1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
678
Okunma

1. Bölüm
MATMAZEL
Cadde üzerinde ki büyük mezarlığın yanında gürültüsü eksik olmayan fabrikanın olduğu yer bizim mıntıkamızdı. Yaşlı Simon’dan sonra ben, benden sonra sırasıyla Karakız, Kitara, Kibarcık, Nadia, Sarı, Bybross ve Leydi vardı. Karakız, Bybross ve leydi yukarı yani fabrikanın içi ve kuzeyini biz ise giriş kısmı olan güneyinde bekliyorduk. Simon ise aksak bacağı ile bazen onların bazen ise bizim yanımızda dururdu. Ben henüz yeni doğduğum zamanlarda dişi olduğum için birçoğunun dişi köpeklere yaptığı gibi beni buraya terkederek giden sahibim yada şöyle diyelim annemin sahibi olan adam arabanın bagajını açıp adeta beni atarcasına bıraktığında Simon güçlü ve iri bir köpekti. Beni hiç dışlamadı belki dişi olduğum için rakip olarak ihtimal vermedi. O zamanlar bu kadar kalabalık olmayan guruba dahil oldum. Çevrede burayı ele geçirmek isteyen çok köpek çetesi vardı. Lakin Simon burası için çok savaş vermişti. Bir keresinde hiç unutmam Simon a kendi boyutunda üç köpek saldırmıştı. Henüz yaşımı bile doldurmadığım için sadece uzun uzun havlamaya ve uluyarak karşıdakilerine kalabalık olduğumuzu göstermek istesemde, Simon’ a vahşice saldırdılar. Simon tek başına onlarla mücadele ederken henüz genç ve tecrübesiz olan bu köpekleri can alıcı noktalarından ısırarak onları püskürtmüştü. Hepsi gittikten sonra bacağının aksadığını gördüğümde derin bir ısırık aldığını anlamıştım. Simon ondan sonra hiç düzelmedi aksak bir şekilde hayatına devam etti.
Sonrasında burada birçok şekillenen köpeği grubumuza dahil etsek bile yinede hemen yakınımızda ki grubun gözünün burada olduğundan eminim.
Simon’un ölmesini beklediklerini ve ilk fırsatta bize saldıracaklarını tahmin ediyorum. Neyse ki fabrikanın emektar bekçisi bizim yanımızda ve her zaman bir insanın müttefikligi bizi arti duruma getiriyor.
Yaşlı bekçi arabası ile geldiğinde hemen onun yanına gideriz arabasından inince evden getirdiklerini bizimle paylaşır. Hatta bize susamlı bisküvi bile verir. Uzaktan atmadan önümüze bırakarak bizi aşağılamadan bize yiyecek vermesi bize verdiği değeri gösteriyordu. Oysa yeni gelen bekçi bize o nezaketlerin hiç birini göstermez, biz biraz yaklaşacak olsak hemen bağırır hatta oturduğu kulubenin yanında ki su hortumunu alarak bizi ıslatırdı. Mecbur onu görünce kaçarıdık. Lakin bazen bize oda yiyecek verir ama ihtiyar bekçi gibi değil "kuçu kuçu" diyerek ıslık çalıp bizi çağırırdı. Ben ve aşağıda ki ekibim kesinlikle onun yanına gitmesekte o bizim yanımıza gelip vereceği yiyeceği uzaktan atıp gider. Hiç tenezzül etmemiş gibi dönüp bakmasamda, merakımı yenemem ve yeni bekçi gidince onun attıklarını göz atmadan duramazdım. Bazen onun attığı tavuk kemiği vs gibi sevdiğim şeyler ise dayanaz yerdim. Lakin bazende Simon’a bırakırdım. Simon için hemen hemen bütün fabrikada ki köpekler aynısını yapar. Çünkü Simon burada bizimle yemeğini çok paylaşmıştır.
Günün birinde ben yine yol kenarına yakın fabrikanın önünde ki ağaç gölgesinde yatarken beyaz bir köpeğin bir arabada atıldığını gördüm. Lakin bu erkek ve 3-4 aylık bir köpekti. Hiç bir yerinde bir sakatlık vs yoktu.