- 412 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
DÜNYANIN VİCDANI: EDUARDO GALEANO
Eduardo Galeano bu dünyanın hatırı sayılır bir dönemine gazeteci olarak tanıklık etti. Aramızdan ayrıldığı güne kadar dünyanın belleğini diri tutmak için çalıştı. Tarihe not düştü, unutulmasın, istediği her şeyi kurtarmak için yazdı. Yazdığı her bir cümlede ezilenlerin safında saf tuttu.
işte Eduardo Galeano yazdıklarında, konuştuklarında bütün kıtalardan ve bütün zamanlardan ezilenlerin, sömürülenlerin , dışlananların sesinin yorulmak bilmez taşıyıcısı oldu. ’’Hikaye Avcısı’’ adlı kitabında da ’’sömürücülerle diktatörlerin leşçiliğine ve ahlaksızlığına karşı halkların , insanlık ve haysiyet adına mücadelesini efsaneler, anektodlar, gerçek hayat hikayeleri ve olaylarla anlatmaya, dünya halklarının direniş belleği olmaya’’ devam ediyor.
Gazeteciliğin Galeano’ya belki de en önemli katkısı anlatmak istediği şeyleri gereksiz çırpınışlara gerek duymadan aktarabilmesi olmuştur. Yalın bir anlatımla kurduğu cümleleri vuruculuğundan bir şey kaybetmez. Öykülerinde ya da diğer yazılarında sadelik öne çıkar. Akıcı, anlaşılır ve kısa cümlelerle kendini kolayca ifade eder. Bu kısa cümleler okura uzunca düşünmek için alan bırakır. ’’Hikaye Avcısı’’, barındırdığı kısa öykülerle de hem yalınlığın hem de vuruculuğun oldukça güzel örneklerini veriyor. Kitabın başlangıcındaki ’’izler’’ adlı kısacık metin söylediklerimi açıklamak adına yeterli olacaktır:
’’Rüzgar martıların izini siler
Yağmur insanın ayak izini siler
Güneş zamanın izini siler
Öykü anlatıcıları yitik hatıranın, aşkın ve acının görünmeyen ama hiç görünmeyen izini arar.’’
Galeano. ’’Hikaye Avcısı’’ ile bu dünyaya veda etti. Kitap bu bakımdan da özel bir yere sahip. Kitaptaki derinlikli kısa hikayelerin çoğunun teması ölüm olsa da yazarın bu dünyada tanık olduğu tüm meseleler öykülerin içinde yer alıyor. Bazı öyküler çok sevdiği futbol’la ilgili, bazıları ise nefret ettiği diktatörlerle...Bazı öykülerde başka insanların acılarını içimizde hissediyoruz, bazılarında kendimizi küçük bir umudun peşine takılmış giderken görüyoruz. Tabii ki tüm yaşamını dayanışma içinde geçirdiği ezilenlerle beraber...
Ezilenlerin, sömürülenlerin safında bir hayat geçirmiş, tüm insanlığın sorunlarını kendine dert edinmiş bir gazeteci ve yazar olarak, ’’dünyanın vicdanı’’ tanımını sonuna kadar hak ederek yazdı ve yaşadı Galeano. Yaşamı, tercihleri ya da yazdıkları konusunda farklı görüşler savunan kişiler çıkabilir ama üslubu hakkında herkesin ortak düşüncesini kitabın ’’Öyküler Anlatıyor’’ bölümündeki şu kısacık öykü çok iyi özetliyor:
’’Öykü anlatma gezilerim kapsamında bir akşam Galiçya bölgesinin bir şehri olan Ourense’de anlattıklarımı okumaktaydım.
En arka sırada oturan bir beyefendi kaşlarını çatmış, gözlerini kırpmadan bana bakıyordu: İşlerin ve günlerin sertleştirdiği, öperken dahi öfkeli bir köylünün suratı.
Okuma bitince yavaş adımlarla yaklaştı ve bakışlarını sanki öldürecekmiş gibi bana sabitledikten sonra şöyle dedi:
’’Böylesine basit yazmak ne zor olmalı !’’
YORUMLAR
çetin altungüneş
Hocam teşekkürler ,
son cümleden çağrışımla
"Kusura bakma, vaktim dar olduğu için uzun yazıyorum." Mark Twain.
sözü geldi zihnimize, saygılarımla