- 354 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ANA BENİ EVERSENE- 2
Ülkemizin, doğusundan batısına göç, genel anlamda köyden şehre göç de evliliğin kimyası üzerinde etkili olmuştur. Bu durum bölgeler arası çapraz evlilikleri mümkün kıldığı gibi, kadının köyden şehre yürümesi de bir çok şeyi değiştirmiştir. Kadının köyden şehre yürümesi, kızlarımızın ve kadınlarımızın okumaya olan isteğini ve katılımını doğrudan etkilemiştir. Bu çok sevindirici bir durum olması gerekirken, bu toplum bunu bile bir problem haline dönüştüre bilmiştir. Kadın doğudan, batıya; köyden şehre gelirken, bütün aidiyet ve alışkanlıkları ile gelmiştir. Bu anlamda başka türlü bir beklenti içinde olmak saflıktan başka bir şey değildir. Seksenli yılların sonuna kadar şehirler, dışarıdan gelen göçleri kısmen sosyal olarak kontrol edebilmiş ve kısmen değiştirmeyi başarmıştır. Doğal seyri içinde gerek gelen erkek ve gerekse kadınlar da bu değişime, şehirli olmak adına kısmen de olsa katılmışlardır. Elbette okuyan kesimde bu değişim daha keskin olarak görülmüştür. Seksenli yıllarda sonra neredeyse bütün şehirler, hem nüfus yoğunluğu olarak, hem de değişim anlamında göçe yenik düşmüştür. Mesela çok aklı erenler bile şu ince nüansı anlayamamış ve daha çok göçün şehre taşıdığı başörtüsünü bir problem haline dönüştürmüştür. Sosyolojik gerçeğe kör kalınarak işi sadece siyaset malzemesi gibi görerek çok büyük hata yapılmıştır. Peki bunun hiç mi siyasi yanı yoktur, olmamıştır? Elbette vardır ve olmuştur da, siyasi bezirganlık neyi kullanmamıştır ki, bunu da kullanmasın. Ancak kahır ekseriyeti oluşturan ağırlığın göçün bir sonucu olduğu anlaşılamamıştır, bugün dahi bu anlamda anlaşıldığından şüpheliyim. Sosyolojik arka planı anlaşılmayan her şey, er, geç bir probleme dönüşür, bu durum da başörtüsü üzerinden dönüştürülmüş, o denli dönüştürülmüştür ki, siyasetin kimyasını bile alt üst etmiştir. Oysa mesele gerçekte çok doğal seyreden ve seyretmesi gereken bir durumdu. Köyden şehre gelen insanın bir gecede bütün alışkanlıklarından soyunup başka bir kişiliğe ve kimliğe bürünmesi beklenemezdi, bu dünyanın hiçbir yerinde olası da değildir. Böyle bir şeyin olabilmesi için bir gecede insanı ya cin çarpması lazım, yahutta bir mankurta dönüşmesi, dönüştürülmesi lazım. Sosyoloji ve sosyal ilimler bu memlekette para etmediği için, maliyeti çok yüksek toplumsal bir kırılma yaşanmıştır. Bu sosyolojinin gerçeklerinden yoksunluk, bu gün halen başka konularda da sür-git devam etmektedir. Evet ne diyorduk? Ana beni eversene; bu durum da evliklerin kimyasını dolaylı değil doğrudan etkilemiştir. Sosyal statünün yanına kılık-kıyafet de eklenmiştir.
Evet, evlilik müessesesi, benim birey olarak hasseten de çok önemsediğim, toplumun geleceğinin kurulmasında, sanıldığından çok fazla öneme sahip bir müessesedir. Yalnız bu müessese, zaman içinde değişip, dönüşmekle birlik; içerisinde ciddi bir çatırtı, çözülme ve kırılmayı da yaşayarak gelmektedir. Türk aile sistemi tabir yerindeyse çatırdamak da, yer yer de çökmektedir. Türk aile sistemi sos! vermektedir... Evlilik öncesi hazırlıklardan başlayıp, evlenme ve evliliği sürdürme konularının bütününün, hem devlet tarafından, hem de bütün toplum kesimleri tarafından milli bir problem olarak ele alınması gerekmektedir. Erkek ve kız çocuklarının önce çocuk merkezli, sonra kız ve erkek olarak yetiştirilmesi işin bam telini oluşturmaktadır. Bunu doğru yerden ele almadığınızda, doğru yere varmanız mümkün değildir. Dün de, şu anda, ne develet, ne eğitim sistemimiz, ne de toplumumuz bu konuda dişe değer bir varlık göstermemiştir. Aileler bu anlamda çok çok isteseler de artık yeterli değildir. Eğitim sistemimiz, ilkokuldan üniversite eğitimine kadar bu konuda lal ve dilsizdir. Evlilik müessesesi, bir anlamda doğrudan sokağın kaderine terk edilmiştir. Evlilik müessesesi, sokağın denetimsiz, başıboş, yetersiz kuralsızlığına terk edilmiştir. İnsanoğlunun bütün dünyada en önemli müessesesi olan ve hepimizin hayatının nirengi noktasını oluşturan bu evlilik hakkında, bu ülkede, doğru bilgi verebilecek, isteyenlerin hiç olmazsa ulaşabileceği, bir kurum yoktur. Devlet, aile ve sokak da bu anlamda yetersiz kalmaktadır. Çocuklarımız kendi akıllarınca el yordamı ile bir yol bulmaya çalışmaktadırlar. Bu da çoğu zaman yanlış sonuçlara yol açmaktadır. Bir ülkede, bir toplumda, bu zamanda, bu kadar eğitim, ulaşım ve haberleşme vasıtaları varken; "KADIN CİNAYETLERİ" diye bir başlık olabilir mi? Bir toplum böyle bir vahameti nasıl kaldırır ve nasıl hazmedebilir? Delirdik mi biz, aklımızı mı kaybettik, insanlığımızı mı? Sahi ne demek bu? Üstelik Müslüman olduğunu iddia eden bir toplumda bu ne kepazelik? Allah’ın her günü bir televizyon kanalında, bir gazete de bu haberleri okumak ve görmek ve görmeye de devam etmek, bu olacak iş değil, biz çıldırdık mı yahu? Bunun lamı, cimi yok; bu bir ahlak yoksunluğu ve derin çürümüşlüktür, insan çürümüşlüğü...Şiddet ve nefretle kınıyorum, kınadığım yerde kalıyorum, bu kalış da beni ayrıca kahrediyor...
Evlilik ve aile bütün dünya toplumlarında çok önemli bir kurumdur. Belkide dünyada insanoğlunun akıl yolu ile kurduğu en önemli de müessesedir. Aile kurumu olmasaydı, belkide bugün dünyada; dernekten, devlete, ümmete; hiç bir kurum ve kuruluştan söz edemeyecektik. İnsanoğlunun dünyada hayatının sürdürülebilirliği dolaylı değil, doğrudan aile kurumuna bağlıdır.
Bu kadar ciddiyet arz ettiğine göre, hepimizin hayatının tam merkezine oturan tek kurumda aile kurumu oluyor. Bu kurumda hangi anlamda yer alırsanız alın; dede, nine; anne, baba; çocuk fark etmez. Hepsi için ve hayatın her aşamasında aile başat konumdadır.
Hayatımızda bir tür olağanüstü yer aldığına göre, biz de bu kurumu olağanüstü bir ciddiyetle ele almalıyız.
Çocukluktan gençliğe evrilirken, hepimizin evlilik üzerine bin bir hayalinin olması kadar doğal bir şey yoktur. Hepimizin hayalini süsleyen, mutlak bir prens ve prenses vardır. Ancak hayat sadece bizden de ibaret değildir. Ne kadar mükemmel hayalimiz ve tasarılarımız olsa da, bu her zaman hayatta doğru karşılığını bulacağı anlamına gelmez. Çünkü hayatımızda biz varızdır ama, bizim dışımızda da hayatımızda bir anlamda sayısızca da, sosyal, siyasal, ekonomik etkenler vardır. Hayatımız bütün bunlarla birlik inşa edilir. Burada belki kollanması ve özen gösterilmesi gereken şey, bütün bu olup bitenlerin içinde, hayat benim hayatım olduğuna göre, ne kadar varım, var mıyım, ne kadar olmalıyım? Sorusunu sorup bunlara doğru cevaplar alabilmektir. Bu o kadar önemli ki, hayatımız çok istesek de sadece bizden ibaret olamaz, ama, bizim, gerek duygu, gerek düşünce olarak, hiç dahlimizin olmadığı bir hayatımız olabilir. Buradaki alanımızı geniş tutmak, bizim gösterdiğimiz hayata dair başarılarımızla ilgilidir. Alanımızı geniş tutmak derken, kendi dışımızdaki dünyayı reddedip, onlardan kurtulmak anlamına gelmiyor. Aksine onlarla birlik doğru ilişkiler ağı kurmaktan geçiyor her şey. Aileyi bir merkez kabul edersek, bu merkezden çevreye doğru kuvvetli bir ilişkiler ağı ile başlayıp yayılan bir şey olmalı...
Hayat sürekli deveran eden bir şeydir ya, iş seçiminden sonra olması gereken eş seçimi doğru bir yöntemdir. Hayat mükemmel bir şey değildir. Mükemmel bireylerden söz etsek de, mükemmel aileler ve mükemmel toplumların olması sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. İki kişinin bir araya geldiği topluluklar bile, anında mükemmel olmaktan çıkarlar, hayatta mükemmellik ancak güzel bir tasarı ve hayal olmaktan ibarettir. Buna ne kadar yaklaşırsak mükemmel olan odur. Bir araya gelen bireyler ve topluluklar, biri birini doğal olarak törpüleyerek yukarıda bir yerlerde değil, mutlaka aşağıda bir yerlerde buluşurlar. Bu buluşmada çıtayı ne kadar yüksek tutarsak o denli başarı sağlamış oluruz. Burada sert düşüşlerden kaçınmak lazım. Evlilik için benden bir tuyö isteseler ne derdim acaba? İlk söyleyeceğim şey galiba şu olurdu; kadın, erkek farketmez, evleneceğimiz insanda ilk arayacağımız şey, bir şey bilip bilmemesi değil, hayata dair bir kabiliyetinin olup olmamasıdır. Kabiliyetli insanlarla sıfır bilgi ile buluşsanız bile çok iyi ve doğru yol almak mümkünken, herhangi bir kabiliyeti ve anlayışı olmayan insanlarla allameyi cihan olsa, bilgi küpü de olsa, bir santim yol yürümek mümkün olmaz. Evlilikte, sitatü, güzellik- yakışıklılık; zenginlik, fakirlik; bunlar sürekli değişken olan ve bir anlamda hepsi göreceli şeylerdir. Kabiliyet hep sizinle birliktir ve kalıcıdır. Kabiliyette bütün olayları denetleyecek ve yönlendirecek bir dinamizm gizlidir.
Tekrar başa dönecek olursak; evlilik hayali, aile kurma ve aile olma, sanıldığından ciddi bir iştir. Hadi bu yola girdiniz, hayallerinize de yakın bir yerde olduğunuzu düşlüyorsunuz. Buna rağmen, arada bir mola verip, hayallerinizi bir yana koyup, gerçekleşenleri bir yana koyup; olması gerekenlerle, olanları masaya yatırıp sık sık denetlemekte yine hayata dairdir. Bu denetimler olmadan bir evliliğin sürdürülmesi çok kolay değildir. Bu yapılmadığında, bir evliliği sürdürmek olmaktan çıkar, evliliği sürüklemek anlamına gelir. Bir şeyi sürdürmekle, sürüklemekte tamamen bambaşka şeylerdir. Bu denetimleri de laf olsun diye yapmamalı; eksikleri tamamlayıp, fazlalıkları atabilmemiz lazım hayatımızdan. Bununla birlikte bütün ilişkiler ağımızı da denetimden geçirmek yine unutulmaması gerekenlerdendir. "Ben yaptım oldi" bir çok şey için geçerli olabilse de, evlilik için asla olamayacak bir şeydir. Evlilik herşeyden önce birlikte bir şey yapma çabasının adıdır. Birlikte yapamadığınız şeyler çoğalınca, ve ya tersinden temas noktaları azalınca evlilik kurumu için çanlar çalıyor demektir. Bu çanlar uğultu haline dönüp, kesintisiz hale gelince de bunu sürdürmek artık bir eziyete dönüşür. İyiliğe, doğruluğa ve güzelliğe gide bilecek her şey denenmelidir, hatta başkalarından bu anlamda yardım da istenebilir, insanlar kendileri ile ilgili her şeyi göremeye bilirler. Bütün bu yollar denendikten sonra, sürdürmek mümkün olmuyorsa, Bunu artık evliliği sürüklemek demek bile karşılamaz. Burada da yapılacak şey; Allah’ın da, aklında, insanlığın da emrettiği ayrılığı gerçekleştirmektir. Bu yapılamadığında, herkesin ve her şeyin zarar görebileceği unutulmamalıdır.
Her ne olur olsun, yine de yaşatmak, yok etmekten daima değerli bir şeydir...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.