- 652 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
KÖRLÜK
- duydunmu yeni müdür yarın sabah gelecekmiş.Çok sert biri diyolar.
- vallaha çok da tın biz ne müdürler gördük
“NE KONUŞUYOSUNUZ KIZIIIIIIM !!!! ” diye bağırdı dikim ustası konuşan iki overlogcuya 180 kişilik konfeksiyon atölyesinde herkesin duyacağı şekilde.
Ve devam etti üretimin uğultusunu bastıran gür sesi ile
“BU MODEL BUGÜN BİTMEZSE GECE 12 YE KADAR BURDASINIZ ONA GÖRE…...ÇENENİZİ DEĞİL ELLERİNİZİ ÇALIŞTIRIIIIIN…….HEY!!!! ALOOOO!!! NE DİYORUM BEN YAAAA!!! OĞLUM ÖNÜNE DÖNSENE LAN İŞİNE BAKSANAAAA!!!”
- bu da ne bağırıp duruyo kıçını arı sokmuş tavuk gibi ; zaten 2 dk sonra yemek zili çalacak.
dedi az önce fırçayı yiyen overlogculardan biri diğerine.
Eski zaman çevirmeli telefon zillerini andıran sesi ile bağıra bağıra çaldı yemek zili.
Yemekhane kapasitesi küçük olduğu için 3 postada yemeğe çıkacak olanlardan 60 kişilik ilk grup bir anda atletizm yarışındaymışçasına başladılar koşmaya.
Savaş meydanındaki bir kumandan edasıyla bantların ortasında iki eli belinde usta mırıldandı kendi kendine;
- ulan moladan dönerken de böyle koştursanız 1 dk fazla mesai yapmaya gerek kalmadan bütün işleri yetiştiririz dinime imanıma.Yangın tatbikatında bile bu kadar hızlı değilsiniz lan.
30 dakika olan yemek molasını sırada bekleyerek geçirmek istemeyen, biraz da cabbar olanlar itişlerle kakışlarla öne geçmeye çalışırlarken; bant ustası kendinden emin ağır adımlarla gelip geçti sıranın en önüne her zamanki gibi.Bu pişkinliğe alışmış olan personel hiçbir tepki vermeden başladılar beklemeye.
Yemekte tüm masaların konusu yarın gelecek olan yeni müdür.
- Sert biriymiş ama işi de biliyomuş
- Yok be hiçbi müdür bilmez işi, işi bilen biziz kızım
- Vallaha haklısın.Biz olmasak kim dikecek bu işleri
Ordan girdi konuya ütücünün biri
- Sadece dikmekle oluyo mu? Ütü olmasa diktiğiniz neye yarayacak be
Gülüşmeler, kahkahalar arasında biri
- Helal olsun lan vallaha doğru söyledin
Sadece konfeksiyon sektörüne has binbir hengame ile devam eden kalan yarım günün sonunda paydos ziline 2 dk kala bant ustası üretimin tam ortasında durup bağırdı.
- KAPATIN MAKİNALARIIIII !!!!!!
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken tekrar aynı şekilde bağırdı gür sesi ile.
Makinalar kapandı.Az önceki uğultu yerini bir anda sessiz bir meraka bıraktı.
- Yarın sabah yeni müdürümüz gelecek.Bugün mesai yok.Evinize gidin ve yarın süper bir hızla çalışacak kadar dinlenin ha….Beni mahcup etmeyin sakın…
Fısıltı ile makinacılardan biri diğerine;
- Hıh !!! Şuna da bak. Mahcup etmeyinmiş. Ulan bilsem ki seni çıkartacaklar vallaha hiç çalışmadığım kadar yavaş çalışırım.Ama nerdeeee bunu yaptım diye beni çıkartırlar vallaha.
Çalan zil sonrası sigara tiryakileri servisler kalkmadan sigara içebilmek için bir sprinter gibi kalktılar atağa.
Ertesi sabah olduğunda hemen hemen herkesin ağzında aynı şikayet;
- Ulan şu saatleri bi değiştirmediler ya .Karanlıkta, soğukta yola çıkıyoruz.Allah kahretsin be !!!
Gün ışımadan başladı yine uğultulu üretim…Makine sesi, ütü fanının sesi, “hadi hadi” diye bağıran usta
Ustanın gözü telefonda.Güvenliğe talimat verdi, müdür gelince haber ver.
10 dk sonra çaldı telefon.Güvenlik müdürün giriş yaptığını söyledi.
Usta ceketinin önünü ilikleyerek koşarken az kalsın düşüyordu.
Kapıya doğru koşarken yeni müdürün sensörlü kapıdan giriş yaptığını gördü.İnsan kaynakları yöneticisi ustadan önce davranıp müdürü karşılamıştı bile.
1.60 boylarında, parıl parıl parlayan saçları bol jöle ile geriye taranmış , 100 kilonun üzerinde görünen bu adam yüzüne baktığınız zaman yanakları şiş ve kırmızı yüzü ile burnundan soluyan bir boğayı andırıyordu adeta…Kısa bacakları oldukça kalın olduğundan, bacakaralarını birbirine sürterek yürümesi, bir ördeği akla getirecek kadar da komikti aynı zamanda.Boğa ve ördek aynı bünyede.
O heybetli uzun boylu usta nasıl bu kadar küçülebildi görse kendisi de hayret ederdi mutlaka.Dizlerini hafif kırıp, belinden yukarısını sanki el öpecekmiş kadar eğerek, kendisinin bile tanıyamayacağı kadar nazik bir ses tonu ile;
- Hoşgeldiniz efendim, nasılsınız efendim, ne emredersiniz, odanıza mı geçmek istersiniz, çay kahve ne istersiniz efendim
- Tamam tamam gerek yok sen işine bak
dedi yeni müdür, ustanın yüzüne bile bakmadan.
Usta bozulduğunu belli etmemeye çalışırak geri geri çekildi ve koşar adım üretime giderken endişesi yüzünden okunuyordu.Mırıldandı;
- Şerefsize bak ya !!! Ulan işimiz var valla bu adamla .
Müdür bir adım gerisinde yürüyen İK yöneticisine dönüp
- Yemek molasına 15 dk önce çıksın herkes.Yemekhanede toplantı yapacağım
- Emredersiniz efendim…. dedi İK yöneticisi
Ustanın geri döndüğünde yüzünü görenler korkmuşlardı sormaya “nasıl biri “ diye
Endişe ustadan tüm pesonele geçivermişti bir anda.
Kimse bir şey sormaya cesaret edemese de, ustanın durumuna bakarak yeni müdürün söylendiği gibi sert biri olduğunu anlamak hiç de zor değildi.
Üretim uzun zamandır ilk defa bu kadar tempolu çalışıyordu
Nihayet öğlen oldu.
Yemeğe giderkenki koşturma yerini endişeli bir sakinliğe bırakmıştı.Herkesin geldiğine emin olan İK yöneticisi müdürü telefonla arayıp
- Efendim herkes toplandı
2 dk sonra girdi müdür yemekhaneye….Herkesi karşısına alacak şekilde konuşlandı.
Sinek uçsa vızıltısı duyulacak kadar bir sessizlik hakimdi
Müdür etkili bir konuşmaya başlamadan önce bir süre sessiz kalınması gerektiğini öğrenmişti bir eğitimde.
İşte o süre geçip tam konuşmaya başlayacaktı ki;
Yemekhane kapısının kulakları rahatsız eden gıcırtısı ile tüm bakışlar kapıya yöneldi.
Boynunun kalınlığından sadece kafasını çeviremeyen müdür tüm bedeni ile iki hamlede tam arkasına döndüğünde;
Açtığı kapının kolunu sıkı sıkıya tutmuş, büyümüş gözlerindeki korku ifadesi ile içeriye girmekle girmemek arasında kalmış, örülmüş saçları iki yandan omuzlarına düşmüş 17-18 yaşlarındaki kızı görünce
Öfkeli bir boğa gibi kıza doğru iki adım atarak, gökgürültüsünü andıran bir ses ile
- NEDEN GEÇ KALDIN ?
Kız donmuş bir halde.
Hiç tepki yok
Müdür daha yüksek bağırdı
- NEDEN GEÇ KALDIN KIZIM ?
Ses yok
Müdür ki adım daha attı…Kısa kalın boynunu ileri uzatttı, gözlerini belertti, alt dudağı sarktı
- CEVAP VERSENE !!!!!
Kızın açık gri eşofmanında bacakarasından başlayan koyulaşma bir anda bileklerine kadar ulaştı.Yemekhanedeki sessizliği tek tük gülüşmeler bozdu.
Müdür biraz insafa gelmiş bir ses tonu ile;
- ÇIK DIŞARI ÇIK
Kız hareket etmedi.
Müdür öfkesini alamayıp yanında duran insan kaynakları yöneticisine tam gürleyecekti ki
Yönetici;
- Efendim o kız sağır dilsiz.Sanırım toplantı ona söylenmedi.
YORUMLAR
Anlatımın güzelliğine hayran kaldım.
Başlık o kadar yerinde olmuş ki, kalbi kör insanlar neden hala yaşarlar acaba..
erdal güvenli
Tesekkur ederim
Basligi bende cok begendim
Dikkatinizi cektigi icin tebrik ederim
erdal güvenli
Devamini yazmayi dusunmemistim aslinda
Artık dusunuyorum :)
Şimdilerde böyle karakterli müdürler ve yöneticiler kaldı mı bilmiyorum. Çalıştığım iş yerimde Allah"tan böyle bir durumla karşılaşmadım. Müdürün davranış şekli çok önemli saygıyla ve öğretici geliyorsa aynı şekilde karşılık buluyor.
Yeni yetişen genç personel bu tip müdürlere bir gün katlanılar. Ertesi gün eyvallah der çekip gidenler diye düşünüyorum.
Evet, insanın körlüğü gözde değil beyninde başlar.
Saygıyla,
erdal güvenli
Dediginiz gibi boyle yoneticiler artik kalmadı
Iyi ki de kalmadi
Bir ara Orhan Kemal'in romanlarından bir sayfa mı okuyorum diye düşündüm.
O nun fabrikaları buna benzerdi çünkü. İnsan kaynakları yöneticisi gibi
güce payanda olan insan tiplerini anlatırdı.
-Orhan Kemal'in fabrikaları mı varmış?- Yok canım söz gelişi. Romanlarını yazmak için
matbaa önlerinden kırpık kağıt toplamak zorunda kalan USTA da fabrika ne gezer.
O ezeni ezileni anlatırdı hep. Bu güzel ve anlamlı yazıda olduğu gibi.
Korkutan müdür, korkan zavallı kızcağız:
Korkan insanlar ellerine fırsat geçtiğinde hep korkutmayı yeğlerler. Korkularını gizlemek için de adına otorite ya da disiplin dedikleri kavramların arkasına saklanırlar.
Korkuttukları arttıkça bundan sadistçe zevk alırlar.
Ekmek parası için güce, güçlüye karşı gelemeyen ezik insanlar.
Aralarında geçen konuşmalarla o insanları da ne de güzel anlatmışsın.
Kızın açık gri eşofmanında bacak arasından başlayan koyulaşma bir anda bileklerine kadar ulaştı. Yemekhanedeki sessizliği tek tük gülüşmeler bozdu.
"Kız altına kaçırdı" demek yerine olanları yukarıda ki cümleyle anlatmayı seçmişsin.. Bu okuyucuyla paslaşmaktır. O nu da okuyucu bulsun demektir. Ustalıktır yani...
Kartalım Benim.
Uzattım değil mi? Bu yazı çok etkiledi beni de ondan...
Öperim yüreğinden.
erdal güvenli
Detaylari yakalamada üstüne yoktur biliyorum
Ve Orhan Kemal gibi bir efsaneyi sana animsatti ise bu yazim benim icin muthis gurur verici.