"Anılarını yazmalısın" diye yoğun bir baskı var üzerimde. "Kim neylesin benim anılarımı " desem de dinletemiyorum. Öyle şeyler yaşandığı ki yaşandığı an ve duygularla anlamlı ve değerli. Yazıya aktarmak için ne kadar detaylı yazarsam yazayım ne o anki duyguları aktarabilir ne de olayı. yine de kıramadım sevdiklerimi, bunu özellikle yazmam istendi. İnternete ilk girişte aşırı acemiydim, zira ülkede evlerde internetin yeni yeni yer aldığı bir dönemdi. ilk etapta bilgisayarı 7 yaşındaki kızıma açtırıp gazete okuyordum. Sonra sitelere girmeyi öğrendim. O nereden biliyor derseniz okuduğu okulda anasınıfından öğretmeye başlıyorlardı. Devletin öğretmeni bilgisayar kullanmayı bilmezken özelin çocuğu biliyordu . Bu süreçte ta ezelden beri şiir yazmaya ve okumaya meraklı olduğum için önüme gelene " Şiir veya edebiyat sayfası var mı?" diye soruyordum kimseden cevap alamıyordum. Yıllar sonra çevrem genişledi, evlere bilgisayar girdi ve sayfa çeşitliliğim arttı. Müzikli şiir sayfalarını ve şiir yazılan güzel bir sayfayı keşfettim o dönem. Müzikli de sadece okuyabiliyorduk, diğerinde paylaşım yapılabiliyordu. Bu süreçte de takma isimlerleydi herkes. Kimse kimsenin kim ve ne olduğunu bilmeden güzel dostluklar oluşuyordu. Kimisi yazdığı rolü oynuyordu, kimisi gerçekti. Ben sitelere giriyordum ama W kullanma konusunda henüz acemiydim. İşime yaramadığı için öğrenmemiştim. Bir arkadaşımla yazışırken "Görme engelli şairler var, şiirlerini sesli kaydediyorlar onları dinleyip yazılı hale dönüştürmelerine yardım ediyorum. Sen de bize yardım etsene" dedi. "W kullanımı konusunda bilgim yok dedim, öğretirseniz yaparım. Üstelik klavyeyi iki parmakla kullanıyorum komikçe ama yardımcı olmak isterim." dedim. İki parmakla yazdığıma inanamadı zira hızlı yazıyordum sohbetlerde. "W’ü şuradan bulacaksın, şöyle açacaksın. Gönderdiğim dosyayı şöyle açacaksın" diye bana anlattı. İlk dosya geldi, dinliyorum ama kayıt yapılırken yuvarlanmış sözcükler zor anlıyorum. zorla yazdım yolladım. "Ben bunu yazdım ama şiveli olduğu için bazı kelimeleri anlamamış olabilirim, kontrol edin." Dinlediler "olmuş" dediler. Artık hemen hemen her gün dosya geliyordu ve ben bunu yazıya çeviriyordum, o dönemin en popüler edebiyat sitesinde paylaşılıyordu. Çocuğun ödevleri, ev işleri, yemek, tam gün okul, sınav, okuma derken nasıl nete girmişim, nasıl onca güzel şeye katkıda bulunmuşum hala şaşarım. Bu anı nereden mi aklıma geldi? O kişiyi paylaşım yaptığım sitede gördüm, isim olarak. Uzun zaman geçtiği için şiirlerinden hareketle o mudur çözemedim. Adı ve soyadını anımsıyordum zira soyadındaki harf kuyruklu mu kuyruksuz mu muhabbeti dönmüştü aramızda ve kuyruksuz yazmıştım ben, hala da öyle. Belki o arkadaş benim şiirlerini yazılı hale getirdiğimi bilmiyor, belki beni unuttu. Ancak isminden tanıdım...Kendimi neden tanıtmadım derseniz isim olarak tanıttığımda bana yorum yazacaklar, şiirlerime değil. İstedim ki o kişiler şiirlerimi keşfedip kendiliğinden yorum bıraksın. Dolaylı tanıdığım pek çok isim de (ismen tanıyorum arkadaş vasıtasıyla ve beni tanımıyorlar) şiirlerine beğeni ve yorum yaptığım halde bir kez sayfama girip yorum yazma nezaketi göstermediler. Oysa "hamili kart yakinimdir" diye gelsem yoruma boğacaklar belki sayfamı ... Biz Türklerde bazı gelenek görenekler vardır, ahkam keserken çok deriz bunu" gelenek ve göreneklere bağlılık yok". Gelen tabak boş gönderilmez, habersiz gezmeye gidilmez, iade-i ziyaret mutlaka yapılır. Sanalda isek edep ve saygıyı unutacak mıyız? Bu noktada üniversite grubundan arkadaşımız Habip Bey’in bir cümlesini yazmadan geçemeyeceğim, "Herkes ağa - bey de biz maraba mıyız?" demişti, grupta herkesi yönetici yapıp onu yapmayan yöneticiye. Duruma ne güzel uydu bu söz değil mi? Sitelerde yoğun paylaşım olduğu, herkese yetişmenin mümkün olmadığı malumumuz. Beğendiklerimizi okuyup ziyaret ederken, bize değer verip sayfamıza uğrayan, beğeni bırakan, yorum yazan insanlara en azından yazılım mühendisi arkadaşımızın hazırladığı "nazik cevap tuşu"yla cevap verilmelidir. Bu bir görgüdür, nezakettir. Rabbena, hep bana olmamalıdır. Herkes gelsin benim yazdığımı beğensin, yorum yazsın ben dönüş yapmayayım derseniz bu yorum ve beğenilerin sizin şiirinize değil şahsiyetinize olduğunu düşünürüm. Kendini Kaf Dağı’nda görmek denir buna. Bilirsiniz ki kralların çevresinde çok dalkavuk olur ve saltanat elden giderse gemiyi ilk terk eden o fareler olur. Dostça, dostlukla , insanlıkla hareket edersek cebimizde beş kuruşumuz, dağarcığımızda şiirimiz olmasa da "adam gibi adamlar" kalır hep çevremizde. Böylesi dostlar ve dostluklar da en makbul olanıdır. Hayat yolunda adım adım ilerlerken binlerce çakıl taşı topladım, zaman zaman attım fazlalıkları...Geriye kalanlarsa "elmas" değerinde dostlarım oldu. Her zaman yanımdaydılar, her zaman destektiler, her zaman koşulsuz ve nedensiz sevdiler...Ben de öyle...Dosdoğru dostlara selam olsun...Dosdoğru dostlar kapımızı çalsın... Bu vesile ile siteye kayıt olduğum günden bu yana yazılarımı ve şiirlerimi evlat sevgisiyle bağrına basan tüm şair ve okurlara teşekkür ederim. Ziyaretlere ve yorumlara cevap vermeye çalıştım, görev icabı değil içtenlikle yaptım bunu. Yorumlarına gereken ilgiyi gösteremediğim, görmediğim için ( bazen eski şiirlere yorum yazılıyor ve atlıyorum yoğunluktan) kişiler olduysa kusuruma bakmasınlar. Şiir tadında bir yaşam sizinle olsun... |