Beni, sizi anlamak zorunda bırakmayın. Daha önemli işlerim var… Charles Bukowski ‘En umutsuz yaşamda yıldızların parladığı, kum ve çakıl taşları arasında hayatın yeşerdiğini sanıyordum. Kutsal sandığım insanların kitapları arasında kayboluyorum. Zamana gerçek bir aşkla bakabileceğimi ve o gün , ellerim ellerde gözlerimle alabildiğince bakmıştım gökyüzüne...ne rüyalarımda atlar ne murada kavuşanlar bir bir çoğalmıştı yeryüzünde avunanlar... İçinde ürperen şeylerdir yükselen .Bilinmezliğin sancısını duyumsayacağımı sanıyordum. Yüreğime yaklaşan sızı, çok koyuydu yükü, üstümde bir yığın puhu kuşu, acıyarak ve mavi yorgana sarılıpta. Düşen göz yaşı kurumuş ahıma dayandı. Acıyla öfke kardeştir ya, ne kardeşimden ne kaderimden, bir sürü puhu kuşuyla anladım harcın yoğrulduğunu bu handa ya da han-ı dünyada.. O gün anladım ki çaresizliğin ilacı umursamamaktı. Umursamadım ve her şeyi seyrine bıraktım. Sonra anladım ki, insan kendisinin yabancısı benim ise hiç tanımadığım handa sadece mahlukattı… Zihnimdeki duvarları kazıyorum. Çekip çıkasım var kendimden. Suya banıyorum hayatı ve sizi. Bir kez daha anlamak ve anlatmak üzere. Kendimi unutmaya çalışırken yaşamın beni görür gibi olupta unuttuğunu sanıyorum. Duyguların getirdiği her şeyi keyfince heba ettiğini, içimize adını koyduğunu ve henüz kitaplardan başka bir şeyin yazmadığını sanıyordum. yaşa ve yaşlan ...yaşlanmayan ama yaşlandıran duyguların alevlendirdiği bir dünyada ölsem de gam yemem !!! işte o zaman kefen sevgidir, göm gömebilirsen !!!’’ ‘’Beklesem bütün öyküsünü alırdım eskimemiş bir sözün gülümseyişiyle..’’ Öyküleri anlatacak gözlerin uzandığı zamanı görebileceğimi sanıyordum. Belkide tam da orası ... iki kapı arası... bir merdiven ve iki basamak sonrası... zaman bir fincan kahve tadında ,bense tüten sigaranın evrene savrulan dumanı.. Ahh o bahar, yeni yazmıştı seni kitaplar.. Her sayfada açan papatyalar, kokundan mıdır bilmem, seni yazmış, bizi yazmıştı o bahar… Devleşen yorgunluğuma rağmen dikleşiyorum hayata, hisleniyoruz her şeye rağmen, bugün varız yarın yokuz diye bu üç günlük handa.. Öyle hemen pat diye geçmez. Yazarsın, ağlarsın, ve boş boş bakarsın belki.. Ama öyle pat diye geçen aşktır...Ardında bir enkaz, yanında anılar... hani derler ya, hani bulanmaz da yaşanır hani sökülen yürekten akar ya hani tutulan mendillere sığmayan hani agu hançerin deştiği ama akmayan kanın şahitliği mecburen yüreğin vurulduğudur hep öyleydi bir ömrü katleden bir cigaranın külü bir bardak rakı bir içimlik kalmışsa eğer bir ayrılık türküsü ya da küçücük bir şiirsin misali ufak ufak tükeniyoruz misalden ya da ebedi… Joseco |