2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
293
Okunma

Filozoflar, eşyanın hakikatini kavramış, varlığın sırrını çözmüş, hayatın anlamını ve zamanın mahiyetini idrak edebilmiş bizleri aydınlatan büyük deha sahibi insanlardır.
Osho bunlardan biri. Demiş ki:
Nefes alıp vermek yaşadığını değil, canlı olduğunu gösterir. Asıl yaşamak, severek yaptığın işlerle meşgul olduğun zamanlardır. Rutin hayatın içinde gece yatmak için, sabah kalkmak için geçerli bir nedenin yoksa yaşıyor sayılmazsın.
İnsan olduğumuzu hiç bir vakit akıldan çıkarmadan insana layık şekilde yaşamaya çalışanlardan değilsek, ot gibi veya hayvan gibi yaşadığımız söylenebilir. Ot gibi olmak, edilgen ve pasif olmaktır. Rüzgârın sallaması veya güneşin kavurmasıyla-dış etkiler- ziyan olup gitmektir.
Diğerleri ise güdüleri, duyguları aklına galip olanlardır. Öfke, kıskançlık, rekabet, kibir ile hayatlarına yön verirler. Onların akılla, düşünmeyle pek işleri olmaz. Üstelik düşünenleri ve aklını kullananları sevmezler. Hep küçük çıkarlar peşindedirler Gözleri, kulakları, kalpleri hakikate kapalıdır.
Geriye dönüp geçen ömrümüze baktığımızda ot gibi mi, hayvan gibi mi yoksa insana yaraşır biçimde mi yaşadığımızı görebiliriz. İnsan seçkin bir varlıktır; yeryüzünün halifesi, eşref-i mahlûkat diye nitelenmiştir. Onu üstün kılan husus, akıl ve iradeye sahip olmasıdır. Aynı zamanda o, ilahî teklife muhatap, mükellef bir canlıdır. Yaratan, görmediği halde tanrıyı tanıması/ bilmesi ve ona şükretmesi amacıyla insanı yoktan var etmiştir. Evrenin varlığı ve evrendeki düzenlilik, ölçülülük ve ahenk düşünen bir kimse için tanrının varlığına delildir. Kur’an’da ‘Düşünmez misiniz, aklınızı kullanmaz mısınız, ibretle bakmaz mısınız?’ anlamında yetmişten fazla ayet vardır. Bir bakıma ateistler sağlıklı düşünemeyen kimseler olmaktadır.
05.02.22