Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Bayram Kaya
Bayram Kaya

Kurucu İnşa Temelindeki Kolektif Oluşum 6

Yorum

Kurucu İnşa Temelindeki Kolektif Oluşum 6

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

321

Okunma

Kurucu İnşa Temelindeki Kolektif Oluşum 6

Köleci sistemin kulları birbirine karşı "çıkar bak cebinde 2000 liralık telefon var" diye sataşır, ayrışır. Oysa bu kul kişi 2000 liralık telefona karşı en az 6000 liralık "kolektif işgücü üretir. Bu iş gücünün iki bin lirası harcanan emeği yerine koyacak, yarın yine çalışacağı zorunlu değiştirilir emek karşılanmaı olsun.

2000 lirası da telefon almak gibi kalteli yaşama karşın değiştirilir emek olsun. Geriye kalan 2000 lira kolektif sistemin çevrim ve amortismanına karşılık; yol, hastane, hasta, yaşlı, çocuk bakımı, araştırma geliştirme gibi kolektif tüketimlere katılım payı (vergi) plsun.

Oysa zorunlu emek karşılığınız olan para dışındaki 4000 liralık "işleyim kuvveti olan kolektif depo enerjiyi", türlü şekilde ihale, teşvik, süspansıyon gibi hilelerle kâr saikıyla işveren efendilerine bırakıldığını kullar hiç bilmezler.
Konu olan şey, iki bin liralık telefona sahip olup olmamaktan çok öte; amorti emeğe katılan, refaha harcanacak olan artıp biriken, vergi olan 4000 liralık kolektif emeğe; kolektif bilinçle sahip çıkmaktı.

Oysa bu 4000 liralık artan emek gücü, sistemi çevrim eden kolektif emek gücüydü. Sistemin kolektif emek gücü olan dere ile dernin taşı olan kolektif katılım payı ile ortaya konan yol, köprü gibi sonuçtan yararla, derenin kuşunu vurmaktı.
Köprünün bilgisi, uygulanan teknolojik bilnç efendinin bilinci değil kolektif miraslı kolektif bilinçtir.

Yol, köprü kolektif miraslı kolektif emekle inşa olur. Vurulan kuş ile (sonuç kolektif yarar ile) sizin aranıza efendiler girer.

Kolektif miras ile kolektif gücün kolektif bilinci köpürü vs. yapmanın ihalesi ve finansmanı olarak mütahhitlik hizmeti vs. diye edendilere verilir. Yetmez. Efendilere yoldan geçiş, hasat yatışı, yolcu sayısı, öğrenci garantisi verilir. Yani şu kadar kuşu vuruş garantisi veriliyordu. Akıl almaz cambazlıklar altında sömürü düzeni gizleniyordu.

Üreten kesim ile kolektif sağlamanız arasına efendilere verilmek üzere efendiiler, Hasta garantisi, yolcu garantisi, tüketme garantisi vs. girmekle; size ve sisteme geri dönecek kolektif emek gücü depo enerji efendilere, yüklenici denen sistemin iş bilici, iş sahibi, söz sahibi efendi müteahhitlerine dönüyordu.

2000 liralık telefon sizin kolektif iş gücü karşılığı olarak ürettiğiniz 6000 liralık değiştirme değerinden aldığınız en az durumla sizi re organize eden emek değerinden size sömürü artığı olarak kalandır.

İlerleyen süreçler içinde kolektif gücün kolektif zenginliği ve kolektif refahının toplumu nerelere ulaştıracağı bilinemez. Sadece "bu durum", olması gerekendir. Telefon kolektif zenginliğin, kolektif refahıdır. Ğrganize güç te refehı (telefonu) paylaştıran yükümle zorunludur.

Bu bağlamla sömürü telefonunuzun olup olmamasıyla kıyaslanmaz. Sömürü; sistemi çevrim deden depo enerjili kolektif emeğin ya da biriken artık kolektif gücün sorgulanmamasıydı. Süreci efendi dilemesine özgöndergeli yapmanın yanlışıydı.

Telefonunuzun olup olmaması başka bir garabettir. Burayı şimdilik parantez içine alıyorum. Aksine telefonunuzun olması sizin telefonu olmayana göre efendilere daha çok bağımlı olup sömürülmenizdir. Bu zavallı kul kişiler iş gücü ile emeğin farkını ve bunların geri bildirişimini bilmediği için akıl edilmezlikle böyle konuşurlar.

Yazımın başlarında ne demiştim? İnşa ya da kolektif alan bir enerji durumu ve bilgidir. İşte bu bilginin içinde iş gücü, emek ve amorti emek, hazır depo enerjiler de vardır. Köleci sistem sizi iş gücünün en az emekle geçimine inandırmasıyla, mülk sahipleri sizin muhtaçlığınızı bu tür algılarla yönetiyordu.

İşi olan kişiler zaman içinde değişse de, kadere değişmez yazgı dense de zengin olma ve yoksul olma kesikli sürekliliği kaçınılmaz bir sistem aynılığı, tam benzerliğiyle sistem üniformdu.

Sistem içindeki mülk sahibi; iş, güç sahibi kişiler aynı zamanda birer işverendi. İşsiz güçsüzleri çalıştıran rızk sahibi kirşlerdi. Sınıflı yapı çatışmayı ve mülk sahipliği merkezli bir mülk sahibi otoritesini ortaya çıkardı.

Kolektif güç, monarşin mülk sahibinin elinde olunca; kolektif depo enerji çevrimi olan devlet de, monarşin mülk sahibi ve sahipler de bu gücün kendisi ve öznesi oldular. Böylece sınıfsal bir mücadeleler tarihi başladı.

Başlangıç yapılarının kapasitesi kişiye göre büyük günümüze göre küçük olmakla monarşin beyler ve yardımcıları üzerinde daralan ve çok büyük sürtünme enerjisi kaybındaki, bir alan akışıyla zar zor akıyordu. Günümüze gelişte monarşin yapılar türlü biçimle oligarşin mülk sahiplerinin gücüne ve devletine dönüştüler.

Mücadeleler türlü git geleler içindeki özel mülkçü egemen yapıyı, şimdiki üretim biçimi üzerinde pozitivist bir kolektif tabana oturmaya doğru ivmelendirmektedir. Köleci yapıya ve köleci yapının sadaka zekât gibi köleci kurumlarla köleci ömrünü uzatmasına karşın sosyal devlet vurgusu türlü anlamlarla da olsa, pozitivist bir geri bağlanımla kolektif yapıyı çağrışan atfa izafeten; şimdiki dilsel analizli söylemle ile sosyal adalet tarihsel olan geri bağlanıma, bir vurgudur.

Merkezin geri çağırmasıyla, inşa temelinde olan geri bağlanımdan kaçınmak olanaksızdır. Ancak egemen çevreler, kolektif paylaşımın kişi düşmesi gereken payından ne kadar eksiltme yaparsa, sömürü ve asalaklık artmaktadır.

Eğer egemen çevre kolektif güçten (güya ulusal gelirden) %80 eksiltmeyle sistemden kendilerine pay alıyorlarsa bu zulümdü. Ne demekse güya zulmün sistemden aldığı "kâr payı, işletme gelir garantisi gibi El ’in adaleti olan aslan payı" minik minik %70’lere, %60’lara vs. çekilmekle gerçekleşmesi sosyal adalet oluyordu! Kolektif emeğine yabancılaşmış kitleler bu sosyal adalet üzerinde sömüren egemen vicdanları; acımaya, merhamete, insafa, hukuka çağırıyorlardı!

Üretenlerin kolektif güçten aldığı %20 pay, kolektif bileşimle işleyim gücü tahrik kuvvetiyle üretimden gelen pay değil de cömert egemenlerin lütfuydu! Merhametiydi! İhsanıydı! Şahaneyi saltanattan himmetti vs.

"Size onun lütfu ve merhameti olmasaydı, azınız müstesna şeytana uyup giderdiniz" diyen köleci anlayışla yatıştıran öğütler meydanda cirit atıyordu. Şeytana uymak ta "tarihsel olanları, gerçek olanı, yapısal olanı, yani inşanın temeli olan başlangıcı El ’e karşı sorgulamak" olduğunu unutmayın.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kurucu inşa temelindeki kolektif oluşum 6 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kurucu inşa temelindeki kolektif oluşum 6 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kurucu İnşa Temelindeki Kolektif Oluşum 6 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL