Sevgili Yakalamaç
Yazınızı buraya yazın dedi sevgili elektronik aletin camekanda beliren kısmındaki meydanın üzerinde de Yazınız notunu görünce yazma hissim geldi. Okuduğunuz cümle devrik bir cümledir efendim. Anlatım bozukluğu var duru.
Bilirsiniz, bilmeyen yoğtur ki, insan hisli bir yaratıktır. Yani meali şudur ki; Yaratılmıştır, ben bir yakalamaç oynarsam gösteririm yaratımçılık oynayan güce ve enerjiye ne halt ise işte ona. Lakin ona buna şuna bize size onlara yalakalık yapmaktan sıra yakalamaç oynamaya gelmir ki sıra. Gördüğünüz İnsani tam bir yalaktır, nerede bir kadın resmi kadın rumuzu var ise gider yorum yapa la... Kı burda ironi var ha. Azgın tekeler belli eder kendini. Siz hiç azgın öküz gördünüz mü buralarda.. Böğürür durur. Biz Y kuşağının cinsiyetle bir sorunu yoğtur efendim, yaşamıştır yaşayacağını çünkü... Yaşayamayanlar azgın tekeler ve keçiler olabilü... Bizim aradığımız nasıl kurtarırız bu eski jenerasyonun hatalarını yapmaktan bizden sonraki jenerasyonu. Afilli cümle kurdu galiba klavye. Hakim bey sorarsa; deyiniz, ben yazmadım kılavye yazdı, pardon hakime hanım, yapay zeka benim kılavyemi çalmış. Hangi torpille cübbe giydin de bakem hele...
Acılarından bahsedenler ne yapmaya çalışmaktadır, sorarım size ey ahali. Söyleyin bana matematik dehaları, insan kaç kısımdır? Kaç kısmındaki kemikleri Tanrıyla birebir iletişim halindedir, kanı birbirine kaynayan yaratıkların saç tellerinin dna bileşenleri daha önce karşılaşmış mıdır evvel zaman içinde? Ya da ciğerindeki herhangi bir bronşu kavak polenleri gibi yokluk aleminde yan yana gelmiş, birleşmiş gezinmiş midir hiç? Uzağ yoldan soru sormak yoruyor beni de. Çok yorgunum. Özür dilerim, düşenemiyorum.
Ya hu Kal ma Y an Bela. Bu satırbaşında okuduğunuz; ’Ya hu Kal ma Y an Bela’ ibaresi; sırrı; Tanrıya ait olan gizem sır olması gerektiğini, entelektüel bir derinlik barındırdığını size söylememin bir faidesi olur mu, zati bilirsiniz, bilmeyen yoğtur şu yaratılmışların içinde... Biri de açıklama yapmış, Bah hele şuna ne demiş; Tanrı bilinmek istedi de yarattı alemi ve alem içi yaratıkları. Sanki evvel zaman içinde bilgisayar zamanının kutusu içinde Tanrıyı bilemeyen vardu da, Tanrı bildirmek istedi kendini. Bunun için de adresi; bilmem ne galaksisinin bilmem ne sisteminin bilmem ne güneşinin bilmem ne gezegenindeki bir yaratığa mail attı, pardon kablosuz iletişime geçti, yani gayb tellerini kullanarak bir his yarattı yaratığında. Kim inanır la gacım buna. Elbette sen inanırsın, sen... Biz, siz, onlar vb bir şekilde inanmanın türlü türlü inancında olan bir şekilde yaratıklar dediğimiz gruptan olan toptan yekünümüz inanır işte. Lakin inanmak para ister ha...
Bir inancın aylık gelirini giderini hesapladınız mı hiç?
Lakin saflık en güzel cennettir, çünkü biz, Safız. Aptal nesiliz biz. Anlamayız heç.. Bizden öncekilerin anlattığı cennetle yetinemeyecek kadar gelişkin yaratıklarız ve safın önde gidenleriyiz ya hu Kal ma Y an Bela. O yüzden huriymiş gılmanmış fan fin fon varımış, harem kurulurmuş, bir erkeğe tamı tamına 100 er bezi kuvveti verilirmiş, Tanrı arada bir güneş gibi karşıdan doğarmış, sular ayağımızın dibinden akar amma ıslatmazmış, ağaçların kökleri çok çok tancana ayyukda imiş - dalları meyveleri aşağıya bakarmış, sonra komşu cennetteki konu komşu ile halı sahada top kovalamaç, masa üstünde pinpon, ahşap üstünde tavla, kağıt kartonla pişpirik, plastik sahada satranç oynamanın zevki başkaymış, ipeksi zemin üzeri bilardo, bilmem ne üretimi dama, hava gazı dolu üç top, birbirini arayıp bulamama veya bulma yani ebelemeç -saklambaç, çim veya kum pistte yarış atlarına bahis, ve sair ve benzeri hedefi vurmalara karnımız da toktur, zihnimiz de toğtur. Yani doğtor beyler alınmasın, robotlaşınca et ve kemik, hastanelerde doğtor değil mühendis çalışmayacak mı?
Seni gidi kiralık kart zampara. Filo kurmuşsun evladım ona buna yalaklanmaktan.
Saflığımızın bedelini çok kötü ödedik, ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz. Çünkü allahualem olan zihnimizin içindeki yaratıcının virüsü bizleri saf yerine koymuş.
Şimdi sıradaki haberimiz Tanrının ne olabildiğidir? Mikrofonumuzu mezarlıklara uzatuyoruz, ("çünküm") ölüler bilebilir bilirse Tanrıyı, yaşayanlardan kim bildim derse yalancıdır, eski jenerasyon eski kitap yalakasıdır. Yeni kitaplarda artığın bolca copy yağıştır ki, yapış yapış değil vıcık vıcık hiç değil, yağış, yağmaktan gelen, yağmur, kar, başka ne yağar ... Sevgili hanfendi veya kadın, kemik atıver dilini dışarı çıkarmış sana yalaklanan bıyıklı bıyıksız türlere. Ne diyorduk; yeni kitaplar bile ondan alır, bundan alır, araya da bunu da ben dedim, benim fikrim de bu der yalaklanır zihnimize. Hadi len ordan...
Acının çetelesi tutulmaz çok sevgili milletim. Değerli ulusum, ulusun dursun hayvanlar rahat bırakın bir, uğraşıp durmayın içinizdeki hayvanların dilinizdeki kavramlarıyla. Hayat yörüngesini kaybetmiştir, hükümsüzdür.
Sevgili şairler ve yazarlar, sizler geleceğimizin üreticilerisiniz. Ne üretirseniz o gider sizinle. Tanrımız...
Bu arada Tanrının ne olduğuna değinmeliydik. Benden kelli Tanrıyı tanıyan kim vardur aranızda. Ya hu etmen eylemen Tanrıyı rahat bırakın biraz. Siz din diyanetle uğraşın, biraz devletçilik, biraz toprakçılık, biraz biraz da uzayçılık oynayın işte. Dertsiz başımıza dert gerekmez. Dert verenin tannnncannnaaa
Efendim buyurun sıra sizde; teşekkür ederim. Masaj salonunda yaptıracağım masajı size bir anlatayım, biraz fantastik çünkü. Çünkü yazımın türünü fantastik seçtim. Şimdi fantastik masaj nasıl yaptırılır, bir anlatayım da anlamamazlık yapmayın.
3 ler 5 ler 7 ler aşkına kılavyenin 0 ve 2 numaralı tuşları basmıyor. nasıl yazdınız derseniz; Q klavyenin F tuş dizisinin altında rakam dizisi var, oradan basıyorum sıfır ile iki rakamına. Klavyenin sağ tarafındaki tuş bölümündeki 0 ve 2 basmayor 1 3 4 5 6 7 8 9 basır, 0 2 için ise parmağımı yukarı uzatmam gerekiyor, enerji israfı oluyor böyle olunca da. Enteresan bir durum; coffee dökülmüştü lanet olasıca çay kahve geçen sene bir bilgisayarımı çürüğe çıkardı, bunu da yeni almıştım buna dadandı, ne var anlamam dökülecek, git masanın diğer tarafına dökül, yok illaki kılavyenin üstüne dökülür namıssız...
Sıradaki haberimiz siyaset. Koca Tanrı ilk ayetlerini kablosuz ile yollarken ilk tehdit ettiği insan da şu kişi imiş ki??? İnanır mısınız daha kablosuz vahiy geldiğine ?
Soru şu: Toplumsal ve bireysel sorunlar ve adaletsizlikler, bağnazlıklar, kölelik, cariyelik varıken neden Tanrı hali vakti yerinde bir insanı tehdit eder ilk kablosuz bağlantılarında? Tanrı tehdit ile mi başlamıştır bağlantılarını kurmaya veya Tanrıdan haber aldım, bana böyle dedi diyen insanlar nasıl bağlantı kurmuştur ilk bağlantıların tehdit içerikli olmalarıyla...
Esenlikle, sağlıkla, güzellikle kalınız.
Sağlığınız iman, vatanınız aile, devletinizin aşkınız olan eşiniz olması dileğimle...
Değmesin zihninizin hiç bir ucuna bir zerrecik keder efendim.
YORUMLAR
Nesildaşım sabah sabah devrelerimi açtı yazın.
Eksik olmayasın.
Kaosu düzenlemişsin resmen.
Aksi olma eksik olma hep ol dilerim.
Yinsani
eksik olma aksi olma hep ol dediklerimiz artsın dileklerimle...