1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
438
Okunma

Merhaba değerli dostlarım: alta yazımın girizgâhında paylaştığım İmam ve Tanrı fıkrası birçoğumuzun bildiği bir fıkradır… Güzel geçmesini dilediğim yeni haftaya bu fıkrayla başlayıp, bazı şeyleri anımsatmak, hatırlatmak istedim. Hatırlamakta ve Anımsamakta yarar var diye düşünüyorum affınıza sığınarak…
İMAM VE TANRI
Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir. Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütün ısrarlara rağmen köyü terk etmeyi reddeder ve Tanrı’nın kendisini koruyacağını söyleyerek camide kalır.
Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareye çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini bütün imam, Tanrı’nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez.
Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı’nın kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez.
Sular iyice yükselir. İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler, durumun kötü olduğunu anlatarak, imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler. İmam helikoptere binmeyi de reddeder. Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür.
Kendisini ahretin kapısında melekler karşılar.
Melek: ’Hoş geldiniz, buyurun...’
İmam: ’Cennete girmek istediğimden emin değilim…’.
Melek: ’Neden?..’
İmam: ’Tanrı’ya biraz kırgınım...’
Melek: ’Ne oldu ki?..’
İmam: ’Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı’nın beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi buradayım...’
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı’nın sesi duyulur.
’Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik.. Kurtarmak için daha ne yapacaktık? Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur..’
Okuduğunuz fıkrayı kadim ve aziz milletimize uyarlayacak olursak, olasılıkla Tanrı o gün geldiğinde yurdum insanına şöyle seslenecektir;
’Ben bu ulusa örnek alsınlar ve onu izlesinler diye Mustafa Kemal’i gönderdim. Musibetlerden kurtuluş yolunu, onun eliyle bunlara göstermeye çalıştım. Ama onlar hâlâ benden medet umuyorlar... Eh ben daha ne yapayım?.. Her kurtuluş için bir Mustafa Kemal gönderemeyeceğime göre her biri bir Mustafa Kemal olmayı öğrenmeliler...’
Ne dersiniz o gün bu gün mü acaba?.. O gün bugünler olabilir mi?.. Başarabilir miyiz?..
Bence başarabiliriz. Yeter ki ‘BENLİK’ urbasını üstümüzden atıp, ‘BİZLİK’ urbasını giymemiz ve Atatürk’ün işaret ettiği yolda omuz omuza yürümemiz yeterli.
Unutma ey bu aziz vatanımın, kadim milleti, korkma diye başlar dünyadaki ilk ve tek İstiklal Marşı… Yıkamazlar, yenemezler Türk’ü, toplasalar da arşı… Bu vatan, istiklal uğruna on beşlik evlatlarını toprağa verenlerindir… Alevi’si, Sünni’si, Laz’ı, Çerkez’i, Boşnak’ı, Kürt’ü daha niceleri evlatlarını şehit verdiler bu toprağa… Değişti Mustafa Kemal’in askerleriyle Çanakkale’de tarihin akışı...
İşte ben bu nedenle ki:
Sen ‘KORKMA’ dediğin günden beri korkmadım ey aziz atam.
Korkmadım!..
Ve korkmuyorum…
Korkmayacağım da…
Sende korkma!..
Peygamber Efendimizin, Mekke’den Medine’ye, yanında sadece Hz. Ebubekir ile Hicret’ini hatırla…
Ebu Cehil’in yanında binlerce insan vardı. Mağaraya sığındıklarında, Ebubekir’in endişelendiğini fark edince “Korkma Ebubekir. Allah bizimledir." deyişini hatırla…
Ben Rabbimin bana emanet verdiği şu bedenim, toprak oluncaya kadar da korkmayacağım…
Düşün bastığın yerlerdeki binlerce kefensiz yatanları…
Çünkü Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak!..
İnadına CUMHURIYET, inadına MUSTAFA KEMAL!..
“Sevdiği insandan ilim, amel veya onun vasıtasıyla onun ötesinde bulunan bir hedefe varmayı elde etmek için değil sadece Allah için sevmektir. Sevginin bu derecesi, derecelerin en yüce, en ince ve en sırlı derecesidir. Bu tür sevgi de mümkündür. Çünkü sevginin çok olmasının alameti şudur: Sevgi, sevgili ile ilgili bulunan her şeye sirayet eder. Uzaktan olsa dahi sevgili ile münasebeti bulunan her şeye geçer. Bu bakımdan şiddetli bir şekilde herhangi bir insanı seven bir kimse, o insanın sevdiklerini de sever. Onun dostlarını dost edinir. Ona hizmet edeni sever. Dostunu öveni de sever. Dostunun rızasına koşanı da sever.”
Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi... Sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, tertemiz, pirüpak, sevin sevilin, hayat temiz kalple sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım...’______Her bir yüreğe uzun sağlıklı, mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız gelecek günler dilerim, İçi sevgi dolu hayat ağacınıza asılan.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Sağlık, bereket ve huzur ile hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
09.04.2023
#öskurşun#