Hayatımız boyunca tam anlamıyla birey olarak özgürce kararlar alıp bu kararları ne kadar uygulayabildik? Gölgelerle yaşamaktansa tökezlenip düşe kalka yol almayı seçenler kendilerini bulmakla kalmayıp etraflarına da yararlı insanlar oldular. Ya diğerleri? Annelerinin, babalarının, eşlerinin gölgesinde yaşayan insanlar. Doğru kararlar veremeyeceklerini düşünür ve hep onlara göre güçlü birilerinden yardım almadan yanlış yapacakları düşüncesi hakimdir. Ve yalnız kalma ayrılma korkusuyla yanlış üstüne yanlış yapan insanlar. Anne babalar dikkat! “Bağımlı kişilik bozukluğu olan annelerin çocuklarında da aynı sorunla karşılaşılabiliyor. Genetik geçişin yanı sıra bağımlı anneler, çocuklarını yetiştirirken bu sorunu onlara da yüklüyor. Psikiyatrist Reşit Kükürt, aileleri çocuk yetiştirirken aşırı koruyucu ve uyarıcı olmamaları konusunda uyarıyor. Çocukların her hareketlerinde ve en ufak hatalarında uyarılmaları yerine doğruyu bulmaları için onlara zaman vermek gerektiğini belirten Kükürt, bu hatalı davranışa örnek olarak, oğluna okulda vuran çocuğu, okula gidip bizzat kendisi cezalandırmaya kalkan anneleri gösteriyor.“ Alıntı Evlendim, yine olmadı “Evlenmeden önce, ne zaman bir erkek arkadaşım olsa hayatımın diğer alanlarıyla ilişkimi kesiyor ve tüm ilgimi o kişiye veriyordum. İlişki bittiğinde ise haftalarca kendime gelemiyordum. Biten ilişkilere dayanamayacağımı anlayınca genç yaşta evlendim. Böylece artık terk edilmeyeceğimi ve hep mutlu olacağımı düşündüm, ancak evliliğim uzun sürmedi. Boşanınca kendimi büyük bir boşlukta buldum, kim olduğuna bakmadan sadece bir arkadaşım olsun diye birçok insanla çıktım. Hepsi tarafından da terk edildim. Sonunda bir arkadaşımın kolumdan sürükleyerek götürdüğü merkezde psikoterapi görmeye başladım. Yalnız kalmaya hala fazla dayanamıyorum, ama iyileşmeye başladığımı da hissediyorum.” Alıntı Bu, çok önemli psikolojik sorunu irdeleme fikrine neden kapıldım? Bir düşünür olarak aslında zincirleme tüm ülkeyi etkileyen bir durum olduğunu gördüğüm bağımlı kişilik bozukluklarında kişiler rahatlıkla toplum içerisinde her alanda çalışabildikleri düşünülürse onların birer yönetici olabilecekleri fikri de beni düşündürdü ve korkuttu. Düşünün, önemli ve toplumun genelini ilgilendiren bir konuda karar verecek ve bu karar imzalarla yıllarca o toplumu etkileyecek, konunun uzmanı olmayan sadece düz mantık ile düşünüp o kişiyi kararlarıyla etkileyen bir nevi kişinin sözünden çıkamayan bu yönetici, o kişinin sözüyle önemli kararları hayata geçirirse istemsiz de olsa o karar’ ı alırsa..! Bu karar beldeyi, ili vs. Etkilemez mi? Binlerce insan yıllarca haketmediği muameleye maruz kalmaz mı? Belki de bizim sorunumuzun toplum olarak temeli yanlış ve bilinçsiz yetiştirme tarzından kaynaklanıyordur. Yetiştirdiğimiz nesil, özgür iradesiyle yaşamayı öğrenememiş bağımlı insanlar olabilir mi? Doğru eğitimi vermeye şu an başlasak bile toplumda düzenin iyileşip oturması en az elli yılımızı alacak. Peki ne yapılmalı? (Uzun vadede) Bir kere annelere de babalara da kişilik testlerinden sonra çocuk yapma yetkisi verilmeli. Anne ve baba nasıl olunur öğretilmeli..? (Kısa vadede) Önemli kadrolara getirilecek insanların her şeyden önce psikolojik rahatsızlıklarının uzmanlar tarafından tam anlamıyla muayenesinin yapılması ve olumlu raporun öylesine değil gerçek ve sıkı denetimden sonra verilmesi. Hatta siyasi yönetimlerde, mecliste birilerine temsil yetkisi verirken; (özellikle) psikolojik sağlığına bakılmalı bir milletin kaderi bağımlı kişilik bozukluğu veya daha ağır sorunları olanlara bırakılmamalı!.. Ülkelerin selameti, aydınlığı, müessir medeniyetler seviyesine ulaşması ancak sağlam çalışan beyinler ile olur. Bir ülkenin yanlış kararlar ile yönetilmesi her birime ve her bilime sirayet eder. Birimlerin işleyişi bozulur. Tıpkı makinenin küçücük bir parçası ( pimi) kırıldığında çalışmadığı açıkça bilindiği gibi bu görüşte açıkça doğruluğunu kanıtlar. Önce birimler, sonra bireyler etkilenmeye başlar toplumda psikolojik rahatsızlıklar, başta depresif bozukluklar ve buna bağlı intihar vakaları artar. Zincirleme etkilere sahip, bu kadar önemli bir alanın (psikoloji) şimdilerde endüstriyel alanlarda öneminin anlaşıldığı sevindirici bir gelişme olmakla birlikte. Henüz gerçekleştiremediğimiz yukarıda belirttiğim gibi, önemli alanlarda mutlaka psikiyatrinin, kitleleri yöneten birimlerde otoritesi olmalı ve kararlarında tıpkı yargıtaya tanınan haklar gibi. Hakları genişletilmiş kurul oluşturulmalı, ve bu kararlar ivedilikle alınmalı. |