11
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
956
Okunma


Nedendir bilmem, Belki psikolojik bir durum. Lakin bu konunun üzerinede de hiç gitmedim.
Bir yerde en güzel, en iyi, birinci olan ne varsa artık, ben onu bırakıp gider geride kalanları kurcalarken araştırırım, belki birinciden daha iyisi geride kalmıştır veya şaibeli bir birincilik mi acaba bu birincilik diye, düşünüp araştırmaya başlarım. Şayet geride kalanlara göz attıktan sonra birinciye göz attığımda belki bana göre, Belki de gerçekten daha iyisi geride kalmış olursa, benim gözümde birinci odur. Çoğunluğun seçtiği oyladığı umurumda bile olmaz. Doğrusu da bu değil midir, zaten. Şahsımı üstün gördüğümden değil, şayet aslolan araştırmak ve incelemek sonucunda nihayete varmaktır.
Şimdi düşünelim, halkarasından rastgele 1000 kişilik bir grup seçelim, bunları inceleyelim. 100 tanesi tam olarak sağlıklı düşünemeyen, 50 tanesi zeki ve 2 tanesi deha, 3 tanesi doğuştan gelen ırsi durumlardan mütevellit zihinsel engelli ve geriye kalanlar normal. Şimdi bu normal olanlar siyaha beyaz dese kim bunlara, Siyahın siyah, olduğunu ispat edebilecek. Çoğunluk ne derse onun dediği olur. Ne zaman ki çoğunluğa yani normal zekada olan insanlara siz siyahın siyah olduğunu ispatlarsanız ve onları bu konuda ikna edebilmenin bir yolunu bulursanız artık beyaza beyaz ve siyaha da siyah diyebilirsiniz. Tarihte bütün buluşlar normal düşünen çoğunluğun değil, aksini düşünen azınlığın eseridir.
Hiç unutmam, acemi birliğindeyiz. Yemin töreni için sabah içtima alınıyor. Bir astsubay çavuş, çavuşlardan birisini çağırıp zihinsel olarak pek aktif olmayan tüm güzel arkadaşlarımızı ayırttı ve tabi benide onların arasına kattı. Ben itiraz etmeden katıldım aralarına. Astsubay çavuş, normal çavuşa dedi ki, " bunları al son bir kez yürüyüş yaptır, içlerinde düzgün yürüyen varsa getir," dedi. Çavuş bizi aldı yaklaşık 10 kişi varız, sağ sol, sağ sol, uygun adım marş, derken, " sola dön" dedi bütün hepsi sağa döndü ben sola döndüm. "Sağa dön" dedi. Hepsi sola döndü ben sağa döndüm. Çavuş bana yaklaştı, " sen sağını solunu bilmiyor musun, lan," dedi. Bende ona, "çavuşum siz karşıdan bakınca bizim sağımız solunuza, solunuz ise sağımıza denk geldiğinden, ben doğru yöne dönsem bile size yanlış gibi geliyor," dediğimde. Durdu ve düşündü, tekrar tekrar aynı komutları vererek denedi, lakin diğer arkadaşların yanlışı yüzünden çok dikkatliydi. En nihayetinde beni aldı aralarından, götürdü, astsubay çavuşun yanına, "komutanım bu arkadaş benden bile daha iyi sağını solunu biliyor, yürüyüşü felan mükemmel," dedi. Astsubay Çavuş "iyi bakalım, geçsin yerine bir hata yaparsa o zaman seni oyrm çavuş" dedi.
Çavuş bana baktı gülümsedi, "imkansız" dedi. Bende yürüyüşte yemin töreninde diğer askerler ile yürüyüp yemekhanede yemin etmekten kurtulmuştum.
Bu olaydan sonra çoğu kez aynanın karşısında kendime bakıp normal mi yoksa normal olmayan bir görüntüm mü var diye düşündüm.
"Eğer doğru yaptığınızı düşünüyorsanız kendi doğrularınızın üzerine gidin" diyemiyordum, artık. Çünkü on kişilik bir grup sağı sol, soluda sağ bilirken, kendi doğrularını, doğru olarak kabul etmiş, benim asıl doğrumu ise yanlış olduğunu aksettirmişlerdi. Bu durumda 9 kişi sağa, sol derken, Çavuş bile yanılmıştı. Eğer konuşup izah etme durumu olmasa, ben orada sağını solunu bilemeyen, bir zihinsel engelli olarak tek başıma yemekhanede yemin töreninin bitmesini beklerken, diğer arkadaşlarım ise sağı ile solunu karıştırdığı için tüm bölüğün yürüyüşde ki ahengi bozacaklardı. Aslında bu hatanın bedelini astsubay çavuşa ödetmek hiçte zor değildi. Sadece susmak ve kabullenmek.
İşte bütün mesele bu, çoğunluğun hatalarını ve yanlışlarını düzeltmek yerine, sadece acı sonu görmeleri, deneyip yanılmaları veya bu yanlışın içerisinde ki çamur çukurunda oyalanmalarını izlemek, doğruyu bilip kendinizin kabul etmesi ve birilerine doğruyu ısrar ile anlatmaya çalışmamak ve gerekirse o gemide onlar ile batmak. Ne kadar doğru olduğuna inanmasanızda, doğruları söylemeye, anlatmaya çalışmak yerine susmak. Yanlışları üzerinde ısrar edenleri, sadece ve sadece izlemek.
Yanlış bir temel üzerine kurulan her yapı, yıkılmaya mahkumdur.