlar bir Fransız'ın şakasıydı diye açıklamak meşhur riziko nedir final sorusunu boş kağıt ile risk budur diye zarflamak gibi olabilir mi?, olabilir.

Anlatını sinematografik bir durum olarak görüyorum bunun için beni bağışlamanı diliyorum zira intiharın ölümle ilişkisinde "ölüm" kelimesinin ancak upuzun bir çığlığın sonunda ki hıçkırık kadar yeri olduğunu düşündüm hep ya da upuzun bir anlatının sonunda ki son yani nokta değil midir ? ölüm . Yukarıda olanlar upuzun bir nokta gibi

İntihar, zarf ile mazrufun tetabuk ettiği son an olup; sonu değil yolculuğu anlatan,
yolcunun azığı olmayıp geride kalanın terekesi veya ironi biçimde failin olumlamasını hiç bir zaman bilemeyeceği anlamlandırılma, kutsanma belki bağışlanma dilenilen son mesajı değil midir?

Yazının sonuna kadar arka planda beni sürekli gıdıklayan bir ayrıntıya takılıp kaldım Düellonun tarihi muhakkak daha eskilerde öyleyse neden ? " içinde tepinip duran nal seslerini 16. yüzyıla kadar sürmekle de yetinmeyip işi iyice yokuşa sürüp pusulayı da tümden şaşırdı"
Hırsızın rastgele girdiği evde gördüğü duvarda asılı tüfek gibi zihnime takıldı. Öyle ki aklıma çocukluğumda izlediğim ne ismi ne de yönetmenini hatırlayamadığım siyah beyaz bir filmi getirdi. Filmde yerel bir mafya, elamanlarıyla iletişimini haftalık yayınlanan bir çizgi roman ile kuruyordu ve çizgi romanın sıkı takipçisi bir çocuk ayrıntılarda takılıyor ve mafyanın tüm ağını çözüyordu :) Çözmek üzereyim seni :P

Cümlenin vakti olsaydı onunla tüm bu sohbetin özünün vize serbestisi veren bir kimlik ediniminden ibaret bir döngü olduğunu ifade etmeye çalışırdım.

Kısa yazabilmek becerim olabilseydi keşke, tebrikler

Çokça sevgilerimle

Etkili Yorum
Tüya
Tüya, @tuya
22.5.2023 01:18:00
Zeke kam vano, dir vo dir vo!

Kendimi bu intihar eylemini taraslayan, daha doğrusu öyküdeki kişinin yerine koymaya çalıştım. Ödüm koptu, Gule.
Öykün bana Pedro Almodovar'ın realizmindeki insan psikololisini düşündürdü, ki, hayranım Pedronun filmlerine.
İşte senin öykünde öyle organik ve gerşekten görselleştirilebilecek türden.

Her şeyden önce dilin nüansları, zenginliği ve metaforların olağanüstülüğü sıradışı.
Bana öyle geliyor ki sen biraz bu alanla -yani tiyatro, film- ilgilisin de. Değilsen de olmalısın; çünkü donanımlısın, yeteneklisin ve hayal gücü ve analiz yetin ile de yatkınsın kardesim. :)

Tabii uzak durulması gereken bir eylem olması dileğimle, diyor ve çok teşekkür ediyorum öykünün verdiği heyecana.

Ve sen hep yaz, olur mu, canım...

Hep sevgilede kal, Gulem.


Yılmaz Süslü
Yılmaz Süslü, @yilmazsuslu
22.5.2023 00:08:38
Güne seçilen yazını kutlamak istedim değerli "Gule".

Normal de hiç yapmadığım bir şeydir ama bu yazının kaynağının sende anlık zihinsel çarpış olduğunu sezdiğimden ki bana yorumunla sabit , benzer teknikle hep durmaksızın şiir yazdığımdan neler hissettiğini yazarken ki düşüncelerini daha iyi anlıyorum.

O açıdan değerli kalemi kutlarım.
İyi geceler...
Alev-i hüzün
Alev-i hüzün, @alev-ihuzun
21.5.2023 21:50:27

Ölümü düşünmek mi ölümü düşlemek mi bilemedim. Yaşarken ölüyoruz her gün belki ölünce yaşarız umudu...
Ölüm kalım git-gelinde şunu düşündüm
aslında hayata en sevdalılarımız bu dünyanın yaşanılasılliğını kaybettiğini gördükleri için gitmek istiyor , kah korkakça kah cesurca...

güzel bir yazı okudum , yüreğine sağlık sevgili Gule...
Jüli d
Jüli d, @juli-d
21.5.2023 21:29:32
10 puan verdi


Soluksuz okudum. Bir şey tetiklemiş seni iyi de olmuş. Bu kadar uzun düşününce bizimki kendini öldüremez.

Seni, özelikle düz yazıda, okumak efsane nerden vurup nerden çıkacağını tahmin etmek imkansız

Selam ve sevgiler Gule
Yılmaz Süslü
Yılmaz Süslü, @yilmazsuslu
21.5.2023 20:56:23
Öylesine akıcı bir yazıydı ki okumanın verdiği güzellik hissini bilemezsin.

Çoğu zaman açmaza düşen insanlara dair bir yazı.

Hayatın dayanılmaz girdaplarında ya ölüm ya da yaşamak cenderesinde kalmış insanın semptomlarını olabildiğince müthiş sergilemişsin.

İçimden keşke kolay ölüm olsa geçmedi de değil.

Çünkü geçmişte ucundan sayısız defa dönmedik hayat denilen zorba sahnede.

İnsan nefesi tıkandığında anlıyor her şeyi.
Ama gücü yetmiyor işte.

Yaşasa ne anlamı var ölse ölmenin.
Ortası yok yani.
Böylesi bir yazının çelişkisinde kalsaydım ve nasıl öleceğimi, silahı hangi teknikle kısa yoldan beni kestirmeden öldüreceğini düşünseydim ben de kararsız kalırdım.

Ya alt çeneden mandibula kemiğinin altından ya da frontal bölge olan alnından tercih ederdim ama çok zor bir tercih de olurdu.

Ya ölmez de komada yarı bilinçli ya da bitkisel hayatta kalırsam.

Ne zor bir çelişki.

Sanki korku romanından alt kesit gibiydi.

Yaşamak da ölmekten daha da beterken ortasını bulamadım.

Başka bir yol olmalıydı belki.

O da başka bir yazı konusu gibi.

Güzel yazın için çok teşekkür ederim.

İyi akşamlar...
Parlain m
Parlain m, @parlain-m
21.5.2023 20:53:59
İnsanın ölümünü hayal etmesi hayallerin en gerçekçesidir diyecektim ki böyle sözlerin tıpkı ölenler gibi çabuk unutulacağını fark ettim.

Gule, dünyadaki toplam kelime sayısı insandan az, bunu bilmek ne işe yarar bilmiyorum. Yalnız kelimelere tutkunluk herhalde kimin yaşamaya devam edeceğini açıklıyor.

Öykülerini seviyorum. Onlar da beni sever umarım.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL