Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Onur BİLGE
Onur BİLGE

838 - HIZIR İLE MUSA GİBİ

Yorum

838 - HIZIR İLE MUSA GİBİ

4

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

881

Okunma

Okuduğunuz yazı 30.6.2021 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
838 - HIZIR İLE MUSA GİBİ

838 - HIZIR İLE MUSA GİBİ

Onur BİLGE

Define, Kur’an’dan söz etmek istiyordu. Arada sırada bir duvar yıkmaya yelteniyor, onu Sadullah Bey’in tekrar yapmasını bekliyordu. O ise ayetlerin anlamlarına girmeye cesaret edemiyordu.

“Hazreti Musa ve Hızır kıssası var.” diyordu dede.

“O az mı çile çekti! Hem kaç kişi, ne kadar tanıyor onu?” diyor, fazla açıklama yapmaya yanaşmıyordu. Bu da dedeyi deli etmeye yetiyordu! O karşısında Kaptan’ı görmeye çalışıyordu. Fakat onların kişilikleri çok farklıydı.

“Ben, ayetlerin anlamlarının etkilerinden, okumaya dayanılamayacak kadar haşyet yayması olayından falan bahsediyorum. Çile ayrı... Onu hemen hemen herkese verir, dener. Seninki ayrı, benimki ayrı... Herkese tahammül edebileceği kadar...”

“Sadece birkaç menkıbe... Hepsi bu mu sanıyorsun! Cennet ayetleri ne kadar sevinç ve mutluluk vericiyse, cehennem ayetleri de o kadar korkunç! Dehşet verici!”

“Kimisi Kur’an’ı okur, iman etmez! Kimisi de henüz peygamberlik gelmeden o yüce Peygamber’e biat eder. Veysel Karani gibi...”

“Ya amcası Aliyyül Karani? Kim ne biliyor hakkında?”

“Biliyor da anlatmıyorsan vebal altındasın!”

“Sevgili: “Rahman’ın kokusu Yemen’den geliyor!” derken neyi kastetti? “Yanımdaki Yemen’de, Yemendeki yanımda...” demesinden ne anlıyoruz? Eğer adam gibi Kur’an okusaydı bu millet, dört kıtadan, küçücük Anadolu toprağına geriler miydi! Kur’an okumak, niyet anlamak diyet ister diyet!.. Başından beri bir dikili ağacım olmasaydı keşke! Verilecek hesabım da olmazdı! “İflas eden bir adamım!” dedim. Acındırmak için mi? Umurumda değil dünyanın parası pulu! Kur’an, sıradan bir kitap mı!

Ben beş yaşında Kur’an okumaya başladım. Benim cahil babam, yediden yetmişe kadın kız, herkese Kur’an öğretti. Binlerce kişiye Kur’an okuttu. Yine de: “Evladım, senden utanıyorum!” dedi.

Bana ucuzluk sökmez! Ne müftüler, ne âlimler, ne öğretim üyeleri geldi geçti hayatımdan... Onu bana ucuza satamadılar. Mürşit geçinenlerle tartıştım.

Sevgili: “Beni “Emredildiğiniz gibi dosdoğru olun!” ayeti kocattı!” diyor. Onu kocatan beni ne yapmaz!”

“Hud Suresi... “Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir!” Yüz on ikinci ayet miydi? Sen, onun anladığı kadar anlayabiliyor musun! Herkes idrakince mesul...”

“Arif insana, bunları sormak yakışmaz! Sen başından sonuna kadar haklısın. Dediklerimi tekrar düşünürsen, samimiyetimi anlarsın.”

“At üstünde orak biçilmez! Ortaya koyup konuşmak gerek. Fakat ne zaman o konuya girmeye çalışsam, fersah fersah uzak olduğundan bahsettin.”

“Bu konuda hakkını helal et!”

“Ne zaman, neresinden gireceğiz? Biliyorum, Kur’an okyanus... Ben bir damla bile alamayacak mıyım? Ondan bir avuç aldığını söyleyen de var. Ne zaman “Kur’an...” desem, hep başa dönüyoruz. Neden anlatmaya yanaşmıyorsun? Neden anlamayı ve anlatmayı dev gibi gösteriyorsun? Her şeyin vebali var da sükûtun yok mu! Kabuğuna çekilip, her şeyden elini eteğini çekmenin cezası yok mu!”

“Sevgili: “Dünyayı isteyen ilme, ahireti isteyen ilme, ikisini de isteyen ilme sarılsın!” demiş. Böyle bir ümmet istemiş.”

“Yoksa sen gerekeni yapıyorsun da bunu benim gibi bir salakla paylaşmaya tenezzül mü etmiyorsun?”

“Kınamalara, kahramanlık yapıp sevap mı beklemeli?”

“İlim yazarak çizerek, okuyarak, okutarak, öğrenerek, öğreterek olur. Ben senin peşinde ne arıyorum acaba? İlim değil mi? Hani nerde? Saklı, gizli, tabu... Hayır!.. Sende varsa vermek zorundasın! Ben istiyorum!..”

“Yahu ne alakası var! O: “İlim Çin’de de olsa gidin alın!” demiş. Sen Çin’deki sevgiliden bahsediyorsun.”

“Yoksa “Yok!” dersin. Ben de başka kapıya, gerekirse Çin’e giderim. Hani biliyormuşsun ya... Anlat, ben de bileyim!”

“O zaman Musa gibi itiraz edip durma!”

“Hızır gibi soru sormama engel olma! Sormadan öğrenilmez! O: “Soru sorma!” dedi. Ben de ilm-i ledun istemiyorum. Baştaki abartının nedenini öğrenmek istiyorum. “Besmele’nin B sinin anlamı bile anlata anlata bitmez!” diyorsun. İkincisi “Okudum, bildim!” demene bozuluyorum. Kibir kokuyor. Ben neden bilgiye çanak tutuyorum da sen benim dediklerimi hafife alıyorsun? Bir şey öğrenmek istemiyorsun. Her şeyi biliyorsun! Sana yeni bir şey anlatılamaz! Anlatılanlar hep eksiktir, eskidir. Nakledilen hiçbir bilgiyi almak için neden burnunu indirmiyorsun?”

“Benden bilgi talep ediyorsun. İşin özü tevhit! Sana tevhit ile ilgili bir kitapçık verdim. Okumadın bile. O halde sana nasıl faydalı olabilirim?”

“Verdiğin kitap çok usandırıcı... Çok ağır... Çok dolambaçlı... Merdivenin ilk basamağına basmadan sekizinci basamağına ayağını koyamazsın! Galiba mürşidinin kitabı... Önce seni tanımalıyım, sonra yolunu öğrenmeliyim. Belki benimserim ama kilitli kasasın. Şifre kim bilir kimde...”

“Sen benim dinime beni davet ediyorsun. Ne yazık ki bana fayda edemiyorsun! Müteessirim. Hem seni ben davet etmedim ki! Sen kendin geldin.”

Allah yolladı! İtirazın mı var? Kendiliğinden ne olmuş da ben kendiliğimden gelmişim? Her insan bir kitaptır ve iki kapağı arasında saklıdır. Ben bir kitap bulmuşum, onu okumak istiyorum, işimi güçleştiriyorsun. Her seferinde: “Senin aklın ermez! Sus!..” der gibisin. Bir sohbet: “Nasılsınız, iyi misiniz?” diyerek başlar, koyuldukça koyulur. Bir ayete davet: “Nasılsınız?” demek gibidir. Ben seni sohbete çekmeye çalışıyorum. İlim satma çabasında değilim. İlmim olsa ilmin dilencisi olmam! Zaten deli deli bir Allah sevgisinden başka bir şey yok bende. Bende ben de yok. İyi ki bilgi de yok. Olsaydı belki senin gibi kibirli olurdum. Ne kazandıysam kaybederdim!”

“Ben riyakârım. Övünmeyi ve övülmeyi severim. Bildiğin bütün kötü sıfatları hakkıyla, hatta fazlasıyla hak ediyorum. Sen bunlardan münezzehsin. Seni tenzih ederim. Özür dilerim.”

“Dağlar kadar bilgim olsaydı da mikrop kadar egom, gururum, kibirim olsaydı, hepsini yer bitirirdi. İyi ki yok! Sakın sende de olmasın! Baban hep mübarek kalsın! Sen de öyle kal! Sen Mevlana gibi olma! Gün gelip de yanına gittiğinde o sana duyduğu saygıdan, yattığı yerden doğrulmaya kalkmasın! Onun anlayışı, anlayabildiği kadar, Allah’ın beynini açtığı kadardır. Benimki de maalesef bu kadardır. Sende daha geniş bir idrak varsa, Allah’ın lütfudur. O kişileri bulduran, buluşturan, konuşturan Allah’tır. O tahsili yaptırdıysa, dört duvar arasında çürütsün diye değildir. İlminin zekâtını, sadakasını vereceksin arkadaşım!”

*
Onur BİLGE
B İN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 838

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
838 - hızır ile musa gibi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 838 - hızır ile musa gibi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
838 - HIZIR İLE MUSA GİBİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
selahattincansız
selahattincansız, @selahattincansiz
1.7.2021 18:10:06
bu yazının bir arka planı var olsa gerek. ilgili yaşanmışlıkların birikimiyle yazılmışgibi geldi bana.
bu kıssayı ben de sıksık örnek veririm. Şeyler göründüğü gibi olmayabilir anlamında. Mamafih yazının vurgu yaptığı (nokta atışlar) çok güzel olmakla birlikte hemen kaçmışsınız. oysa benim bu ihtiyar kafam bu yazının hangisokağa çıkacağını pek anlıyamadı.
neyse geçelelim. tebrik ederim ve takipçiniz olacağım.
Gümüş kalpler
Gümüş kalpler , @gumuskalpler
1.7.2021 16:10:53
Yazı okuyucuya sadakasını vermiş kuranı kerim Bir öğüttür kıssadan hisseler anlatarak mevlam doğru yolu bu hayat da nasıl olmamız gerektiğini peygamberlerin mucizeleri ile bize şifreli bir dille anlatmıştır okuyup nasip olana ne mutlu ki güzel insandır
Ledün ilmini herkes bilmez

Hz Musa ve Hızır kıssası ....

Ledün ilmi Allah'ın dilediği kullarına verdiği, olayların arkasındaki sırları ve gayb bilgilerini bilme yetisi olarak tabir edilebilir. Kehf Suresi 65. ayette Hz. Hızır'a Allah katından rahmet olarak ledün ilmi verildiğinden bahsedilir. Kıssada Hz. Hızır le Hz. Musa karşılaşır ve birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk boyunca Hz. Hızır aklın kabul etmeyeceği işler yapar. Bir çocuğu öldürmek, fakir insanlara ait bir gemiyi delerek su almasına yol açmak, çocuklara kötülük yapan insanların duvarlarını sağlamlaştırmak gibi fiilleri Hz. Musa'yı rahatsız eder.

Hz. Hızır yola çıkarken kendine soru sorulmamasını şart koşmuştur. Bu nedenle Hz. Musa soru sormak istemez ama sormadan da edemez. Sorular nedeniyle Hz. Hızır bir noktadan sonra birlikte yolculuk yapmaktan vazgeçer ve bunu yol arkadaşına bildirir. Soruların cevaplarını verir ve birlikteliği sonlandırır. Cevapları alan Hz. Musa öğrenir ki akıl erdiremediği olayların arkasında önemli sırlar ve bilgiler vardır. Hz Hızır ne yaptıysa insanların hayrına yapmıştır. Kendisinin bilmediklerini, Hz. Hızır'ın bildiğini, gelecekte olacakları bilerek iyiler için önlemler aldığını anlar.

Kutlarım günün yazısını Tebrikler
Aygün Deniz
Aygün Deniz, @aygun-deniz
1.7.2021 14:33:09
Kutlarım günün güzel yazısını. Sevgilerle.
Battal BAŞARAN
Battal BAŞARAN, @battal-basaran
30.6.2021 09:18:32
10 puan verdi
Okundu...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL