Yavrum Ekin’im maşallah yaşın geldi beşe
deden abbas dayadı merdiveni altmış beşe
her akşam dalgın dalgın bakar olur batım ufkunu
morartan güneşe sonra senin sesin neşen çınlar
kulaklarıda hanı derdin ya ’ haydı dede evcilik
misafircilik saklambaç oynayalım’ sabah sabah bu
tatlı anı hayellerle evden çıkmışım sokaklar arı kovanı mı
karınca kaynaşması mı desem bir koşuşturma bir telaş
her kes ekmek peşinde dallarda kuşlar cıvıl cıvıl sabah esintisiyle
dallar kıpır kıpır yapraklar hşıl hışıl anlayacağın caddede sokakta
hayat akıyor yürürken tüm bunları içiyor gibiydim yudum yudum
ana caddede dükkanların önünden geçerken bir vitrine bakarken
yavru kuş cıvıltısı sesinle ’ dede diyordun şu gelinliği alsana haydı dede’
aklımdan geçeni bilmişsin gibi dayanabilir midim daldım içeriye vitrindeki
çocuklar için süslenmiş maketteki gelinliği sardırdım

Çaycumaya geleceğini biliyordum ’ hoş geldin minik kuşum yavru kuşum
al yavrum ekinim al gelinliğini daha güzeline laik isen de çam sakızı dede
hediyesini yavrum bir tanem nar danem sen henüz beşindesin ben deden
yolcu abbas ya görürüm ya göremem o günleri şimdiden mutluluklar diliyor
allahtan niyaz ediyor seni öpüyor öpüyorum
deden Mustafa
30. 07. 2009 / Çaycuma